Posts Tagged ‘nous’

ARİSTOTELES

Salı, Haziran 2nd, 2009

  ARİSTOTELES (İ.Ö. 384 – 322) :

 

ESERLERİ:

1-Organon, 2. Fizik, 3. Metafizik, 4. Nikhomakhosa ethik, 5. Politika,  6. Poetika,   7. Retorika

 

VARLIĞA ONTOLOJİK YAKLAŞIMI:

 

1-Harmonim; adları aynı özleri farklıdır. Örneğin iki insanın adları aynı olabilir ama özleri farklıdır.

2-Simonimler; hem adları hem de özlerinin tanımı ortak. Örneğin:

Hayvan; a) insan b)öküz, her ikisinin de adları ve tanımları aynıdır. Aynı türdendirler fakat faklı cinstendirler.

3-Paranim; isme dayanan, isimden türetilenlerdir. Örneğin; gramerden, gramerci.

 

Formları aynı olup, anlamları faklı olanlar da 3’e ayrılır:

 1. Varlıkların kimi bir özneye yüklenir. Fakat yüklenen, hiçbir zaman öznede bulunmaz.

Örneğin; ‘Ahmet insandır’. Burada özneye insanı yüklüyoruz. Ancak onda bu bulunmaz yani, hiçbir zaman ‘insan Ahmet’dir olmaz. Özneden ayrı olarak varolmayan ‘insan’ şeydir. Beyaz kendi başına beyaz değildir, özneye bağlıdır.

‘Ahmet beyazdır’ ama ‘beyaz Ahmet’ değildir.

 

 2. Kimileri de bir öznede bulunur hem de özneye yüklenir.

Örneğin, ‘Tebeşir beyazdır’ tebeşire beyazlığı yüklüyoruz.

 

3.Kimi varolanlar ise, ne bir özne de bulunur ne de yüklenir.

     Örneğin, Sokrates’e ne kendinden başka bir şey yükleyebiliriz ne de                   

    Sokrates’i bir başka şeye yükleyebiliriz.

    ‘Sokrates insandır’ dediğimizde ‘insan’ Sokrates’de bulunmadığı gibi ona insanı yükleyemeyiz de. Çünkü; ‘insan’ı ancak ‘hayvan’a yükleyebiliriz, insan da bir hayvandır:

    Hayvan-İnsan-Bir insan (Sokrates). Bir insan, hem insan hem de hayvandır.

 

    Aristoteles, hiçbir bağlantıya göre söylenmeyen, yalnız başına varolan şeylere de Kategori/ Ousia diyor. Bunlar da 10 tanedir.

   Ousia; hiçbir bağlantıya göre söylenmeyen şeylerin her biri. Ya bir öz, nicelik, nitelik, etkinlik, edilginlik, sahip olmak, zaman, yer, ilişki ya da bir durum. Ousia, bir insan, bir addır. Ousialar, yalnız başına kendi kendilerine varolanlardır. Sayı olarak bir ve aynı kalırken, karşıt nitelikler alabilirler. Bir şey bir zaman sıcak, bir zaman da soğuk olabilir.

  Birinci ousialar; ne bir özneye yüklenir ne de bir özne de bulunur.

  İkinci ousialar; bir insan ya da bir hayvanın türü.

 

 Ousia, 1. Varlık; varolmaya ait sorular:

                          a)Varolma nedir?

                        b)Bir şeyin varolması nedir?

                        Varolana ait sorular:

                        a)Varolanın yapısı nedir?

                        b)Bir varolanın, o varolan olması ne demektir?

         2. Nelik; bir şeyin ne olduğu.

 

Varolma nedir? Sorusu 3 ayrı varlık tarzını ifade ediyor:

1-Dynomia; olnak halinde varolma. Madde; olanak halinde varolmadır.

2-Entelegheia; amacını kendi içinde taşıyan varolma. Eidos; biçim, tür,nelik.

3-Energia; etkin halde varolma. Snylon; cisimler, bütünsel tekler.

 

Bir şeyin varolması/ yapısı; madde ve eidostur.

 

Ousialar nedir?

*Teklerdir; tek olarak varolan 1. ousialar(kendisine yükleniyor)

*Eidos; 2. ousialar (canlı gösterdiği bir şey var).

