Posts Tagged ‘tecrübe’

S. FREUD

Pazartesi, Ekim 3rd, 2016

– İnsanlar yavaş yavaş inanmamayı, güvenmemeyi ve sevmemeyi öğrenirler. Bu gerçekleştiğinde, artık ne yazık ki çok geçtir. İnsanların “tecrübe” dediği şey budur. Kalbiyle bağlantısını kesmiş bir insana, “tecrübeli” denir.

-Evrendeki en büyük gösteri, sen aklını keşfettiğin an başlar.

– Özür dilemek, sizin haksız olduğunuz manasına gelmez. Karşınızdaki insana verdiğiniz değerin, egonuzdan yüksek olduğunu gösterir.

– Birine duyduğunuz sevgi ve kızgınlık, doğru orantılıdır. En çok sevdiğiniz insana, herkesten çok sinirlenirsiniz.

– Mutluluk dediğimiz şey, yoğun bir şekilde bastırılmış ve engellenmiş olan ihtiyaçların kısa süreliğine tatmin edilmesinden başka bir şey değildir.

– Yaşamın amacı, ölümdür.

– Köpekler arkadaşlarını sever, düşmanlarını ısırırlar. İnsanlar ise tamamen farklıdır: Saf ve karşılıksız sevgiyi beceremezler. Kişisel ilişkilerindeyse, sevgi ve nefreti karıştırıp dururlar.

– Vicdan dediğimiz şey, içimizde alevlenen belli bir arzunun, dış dünya tarafından reddedildiğinin, iç dünyamız tarafından algılanmasıdır.

– İnsanların çoğu, özgürlüğü gerçekten istemezler. Çünkü özgürlük, sorumluluk gerektirir ve insanların çoğu da bundan korkar.

– Özgürlük insanlara medeniyetin bir armağanı değildir. Hiç medeniyet yokken insanoğlu çok daha özgürdür.

– Ruhunun derinliklerine in ve ilk önce kendini tanımayı öğren. Bunu yaptıktan sonra, bu hastalığa neden yakalandığını anlayacak ve belki de bir daha hastalanmayacaksın.

– Bir olgunluk seviyesi var. O seviyeye ulaşınca kimseyle uğraşasın gelmiyor. Kendini yetiştirememiş, sinsi, iki yüzlü insanlardan uzaklaşıyorsun. Seni hasta edecek insanlarla birlikte olmaktan vazgeçiyorsun. O seviyede kendine değer vermeyi öğreniyorsun.

– Güçsüz olduğumuz noktayı kabullenerek, kendimizi güçlü kılabiliriz.

– Yetişkinlik, ergenliğin bir fantezisidir.

– İnsan, doğuştan antisosyaldir. Toplum, fizyolojik ihtiyaçlarını karşıladığı oranda sosyalleşir.

ANONİM / 1

Çarşamba, Mart 31st, 2010

ÖZLÜ SÖZLER – ANONİM

 

– Yüreğiyle düşünen olmalısın, hayatı anlamlandırmak zor değil, zor olan; “sevmek ve üretmek”.

*

Çok uzun yaşarsan, sevdiklerinin seni birer birer terkettiğini görürsün!

*

 – Çocukların kalplerindeki “tanrı”, onların anneleridir.

*

– Çocuklarla filozoflar, birbirine benzer. Her ikisi de başkalarının ne dediğine bakmadan, direkt “nedir?” diye sorar.

*

Mutluluk isteyenlerin değil, hakedenlerindir.

*

Hayal etmek, bilgiden daha önemlidir. Bugün gerçek olanların hepsi, geçmişte en az bir kere hayal edilmişti.

*

Edebiyat, hayat eleştirisidir.

*

– “İnsan beyni” bizim anlayabileceğimiz kadar basit olsaydı, onu anlayamayacak kadar da “aptal” olmamız gerekirdi.

*

– Küçük beyinler “kişileri”, orta beyinler “olayları”, büyük beyinler de “fikirleri” tartışır.

*

– Kimi adamların “fikirleri” vardır, kimi fikirlerin de “adamları” vardır.

Mazeret terazisinin, tartamayacağı günah yoktur.

*

– “İktidar” “gelin” gibidir, kendine ortak istemez.

*

– Deveye sormuşlar, “inişi mi yoksa yokuşu mu seversin?” diye, o da “düzün suyu mu çıktı” demiş.

*

– Deveye sormuşlar, “boynun niye eğri?” diye, o da “nerem doğru ki?” demiş.

*

– Kurda sormuşlar, “boynun niye kalın?” diye, o da “kendi işimi kendim görürüm de ondan!” demiş.

*

– Gezen kurt, yatan kurttan daha iyidir.

– Kurt kocayınca, itin maskarası olurmuş!

