Archive for the ‘F:OCCASİONALİZM’ Category

OCCASİONALİZM

Çarşamba, Haziran 3rd, 2009

 

OCCASİONALİZM (ARA NEDENCİLİK) :

 

 Descartes, ruh düşünür, yer kaplamaz, cisim de yer kaplar fakat düşünmez diyordu. Bunların birbiriyle bağdaşamayacağını, birbirine indirgenemeyeceğini de söylüyordu. Ancak ortada bir insan fenomeni var bunlar insanda bir araya geliyor.

 İşte ara nedenciler bu dualizmi, Descartes’ın birbirine indirgenemez dediği şeylerin, nasıl birbirine indirgenebileceğini kendilerine problem edinmişlerdir.

    

          GUELİNCX :

 

         Ona göre bilincin durumu temel olarak ikiye ayrılır:

 

1-İstemek,  yargılamak gibi hep insanın kendi yarattığı bilinç durumları.

2-Duyumlar; bunlar insanın kendi yaratığı değil, bunlar insana verilmiştir.

 

Ruhumdaki, bilincimdeki bir isteme bedenimin hareketinin doğrudan bir nedeni değildir. Bilincimdeki isteme de, dış uyarıcının doğrudan bir nedeni değildir. Asıl neden tanrının kendisidir.

Bilincimdeki kolumu kaldırma tasarımını tanrı bilip, hemen işe karışarak kolumu kaldırmamı sağlıyor. Tanrı her vesileyle bizim işimize karışıyor.

Gulincx, daha sonra da şöyle söyler:

 Tanrı, her vesileyle bizim işimize karışmaz. O her şeyi baştan ayarlamıştır, tıpkı saat gibi. Ona göre, kendimizi bilmemiz tanrıyı bilmektir. Tanrıyı bilmek de, en yüksek iyiyi bilmektir.

 

             MALEBRANCHE (1638-1715):

         

   Malebranche, Descartes’ın töz görüşünden hareket ederek ruh ile cisim      birbirini etkileyemezler, der. Bu olsa olsa tanrının işidir der. Çünkü bunlar; cisim ve ruh, sonlu, etkin olmayan tözlerdir. Etkinliğin tek nedeni, sonsuz töz olan tanrıdır.

 Cisimsel güç, tanrısal gücün bir parçasıdır. Bu nedenle cisimler, birbirlerini de etkileyemezler. Onlar sonlu, etkin olmayanlardır. Oysa Descartes’da, cisimler birbirini etkileyebiliyordu.

 Ruh da, cisim gibi sonlu töz olmasıyla, tam tamına tanrıya bağlı bu nedenle de özgür değildir. Sadece sonsuz töz özgürdür. Oysa Descartes’da sonlu tözler de özgürdür.

 İnsanın cisim hakkındaki bilgisi onun ruhunu, ruhuna yerleştirmiş olduğudur, cisimden aldığı değil.

 Biz tanrısal gücün bir parçasıyız, bu nedenle Onunla bir ve aynıyız.