*Genus; cinsler ve genel kavramlar (gösterdiği sadece kavramlar).

 

İki tür akıl yürütme vardır:

1-Diyalektik; temelinde kavramlar var onun için bizi doğru yola götürmez.

2-Apodietektik; temelinde ousialar var. Bizi doğru yola bu götürür.

 

VARLIK GÖRÜŞÜ YA DA METAFİZİĞİ:

 

 Deney; aynı çeşit şeylerin kişideki kalıntısıdır. Sanatsa, deneyin üstüne çıkmaktır. Deney; tekin bilgisi, sanatsa; genelin bilgisidir.

Deney sahibi, bir şeyin ne olduğunu bilir ama neden ve niçinini bilmez.

Sanat erbabı, bir şeyin ne olduğunu da, neden olduğunu da bilir. Sanatçı, işçiden bu fark nedeniyle üstündür.

 Bilgelik; bazı nedenleri (episteme) ve bazı ilkeleri (arkhe) konu alan bir bilimdir.

Her şeyin tek tek ne olduğunu bilmez ama o teklerin nedenlerini ve ilkelerini bilir.   Bilge kişi, kendisine yasalar konulan değil, kendisi yasalar koyan, buyuran kişidir.

Öğrenmek, her şeyin nedenlerini belirtmektir.

Bilmek, kendileri için bilmek ve anlamaktır. Bir şey de kullanmak için, işe yarasın diye bilmektir.

Töz, bir şeyde sürekli bulunandır.

Proto philisophia (ilk felsefe/ metafizik); bu bilim ilk nedenleri ve arkheleri birleştirir. Bunları bilen neden ve niçinleri de bilir. Tek teklere değil genelin bilgisine sahip olur.

 Bu bilim; 1. varlık olmak bakımından varlığı inceliyor. Varlığı parçalamadan bir bütün olarak ele alıyor.

               2.Varlığın ana özelliklerini, onda özü gereği öyle yapan şeyleri inceliyor.

 Özetle bu bilim (ilk felsefe); varolmak bakımından varlığı ve onda sürekli bulunan ana özellikleri inceliyor.

 

Aristoteles’e göre bir şey var dediğimizde 3 şey akla gelir:

1-Bazı şeyler ousia oldukları için vardır.

2-Bazıları ousialara maruz kaldıkları için vardır.

3-Bazı şeyler ise ousialara götüren yol oldukları vardır.

 

Arstoteles’de, ‘arkhenin’ anlamları:

-İlke; bir şeyin kendisinden hareket etmeye başlayan ilk noktasıdır. Örneğin, bir doğrunun başlangıcı gibi.

-Bir işe başlanırken, o iş en iyi nasıl yapılır.

-İlk şey; bir evin temeli, insanın kalbi gibi. Baba ve anne çocuğun arkhesidir.

-İradesiyle bir şeyi değiştirip yeni bir şey başlatmak.

-İlk önermelerde bir şeyin bilgisinin kendisinden başladığı şey. Bilgilerin dayandığı ilkler, ilk önermeler vardır.

 

Arkheler, bir şeyin olduğu, geldiği ya da bilindiği ilktirler.

Her neden bir arkhedir. Yukarıdakilerin diğerlerinden tek farkı ilk olmalarıdır.

Neden; bir şeyin bir parçası, ondan yapılan şey. Örneğin, heykelin nedeni, bir madeni tunçtur.

Ereksel neden; heykelin niçin yapıldığı.

Neden çeşitleri, 1-Formel neden

                          2-Maddesel neden

                          3-Hareket ettirici neden

                          4-Ereksel neden

Aristoteles’in yaptığı iş; kavramları kritik etmesidir.

 

ETİK GÖRÜŞÜ

 

Nikhamakhosa Etiği:

 

 Her eylem, her sanat ulaşmak istediği bir hedefe  doğru gider. Bu hedefte ‘iyi’nin ta kendisidir. Mutluluk bu hedefe ulaşmakla ortaya çıkar.

  O halde mutluluk ne? Ona göre ruhun tam erdeme göre etkinliğidir.

 Peki erdem ne? Ruhun akla göre etkinliğidir.

 Peki, ruh ne, akıl ne?