– Ağacı kurt, insanı dert yer.

*

– Kartala, ok değmiş o da kendi teleğinden.

*

– At izi, it izine karışmış.

– Ata et, ite ot verilmez.

– Atın ölümü, arpadan olsun.

– Boş torbaya, kısrak gelmez.

– Dere geçerken, at değiştirilmez.

– Hızlı giden atın boku, seyrek düşer.

– Yumuşak atın, çiftesi pek olur.

*

– İte bak, yattığı yere bak!

– İt ite, it de kuyruğuna buyuruyor.

– Isıracak köpek, dişini göstermez.

*

– İti an, çomağı hazırla!

– İyi adam, lafının üzerine gelirmiş!

*

– Nerde birlik, orda dirlik.

– Nerde çokluk, orda bokluk.

*

– İki çıplak, bir hamama yakışırmış.

– İki gönül bir olunca, samanlık seyran olurmuş.

*

– El elin eşşeğini, türkü çağırarak arar!

 – Eşşeğin sevmediği ot, burnunun dibinde bitermiş!

– Eşşeği seven, ossruğuna katlanır!

 – Eşek ölür semeri kalır, insan ölür eseri kalır.

– Mektep cehaleti alır, merkeplik baki kalır.

– Eşşeğin hatırı yoksa, sahibinin de mi yok?

*

– Bir boklu dana, bütün sürüyü boklamaya yeter.

– El danasından, öküz olmaz.

– Sen ağa ben ağa, bu ineği kim sağa!

*

– Tavşan dağa küsmüş, dağın haberi olmamış!

*

– Tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer, kürkçü dükkanıdır.

*

– Yılanın başını, küçükken ezeceksin.

– Bana dokunmayan yılan, bin yaşasın.

*

– Ya bu deveyi güdecen ya da bu diyardan gidecen,

– Deliye laf anlatmak, deveye hendek atlatmaktan zordur.

– Elalem deliye hasret, biz akıllıya!

*

– Kasap “et” derdinde, koyun “can” derdinde!

– Her koyun, kendi bacağından asılır!

*

Cin olmadan, adam çarpmaya kalkar,

hakım” diyeceği yerde de “bokum” der çıkar.

*

– İşini bilmeyen çavuşlar, sıçar bokunu avuçlar.

*

Naz ile yetişenin, “mihneti” olmaz.

Mihnetin olmadığı yerde, “aşk” olmaz.

*

– Az verme “hırsız” edersin, çok söyleme “arsız edersin.

*

– Balık, baştan kokar.

– İmam “salarsa“, cemaat orta yere yapar.

*

– Kimi insanları tanıdıkça, büyüdüğünü görürsün,

kiminin de tanıdıkça, küçüldüğünü!

*

-Erkeği toklukta, kadını yoklukta, evladını yaşlılıkta, kardeşini mirasta, arkadaşını yolculukta, dostunu zor durumda tanırsın.

*

– Yüz verdik deliye, sıçtı geldi halıya!

– Birine kırk gün deli dersen, deli olurmuş!

*

– Acele giden, ecele gider.

– Acele işe, şeytan karışır.

*

– Kötü örnek, emsal olmaz.

– Teşbihte hata, olmaz.

*

– Sağır duymaz, uydurur.

– Kelin ilacı olsa, önce kendi kafasına sürermiş!

– Kel başa, şimşir tarak.

– “Kel” ölünce “sırma saçlı”, “kör” ölünce “badem gözlü” olur.

– Körle yatan, şaşı kalkar.

– Körler sağırlar, birbirini ağırlar.

 *

– İnsanoğlu çiğ süt emmiş kimse bilmez fendini, her kime iyilik yaptıysan ondan sakın kendini.

*

– Söylesem tesir etmiyor, sussam gönlüm razı gelmiyor…

– Doğruyu söylesem sizden, yalan söylesem Allah’tan korkuyorum, suskunluğum bundandır.

– Kem söz, sahibine aittir.

*

– Akacak kan, damarda durmaz.

– Bükemediğin bileği, öp.

*

– Her dağın, kendine göre “kar”ı vardır.

*

– Dayanma gücü, galip gelme gücüdür.

*

– Bir hayali olmayanın, “ideali” de olmaz.

*

– Benim ağzım sıkıdır, sadece “camiyle kahve”nin ortasında konuşurum!

*

– Ben herkese inanırım, sadece içindeki şeytana güvenmem!

*

– Şerim şerim, üstüne işerim!

*

– Öğrenci hazır olduğunda, hocası ortaya çıkar.

*

– Taşlanacaksam, ilk taşı “günahsız” biri atsın!

*

– Zulme karşı sessiz kalmak, zulümdür.

*

– Ne verirsen elinle, o da gelir seninle.

– Dünya hayatı; “darılma” değil, “dayanma” yeridir.

– Zaman; “hesaplaşma” değil, “helalleşme” zamanıdır.

*

– Dünya malı dünyada kalır, kefenin cebi yok.

*

– Ahlâksızlığın en kötüsü, “ahlâk” haline gelmesidir.

*

– İktidar olma hırsı, maneviyatı öldürür.

*

– Cinayeti işletemiyorlarsa, “şahit” yapıyorlar.

*

– Ne yaparsan yap, haddini bilerek yap ve sen haketmiş olma.

*

Şeytan, ayrıntıda gizlidir.

– Şeytan da kariyerine melek olarak başlamıştı ama şimdi sadece bir iblis.

En yalnız insan, kendisiyle geçinemeyendir.

*

Bilgelik, emekleyerek gelişir.

*

– Afaki meselelerde “sahil” yoktur.

*

– En tehlikeli yalan, içinde bir parça doğru olandır.

-Yalancının mumu, yatsıya kadar yanar.

– Bozacının şahidi, şıracı.

– Ateş olmayan yerden, duman çıkmaz.

– Bilgi kutsal, “yorum” hürdür.

– Güneş, balçıkla sıvanmaz.

*

– Hatırda kalmaz, satırda kalır.

*

– Eden kurtulur, diyen tutulur.

*

– Etme bulursun, inleme ölürsün!

*

– Ne ekersen, onu biçersin.

*

– Hamama giren, terler.

*

– Bir adamı en çok, ya düğünde ya cenazede tanırsın!

* 

– Hayatta en çok neyi istersen, o şey olur.

*

– Olmayacak duaya, “amin” denmez.

*

– Herkes, istediği kadarını alır.

*

– Ehem, mühime tercih edilir.

*

– Herşeyi çözdüğünü sandığın an, yanılırsın.

*

– Sen önünü kış tut, bahar gelirse bahtına.

*

– Olağan olan kazalardır, facialar değil.

*

– Her arayan belki bulamayacak ama bulacak olan, mutlaka arayan olacaktır.

*

– Arayan belasını da bulur, mevlasını da!

*

– Yaşam öyle bir öğretmendir ki; önce sınav yapar sonra ders verir.

*

– İnsanları olaylar değil, olaylara getirdiği yorumlar incitir.

*

İnsan, en gelişmiş ilkel yaratıktır.

*

– Zor oyunu bozar.

İş bilenin, kılıç kuşananın.

*

– En iyi savunma, taarruzdur.

*

– İnsan, kaybedeceği şeylere, fazla bağlanmamalı.

– Yenildiğinde değil, vazgeçtiğinde kaybedersin.

*

– Acı bir son yaşamak, “sonsuz bir acı son” yaşamaktan iyidir.

*

– Uzak olan kardeşten, yakın olan “dost” daha iyidir.

*

– Bir insanın ölümünden daha kötü olan, “iki insanın” ölmesidir.

*

– Fazla merhametten, maraz doğar.

– Merhamet; acımak değil, anlamaktır.

– Dinlemek, sevmektir.

*

–  İnancın, vicdanın kadardır.

*

– İnsanları, vicdanları ile cüzdanları arasına sıkıştırmak zulümdür.

*

– Herkes Hz.Ömer‘in adaletini istiyor ama kimse onun gibi yaşamak istemiyor.

*

– Barışmasını bilmeyen, kavga etmesin.

*

– Gülü seven, dikenine katlanır.

*

Savaşın kazananı, barışın kaybedeni olmaz.

*

Ahlâk; daha çok orta sınıfın uyduğu, çok zengin ve çok yoksulların ise bazen uydukları kurallardır.

*

– Azgelişmiş, yoksul ve yoksun bırakılmış toplumların da kendine özgü bir faşizmi vardır.

*

– Herkes, yargı bağımsız” olsun diyor ama kimse “tarafsız” olmasını istemiyor.

*

– Eğer bir “cezaevi” varsa, içinde kim olduğunun bir önemi yoktur.

*

Masumiyet yargılanamaz.

*

Doktor hata yaparsa bir kişi, hukukçu hata yaparsa herkes zarar görür.

*

– Terzinin hatasını ütü, ahçının hatasını maydonoz, doktorun hatasını ise toprak örter.

*

– Korkaklar hergün, cesurlar bir kere ölür.

*

Korkularımız, arzularımızdır.

*

– Korkunun ecele faydası yok.

*

Korkak insan; konuşması gereken yerde susan, susması gereken yerde de konuşandır.

*

İhtiyaç, korkakları cesaretlendirir.

*

– Dilde bir ejderha gizlidir, kan dökmeden öldürür.