Aristoteles’e göre insan; 1. Beden 2. Ruh

Ruh, 1.  Akıldan yoksun yan, a) Arzulayan yan, b) Bitkisel yan

      2. Akla sahip olan yan, a) Geleceğe ait çıkarımlar yapan, başka türlü olamayacak olanları bilen yan (episteme).

          b) Başka türlü olabilecek olanları bilen yan.

 

Erdemler:

a)     Dionaronun/ düşünce yetisinin, zihinsel erdemleri.

b)    Ethosun/ moralin, karakterin erdemleri.

 Huylar, alışkanlıklarla edinilir. Erdemler de böyle edinilir. Erdem, orta olandır. Erdemli olmak da ethos da ortayı bulmaktır. İki uç arasında orta/ mezotesdir.

     Entelektüel erdemler:

1-Sanat; meydana gelme, yeni bir şey yapmakla ilgili. Objesi raslantısal yani başka türlü olabilendir.

2-Episteme; Aristo’da kanıtlama yapabilmedir. Objesi zorunludur.

3-Pratik bilgelik (phoronesis); eylemde olmayla ilgilidir, öğretilemez.

4-Felsefi bilgelik (sophia); nous ile birleşmiş epistemedir.

5-Sezgisel akıl (nous); arkheleri obje edinmiştir. Herşeyin ilki ne onu bilir.

 

Bunlar yeti sonucu ortaya çıkan şeylerdir.

 

ELEA OKULU

Salı, Haziran 2nd, 2009

ELEA OKULU:

 

 KSENOFANES (İ.Ö. 569-477) :

 

 Öğretisi yazmış olduğu şiirlerden çıkarılıyor.

‘Arkhe’ sorunuyla ilgilenmemiştir.

 Bir monoteist olup, politeizme düşmandır. Tanrıyı aciz bir varlık olarak gösterdikleri için Milet okulunu suçluyor. Tanrının,  doğmuş bir ölümlü olduğunu söyleyenleri, aptallıkla suçluyor. İnsan, tanrı olamaz. O aciz kalmaz ve güçlüdür, diyor.

 “Eğer öküzler insan olsaydı, onların tanrısı da öküz biçiminde olurdu” diyerek, çağının insan biçimci tanrı anlayışıyla alay eder.

 Ana unsur olarak; ‘toprak’ı kabul eder. Ona göre her şey topraktan çıkıp yine ona döner.

 

PARMENİDES (İ.Ö. 540-480) :

 

“Nesnelerin Yaradılışı” adlı eserinden:

 1. Hakikat dünyası   2. Ölüm sonrası diğer dünya

Parmenides, nesnelerin bilgisinin ‘doxa’ (sanı) olduğunu, kendi bilgisinin ise ‘episteme’ (kesin bilgi) olduğunu söyler.

 Ona göre iki yol vardır:

1.     Doğrulara götüren yol,

2.     Sanılara götüren yol.

Birinci bölümde, biricik doğru olan ‘bir varlık’ inceleniyor. Bu varlığın dışında her şey yanılsamadır. İkinci bölüm de ise, kozmoloji ele alınıyor. Bu dünyanın bilgisi, ikinci derecededir. Çünkü; gerçek olmayan bir dünyanın bilgisidir.

 

( Kozmogoni; tanrının varlığını kanıtlamaya çalışan öğreti. Buna göre dünya, varlığının nedeni kendisi olamaz. Çünkü; olumsaldır. Hiç olmayabilirdi ya da başka türlü olabilirdi. Buna göre, tanrı olmadıkça dünya varolamaz.

 Kozmoloji; evrenin oluşumunu inceleyen bilim.)

 

 Parmenides, birinci bölümde şu sonuca varır:

Sadece bir varlık vardır. O bir birliktir, kendi içine kapalıdır, doğmamıştır, yok olmayacaktır da, değişmez, bölünmez, yoğunlaşmaz, seyrekleşmez de.

 Bunun karşıtı olan görüş, varolmayanı var göstermek olur ki, bu da imkansızdır.

 ‘Bir’ tanrı ile aynıdır. Çokluk, bir yanılsamadır. Sürekli değişme ve akış içinde olan sadece görünüşler dünyasıdır. Asıl olan gerçek alemse, akıla kavranır ve hiçbir zaman değişmeyip, her zaman kendisinin aynı kalır.