*

– Zihnimin kapıları açıldıkça, yalnızlığım artıyor.

*

– Söyleme sırrını dostuna, o da gider söyler dostuna.

*

– Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla!

*

– Nasıl yaşarsan, öyle de ölürsün!

*

– Hayat, kurallarını tanrının koyduğu bir oyundur!

*

– Tanrı akıllıları kendine dost, aptalları ise kul olarak yaratmıştır!

*

Olaylar insanların dışında gelişir, insanlar sadece olaylar karşısında verdiği tepkilerden sorumludur.

*

Tanrı düşüncesi, ilkel toplumlarda bilgeliği temsil eder.

*

– Şeyh uçmaz, mürid uçurur.

*

– “Ama”dan önceki herşey ya önemsizdir ya da yalandır.

*

– Bir memleketin sonunu hazırlayan, kabiliyetsiz muktedirler ile kifayetsiz muhterislerdir.

*

Diktatörlerden en büyük zararı; onu sevenler, ona ençok destek verenler görür.

*

– Aptallar söylediklerine, akıllılar söylemediklerine pişman olur.

*

Akılsız dostun olacağına, akıllı düşmanın olsun daha iyi!

*

– Davacının akılsızı, mübaşire anlatır derdini.

*

– Zekâsını farkeden için en büyük zaaf, şımarmasıdır.

*

– Biz kuşbakışı diyoruz, o kuş gözüyle görmeye çalışıyor!

*

İyimserler her felaketi bir “fırsat”, kötümserlerse her fırsatı bir “felaket” olarak görürler.

*

– Ne kadar geriye bakabilirseniz, o kadar ileriyi görebilirsiniz.

*

Ekonomi, iktisatçılara bırakılamayacak kadar ciddi bir iştir.

*

– Onlar paralarını, ben anılarımı biriktirdim.

*

Az para dövüştürür, çok para seviştirir.

*

Tecrübe, yediğin kazıkların toplamıdır!

*

– Aklına satmayı koyanlar, alıncaya kadar ya ürünü değiştiriyor ya bizi.

*

Sabır acıdır, meyvası tatlıdır.

*

Beklemek, kavuşmaktan iyidir.

*

Vuslat ertelendikçe, şehvet artar.

*

Umut ertelendikçe, yerini işkenceye bırakır.

*

Nostaljinin fazlası, gelecekten kopmadır.

*

Karakter olduğun, itibar sandığın şeydir.

*

Dahilik ile delilik komşudur.

*

– Elinde çekiç olan, her şeyi çivi zannediyor.

*

– Gecenin en karanlık olduğu an, sabaha en yakın olduğu zamandır.

*

DAVİD HUME

Çarşamba, Haziran 3rd, 2009

   DAVİD HUME ( 1711 – 1776 ) :

 

   ‘ANLAMA YETİSİ ÜZERİNE BİR SORUŞTURMA’ adlı eserinden:

 

   Canlılıklarına ve güçlülüklerine göre insan zihninin algıları ikiye ayrılır:

  1-İzlenimler; şeyler tam algıladığımız an.

   2-İdealar; izlenimlerden sonra oluşanlar.

 

   Locke’da da, Berkeley’de de sadece idealar vardı. Oysa Hume, idealardan önce izlenimlerin olduğunu söylüyor. Locke’da da, Berkeley’de de o anda algı izlenim değil, baktığın nesnenin sendeki ideasının canlanması yani sen kendi ideanı algılıyorsun.

 

  Kuruluşları bakımından da ideaları ikiye ayırır:

  1-Basit idealar; daha fazla ayırma ve bölmeye izin vermeyen izlenim ve idealar.

  2-kompleks idealar; basit izlenim ve ideaların birleşmesiyle meydana gelen idealar (Burda Locke ile paralel görüşte).

  Her basit idea, kendisini dolaysız olarak; kompleks/karmaşık idealarda, dolaylı olarak da kaynaklarını, izlenimlerde bulur.

  Herhangi bir şekilde iç ya da dış duyularla izlenimi olmayan şeyin ideası da olmaz. Düşünmenin bütün malzemesi, iç ya da dış duyumlardan gelir. Duyulardan gelmeyen idea yoktur. Hume bu görüşleriyle, başta Descartes olmak üzere doğuştan idecilere karşı çıkıyor.

  Hume; Locke ve Berkeley’in yaptığı gibi bilginin kaynağı ile ilgilenmez. Bilmenin işlem yapısını çözümlemeye çalışır.

  İzlenimler daha canlı olup, ideaların kaynağıdır. Bu bakımdan idealar, izlenimlerin kopyasıdır. İzlenimleri algı üretir, ideaları da düşünme.

 

  İki ideayı birbirine bağlayan ilkeler:

 1-Benzerlik

 2-Zamanda ya da mekanda yakınlık

 3-Neden ya da etki

    Basit ideaları birleştiren bu ilkeler evrenseldir.

  Hayal gücü için iki sınır:

 1.si hayal gücü için izlenimler şart.

 2.si ise çelişme. Hayal gücü her şeyi uydurabilir ama çelişmeyi uyduramaz. Çünkü; zihin böyle bir ideayı kavrayamaz. Burda çelişme iki ideanın yan yana duramaması. Örneğin hiç kimse vadisiz dağ tasarlayamaz.

  İzlenim ve idea düzeyinde henüz bilme sözkonusu değil, bu düzeyde henüz  bilmeye malzeme hazırlama sözkonusu.

  

   Bilmeye Malzeme Hazırlayanlar :

 

 1-İç duyu ve dış duyu

 2-Hayalgücü; izlenimleri idea olarak tekrar eden yeti.

 3-Bellek; geçmiş algılarımızı geri çağırma

 4-Zihin.

 

Peki ‘bilme’ ne? Ya da bu malzemeleri kim kullanıyor?

 

Bilme ya da bu malzemeleri kullanan yetiler:

1-Anlama yetisi

2-Akıl

3-Yargı gücünün işlemlerini gerektirir bilme.

 

İki çeşit bilme var:

1-Dolaysız bilme (pasiftir); duyuların ve belleğin tanıklığına sahip. Bilenin tanıklığına sahip olmak. Şu anda/zamanda ve mekanda tanık oluyorsun, belirli bir zamanda ve mekanda bildiğine tanık oluyorsun.

2-Dolaylı bilme; akıl yürütmeyle bilme. Bu bilmede duyuların ve belleğin tanıklığının ötesine geçiliyor.

  a) İdea ilişkileri (demostratif akıl yürütme);tanıtlama yoluyla bilme.

  b) Olgu sorunları (moral akıl yürütme); neden-etki ilişkisi sözkonusu.

         /              \

İspat                İhtimal

                       /           \

       Rastlantı ihtimali    Sebepler ihtimali         

 

     TECRÜBE – DENEY FARKI :

 

 Tecrübe edinme, deneyler edinmedir. Tecrübe edinen neden- etki halinde o şeyi görmüştür. Şeyin deneyinin olmaması; neden –etki halinde o şeyin görmemesidir. Tecrübe o andaki zaman ve mekana ait. Akıl yürütme, tecrübelerden yararlanarak o andaki zaman ve mekanın dışında olanları bilmeye çalışmaktadır.

 İdea ilişkileri:

Zamanda ve mekanda değil, zihinsel olarak kuruluyor. Belli bir zaman ve mekanda olmadıklarından her zaman kesindirler. Demostrasyon yoluyla bilme, kesin olarak bilmeyle aynı şey.

 Örneğin; ‘bir dik üçgenin iç açılarının toplamı 180 derecedir’. Burada neden- sonuç ilişkisi var.

  Olgu sorunları:

 Burada ileri sürülen bilgi, idea ilişkilerindeki kadar kesin değil ama ona çok yakın. Buradaki bilgi kesin değil; olasılıklı ama olasılığı çok yüksek.

 Örneğin; ‘yarın güneş doğacak’ bunu moral akıl yürütme ile bilebiliyoruz.

 Moral akıl yürütmenin de, demostratif akıl yürütmenin ortaya koyduğu bilgi gibi, gerçeğin o andaki ve mekandaki durumu değil ama o gerçeğe ait ve ona çok yakın.

 Moral akıl yürütmenin ortaya koyduğu bilginin yanlış olma durumu/olasılığı var. Örneğin, ‘yarın güneş doğmayabilir’ gibi tam tersi de söylenebilir. Bunu söylemek mantıksal açıdan da bir çelişki yaratmaz. Bunu üçgenin iç açıları için söylediğimiz de ise bir çelişme yaratır. ‘Üçgenin iç açılarının toplamı 180 derece değildir’ diyemeyiz. Yani idea ilişkilerinde, demostratif akıl yürütmenin ortaya koyduğu bilginin, tersinin olanaksızlığı sözkonusu.

 Olgu sorunları, gerçek varolmayla ilgili ama duyuların ve belleğin tanıklığına sahip değiller.

 Bir olgu sorununun bilinmesi ancak neden- etki bağlantısının kurulması ile olur. Neden- etki bağlantılarını ancak tecrübe ile bilebiliriz. Tecrübe edindikçe, tecrübesini edindiğimiz şeyin benzer durumlarını da bilebiliriz. Tecrübemize dayanarak, geleceğe ait sonuçlar çıkarabiliriz. Bu da geleceğin, geçmişe uygun olacağı sayıltısına dayanır.