 ‘Varlık vardır, ve varolmayan şey yoktur.’

 Varlık ve düşünce aynı şeydir. Varolmayan şey düşünülemediği gibi, kavramla da ifade edilemez. Doğru düşünmek, varolanı düşünmektir.

 Madem tanrı, her şeydir ve onda bir değişme yoktur, öyleyse bize değişme gibi görünen şey olsa olsa bir vehimdir.

 Parmenides, hakikati bilmeyenin hiç bir şey bilmediğini söylüyor. İnsanlar, gördüklerine, duyduklarına inanıyor, oysa bu yol yanlıştır. Doğruyu, hakikati sen düşüncenle, ‘logos’la bul. (Logos; akıl, söz, düşünce, öğreti.)

 İnsanlar edindiği bilgiler, düşünmeden alışkanlıkla, daha önceden söylenenlerce aktarılan hazır bilgilerdir. Sen bunu bir tarafa bırak, kendi bilgilerini kendi düşüncenle bul. Hazır bilgiler güvenilir değildir, sen logosla bul.

 Varolan şey doğmamıştır ve yok olamaz. İnsanlar varolanda, bir ikilik gördüler. Her şeyi karşıtlarıyla böldüler. Bir yerde ışık, bir yerde, karanlık gibi.

 Varolan, tek bir tanedir, bir bütündür, her yeri kaplayandır ve bölünmez doğmamış ve yok olmayacaktır da.

 

ELEALI ZENON (İ.Ö. 490-430) :

 

Hocası Parmenides’in görüşlerini mantıklı delillerle açıklamaya çalışmıştır. O delilleri ile varlığın, birliği ve hareketsizliğini, sonsuzca bölünebilen bir zaman ve mekan kabul etmenin nasıl güçlükler çıkardığını göstermek ister.

 Zenon’un ileri sürdüğü delillerden maksadı; değişme, hareket ve çokluk gibi kavramların aklı çelişkiye düşürdüğünü göstermek, gerçekler dünyasını aldatıcı bir çokluk olarak gören hocası Parmenides’in fikirlerini ispatlamaya çalışmaktır.

Bununla ilgili Zenon hareketin yanılsama olduğunu göstermeye çalışan meşhur deneyler yapmıştır. Mesela, yaydan çıkan bir ok, önce yolun yarısını sonrada her seferinde bir önceki mesafenin yarısını katettiği düşünülürse bir noktadan sonra okun duracağı ve hiçbir zaman hedefe varamayacağı anlaşılır. Eğer bir noktada duruyorsa yol boyunca da duruyor demektir.

 

MELİSOS ( İ.Ö. 490-430 ):

 

Varolanın, ne sonu ne de başlangıcı vardır. Sonsuz bir tanedir. İki tane sonsuz olamaz, çünkü; bir diğerini sınırlayacaktır.

 Varolan tekse, hareket etmez, hareket etmesi için boşluk olması gerekir.   Varolan; o tek, bütün sonsuzu kaplamıştır. Hareket ederse varolmaz, en küçük bir hareket, değişme, giderek o varolanın yok olmasına yol açacaktır.

 

HERAKLEİTOS ( İ.Ö. 540-480 ) :

 

 Her şey logosa / tanrısal akla uygun olduğu halde kimse anlamaya çalışmıyor. Onlar bütünü parçalayarak anlamaya çalışıyor.

  Logosa yaklaşırsak parlarız; biliriz, uzaklaşırsak; söneriz, bilemeyiz. Akılla konuşmak isteyen kendini logosla güçlendirmelidir.

 Her şeyi çekip çeviren logosu bilmiyorsak, hiçbir şey bilmiyoruz demektir..

 Yaradılış saklanmayı sever. Ne söyler ne de söylemez. Sadece bir işaret verir. Anlayan bilgeler anlar. İnsanlar anlamadıkları bir şey karşısında aptal aptal bakarlar. Beni anlamıyorlar bu yüzden bana kızmaları da doğal.