 Biz ‘yarın güneş doğacak’ çıkarımını akılla bilmiyoruz. Akılla bilseydik, bu demostratif akıl yürütme olup tecrübeye gerek kalmazdı. O halde geriye sadece tecrübe kalıyor. Güneşin yarın doğacağını biz tecrübe ile biliyoruz.

 

              Neden/etki – Sebep/sonuç :

 

 Hume’a göre, doğadaki neden-etki ile mantıktaki sebep-sonuç karıştırılıyor. Doğa olanı veriyor, geleceği değil. Geleceğin bilgisini biz, moral akıl yürütmeyle elde ediyoruz.

 Mantıktaki sebep-sonuç; olanı da olacak olanı da veriyor. Bunların hepsi bizden geliyor. Oysa neden-etki olayı doğada.

 ‘İnsanlar bir olayın oluşumunu, birçok kez gördüğünde aynı olayın, aynı şartlar altında geliştiğinde yine aynı sonucun olacağını akıl yürütmeyle bilemez. Akıl yürütmeyle bilseydik, Şu nedenin şu sonucu çıkardığını hiç görmeden de yani ilk defasında da bilirdik. O halde biz bunu, alışkanlıkla biliyoruz. Birçok kez, şu nedenin şu sonucu ortaya çıkardığını görüyoruz ve bu bizde bir alışkanlık yaratıyor. Daha sonraki durumları biz bu alışkanlık sayesinde biliyoruz.

 Nedeni gördüğümüzde sonucu bekleme bizde doğuştan içgüdüsel olarak var ama biz bunu akıl yürütme ile bildiğimizi sanıyoruz. Birçok kez o şeyin izlenimine sahip olduktan sonra bizde alışkanlık oluşuyor ve bu alışkanlık sayesinde de o şeyin sonucunun gelecekte de aynı olacağını biliyoruz.

 Bir olayı birden çok gördüğümüzde, bizde nedensellik ilişkisi kuruluyor. Tecrübeyi deneylerle, nedensellik ilişkisini ise alışkanlıklarla ediniyoruz.

 Hume’un tüm derdi; geleceğin, geçmişe uygun olacağı sayıltısına nasıl varıyoruz? Bunu ne akıl yürütmeyle ne de tecrübe ile bilmiyoruz. Mantıksal bir zorunluluğa varıyoruz. Oysa gelecekte mantıksal zorunluluk yok. Biz güneşin her sabah doğacağını ne akıl yürütmeyle ne de tecrübeyle bilmiyoruz sadece alışkanlıkla biliyoruz.

 Güneş yüz kere, bin kere doğuyor ama yarın da doğacağım demiyor. Bizde böyle bir izlenim olmadığı halde biz bir çıkarım yaparak güneşin yarın da doğacağını söylüyoruz. Alışkanlıktan dolayı öyle olacağına inanıyoruz.

 Nedenden etkiye geçiş, alışkanlık yoluyladır. Bu durum sadece insanda değil diğer canlılarda da sözkonusu.

 Doğa bu işi, nedenden etkiye geçişi akıl yürütmeye bırakmamıştır. Çünkü akıl bunu başaramazdı. Doğa bu işi alışkanlığa bırakarak işi sağlama almıştır. Aksi halde akıl yürütmeyle olsaydı; her yapıp etmemiz için akıl yürütecektik.

 En temelde şeyleri bilme yetimiz hayal gücüdür. Hayalgücü, basit ideaları hem birleştirip hem de ayırarak bilmemizi sağlıyor. Bunu da alışkanlık sayesinde biliyoruz.

 Locke, Berkeley ve Hume’un her üçünün de hareket noktaları aynı; ‘bir şey algı konusu/nesnesi olmadan bilgi konusu olamaz’.

 Hume’a göre sadece algıladıklarımızı bilseydik, bir önümüzdekini bir de belleğimizde olanları bilirdik. Oysa algının ötesine de gidiyoruz. Algıladığımızdan fazlasını biliyoruz. Berkeley, algılamada duruyor, ona göre her şey; ‘idea’. Oysa Hume, ‘evet algıladıklarımız var ama algılamadıklarımız da var’  diyerek algıların ötesine geçiyor. Biz nesnelere bir şey katıyoruz da biliyoruz. Bu kattığımız şey ise alışkanlık. Hume’da apriori; edinilmemiş tecrübeden sonuç çıkarmak.

 

DUVAR YAZILARI – 1

Pazar, Mayıs 31st, 2009

DUVAR YAZILARI :

– Birini öldürürsen, katil.

Binlercesini öldürürsen, kahraman.

Hepsini öldürürsen, tanrı olursun!

***

– İnsan ağlar, tanrı güler. (Milan Kundera)

– Tanrı birini cezalandırmak isterse, onun duasını kabul edermiş.

– İki kafadar biraz kafayı bulunca, biri kalkıp ben “peygamberim” demiş. Diğeri de altta kalmayacak ya, “otur yerine ben hiç kimseyi göndermedim!” demiş.

– İlginç olan, “tanrı vardır” diyenlerin çoğunun, “yokmuş gibi” davranması.

– Hayat, kurallarını tanrının koyduğu bir oyundur.

***

Kainatın canı; tanrıdır, gelin canlar bir olalım ( Alevi Felsefesi)

– Oyunu oynayan “tanrı”, bizlerse “dama taşı! (Hayyam)

***

– Tanrı, akıllıları kendine “dost”, aptalları ise “kul” olarak yaratmıştır.

– İnsanlığa bir faydaları varsa Allah bizden alsın onlara versin. Yoksa, bizden uzak Allaha yakın olsunlar.

– Yağmur için dua edersen, çamurla da uğraşırsın.

– Allah zalime “uyuz” versin, “tırnak” vermesin!

– İnsanın bir tek borcu vardır, o da Allaha “can borcu”!

– Huzur istiyorsan üç şeyle kavga etme; “Allahla, devletle, karıyla!”

***

– Upanişad “tanrısın”, Freud ise “itsin” diyor, kim haklı? (Cemil Meriç)

-Tanrı, insan yaratılarının en kutsal olanıdır. (Yalçın Küçük)

-Herşeyin ölçüsü, insandır. (Protogoras)

-Herşeyin ölçüsü, tanrıdır. (Platon)

– Tanrı yoksa, herşey mübahtır. (Dostoyevski)

– Tanrı olsaydı, hiçbir şeyden sorumlu olmazdık. (Sartre)

Şeytan, tanrının taklitçisidir. (R. Guenon)

İnsan, tanrının taklitçisidir. (Ahmet Ağı)

– İnsan, insanın tanrısıdır. (Feurbach)

***

Madem Allahtan başka kimse yok, bu gürültü de neyin nesi?

– Yalnızlık Allaha mahsustur. O da boş durmuyor.

– Tanrı bile insanlarla yazıyla, kitapla konuşuyor.

– Uçağa binerken ateist, düşerken dindar!

– Cenneti, peşin mi alırsınız yoksa veresiye mi?

– “Tanrı”yı sen oynarsan, “günahkar” başkaları olur.

– Marifet; binlerce “sahte tanrı” arasından, doğru olan, o tek tanrıyı bulmaktır.

– Seni mutluluğa götürüyorsa “doğru tanrı”dır, onu bulduysan da “akıllı adamsın.”

– Korkmaya gerek yok! “Aşk” da “seks” de tanrının fikri, sevişen kazanır!

***

– Tanrı, “barbut” atmaz. (Einstein)

– Eğer öküzler “insan” olsaydı, tanrıları da “öküz biçimi”nde olurdu. (Ksenofanes)

 – Eğer tanrınız yoksa, saygılarınızı Hitler ya da Stalin’e sunmak zorunda kalırsınız. (T. S. Eliot)

Bir tapınağın olması, “kendine tapınmaktan” iyidir. (Gazzali)

***

– Allahım ya bana bu aklı vermeseydin ya da bunları böyle yaratmasaydın!

*

– Bir lira çalarsan hırsız,

bir trilyon çalarsan beyefendisin!

–  Para varsa, o iş mantıklıdır.

*

– Hepimiz eşitiz ama ben, biraz daha eşitim!

– En iyisini iste, en kötüsüne hazır ol!

*

 Küçük beyinler, kişileri,

 Orta beyinler, olayları,

Büyük beyinler, fikirleri tartışır.

*

– İnsan beyni çok basit olsaydı, bizim de onu anlamayacak kadar aptal olmamız gerekirdi.

*

– Kazanmak insanın gardrobunu, kaybetmekse kişiliğini geliştirir.

– Hiçbir “başarı”, cezasız kalmaz.

– Kadın olmak zor şey!

 Erkek gibi düşüneceksin,

Genç kız gibi davranacaksın,

Eşşek gibi çalışacaksın.

***

– Kadın mutfakta iyi bir ahçı,

Sokakta tam bir hanımefendi,

Yatakta bir fahişe gibi olmalı.

***

– Bir kadın “hayır” diyorsa “belki”dir,

“belki” diyorsa “evet” demektir.

***

– Bir kadına bulaştıysan, “sen haklısın” de!

Olmadı, “sus”

O da olmadı, gidinceye kadar “ölü taklidi” yap,

Sonrası bize karanlık, Allah’a ayan!