 İlk prensip ‘ateş’tir. İnsan ruhu da bir ateştir. Ölümden sonra ruh, tekrar sonsuz ateşe katılır. Evren sürekli bir değişme ve oluş içerisindedir. Hareketsiz gibi görünen bir yanılgıdır. Aynı nehirde iki defa yıkanılmaz.

 Evren bir yönüyle devamlı bir değişme olarak görünürken diğer yandan da zıtların sonsuz bir savaşı olarak görülür. Evrendeki şeylerin varlığı, zıtlar savaşının sonunda meydana gelir. Savaş, her şeyin babasıdır.Her şey zıddına döner; sıcak soğuk olur, soğuk sıcak..  durmadan dönüşür.

 

PYTGORAS (İ.Ö. 580-500 ) :

 

 Her şeyde bir uyum vardır. Bu uyumu da sayılar sağlar. İnsan ruhu, düşünme, akıl idrak ve duyulardır. Bu dörtlü olmadan insan olamaz.

 Peki, sayılardan nesneler nasıl meydana geliyor? Kozmoloji sorusuna verilen yanıtta ilk Pytgorasçıların sayıyı cisimsel bir etken olarak tasarladıklarını görüyoruz. Sonraki Pytgorasçılar ise, arkhe konusunda, çokçudur. Bunlara göre, mekanist anamaddeden nesneler hareket nedeniyle türerler.

 

 (Miletliler; arkhe konusunda, monist ve hylozist/ canlı maddeciydiler.)

 

EMPEDOKLES (İ.Ö. 492 – 432 ) :

 

 Etkisi, Platon, Aristoteles, ve ortaçağ felsefesine kadar uzanan Empedokles, 4 unsur kuramını formüle etmiş ilk düşünürdür. Bunlar; su, hava, toprak ve ateştir. Ona göre evrenin ilk oluşumunu bu 4 unsur teşkil eder. Bunlar ezeli ve ebedidir. Her şey bu 4 unsurun birleşmesiyle doğar ve ayrılmasıyla da ölür. Bu dörtlü aslında hareketsizdir. Bunları harekete geçiren, birleşme ve ayrılmayı sağlayan; aşk ve nefrettir.

 Empedokles, Parmenides gibi aslında meydana gelme ve yokolma yoktur, der. Çünkü;  ona göre bu 4 unsur ezeli ve ebedidir.

 Filozofa göre, bu 4’lü kanda mevcuttur. Bu yüzden biz de her şeyi bilebiliriz. Kan, hayatın taşıyıcısı ve düşünmenin merkezidir. Evreni biliyoruz, çünkü; onunla aynı tözdeniz.

 4 unsur Parmenides’in ‘varlığı’ gibi değişmez tözlerdendir.

 Empedokles, 4 unsurun en son bölümlere ayrılmış olduklarını söyleyerek, bir çeşit atom kuramı ortaya koymuştur.

 Ayın ışığını güneşten aldığını söylemiş. Güneş ve ay tutulmaları hakkında da doğru gözlemlerde bulunmuştur.

 Ayrıca, bitkilerin de hayvanlar gibi birer organizma olduğunu söylemiştir.

 

ANAKSAGORAS ( İ.Ö. 500 -428 ) :

 

 Anamadde sınırsızdır, der. Her şey bir aradaydı. Bu anamaddeler, o kadar küçüktü ki, fark edilmesi ve ayırt edilmesi imkansızdı. Bu sonsuz sayıdaki küçük şeyler / spermatlar canlıydı ve onları harekete geçiren şey; ‘nous’ idi.

 Her tek tek şey/ spermatlar, nous taşımıyor. Onun dışında her şeyi taşıyor. Nous, tek tek şeylerin sadece bazılarında bulunuyor. Her şey tohumlarının miktarına göre değişik değişik oluyor. Bir şeyde en çok hangi spermatlardan varsa, o şey odur.

 Anaksagoras’ta da, Parmenides ve Empedokles gibi varolma ve yokolma yoktur. Değişme ve dönüşüm vardır. Bu da Parmenides ve Herkleitos arası bir düşünüş.

 Anaksagoras, sayısız spermatlardan sözettiği için atomcuların başı sayılır.

 

  NOUS ; akıl, diğer spermatlarla karışmayan yönetici bir güç. Mesela insanda, nous vardır.