***

Dört  tip kadın vardır:

– Ne aş yapar ne yaş! (arızalı)

– Aş yapar, yaş yapmaz! (ahçı)

– Yaş yapar, aş yapmaz! (keyifçi)

– Hem aş yapar hem de yaş! (makbul)

                                                                                              ***

 – Karın iyi ise eğlencede işin ne?

“Düğün” kendi evinde,

gir oyna, çık oyna!

– Karın kötü ise cenazede işin ne?

 “Ölü” kendi evinde,

gir ağla, çık ağla!

***

– Göz uydur, vurmaz tüfek yoktur

Söz uydur, sevmez kadın yoktur.

***

– Kadın bilmeyene “nefis”, bilene “nefestir”.

– Bir kadının en güzel çağı, 38 ile 40 arasındaki yirmi yıldır.

– Kadının, araya kattı mı yakışanı, duvara attı mı yapışanı makbuldür!

***

Hem zeki hem çalışkan, taktir et.

Zeki ama tembel, ikaz et.

Çalışkan ama aptal, dikkat et.

Hem aptal hem de tembel, imha et.

***

 Aciz insan, şikayet eder.

Cahil insan, kavga eder.

Basit insan, iftira eder.

Akıllı insan, idare eder.

***

Zayıf insanlar, intikam alır.

Güçlü insanlar, affeder.

Zeki insanlar, umursamazlar.

***

Mutluyken söz verme.

Üzgünken karar verme.

Öfkeliyken cevap verme

***

– Duyduğunun hiçbirine,

gördüğünün yarısına,

yaptığının tamamına inan!

***

Eğer bir çocuk;

sevgisiz büyümüşse kindar

eşya ile sevilmişse kıskanç

kıyaslanmışsa haset

eleştirilmişse iki yüzlü

korkutulmuşsa yalancı

engellenmişse hırslı

şiddet görmüşse nefret içinde

koşulsuz sevilmişse kendi gibi olur.

***

 Taş var, köpek yok

taş yok, köpek var

taş var, köpek var

ama kralın köpek

sıkıysa at taşı!

(Saskritçe bir şiir)

***

– Ehli keyfe keyif verir, kahvenin kaynaması,

Eşşeği yoldan çıkarır, sıpanın oynaması.

***

– Gönül ne kahve ister ne kahvehane,

Gönül eğlence ister, kahve bahane.

***

Durum elverişsiz fakat ciddi değil.

Durum ciddi fakat vahim değil.

Durum vahim fakat umutsuz değil.

Durum umutsuz, teslim oluyoruz.

***

Gıdaya sahip olanlar, insanları

Paraya sahip olanlar, ülkeleri

Enerjiye sahip olanlar ise dünyayı yönetir.

***

– Gelme, gelme Mevlana değilim, beni germe!

– Ya olduğun gibi görün ya da gözüme görünme!

– En akıllımız Mevlana’ydı, o da “döne döne” gitti!

Geç geldi desinler, “geçmiş olsun” demesinler!

– Gel bağrıma bostan ek, sen de ye ben de yiyim!

– Kimi yürekten çağırırsan, o gelir!

– Yüreğinde hisserdersen, mesafe yoktur.

“Kalp” bir kez kırıldı mı, bir daha eskisi gibi olmaz!

-İtibarını bir kez kaybedince, bir daha “ağzınla kuş tutsan” yaranamazsın!

Canlar kırılacağına, “camlar” kırılsın”!

– Neye nasip, neye kısmet!

– Gelin ata binmiş, “ya nasip” demiş!

– Arayan belasını da bulur, mevlasını da.

– Sen “doğru ol”, “eğri” bulur belasını.

– Zaman; hesaplaşma değil, helalleşme zamanıdır.

– Dünya hayatı “darılma” değil, “dayanma” yeridir.

“Doğrucu Davut” gibi, her doğru her yerde söylenmez.

– Doğru söyleyeni, dokuz köyden kovarlar.

– Dediğim dedik, öttürdüğüm düdük.

– Adın çıkacağına, canın çıksın daha iyi!

– Adım çıkmış dokuza, inmez sekize!

– Vakitsiz öten horozu keserler.

Dik dur, “dikleşme”!

Bitaraf olan, “bertaraf” olur.

“Ayaklar” “baş”, “başlar” “ayak” olmuş.

Aslanı kediye boğduruyorlar!

“Baht” yıkmadan “taht” sahibi olunmaz.

– Bal tutan parmağını yalar.

– İş bilenin, kılıç kuşananın.

– İmam “salarsa“, cemaat “orta yere” yapar!

– Ben “hadımım” diyorum, sen “kaç çocuğun var?” diyorsun!

– Ben diyorum “Çanakkale Boğazı”, sen diyorsun yandı “İstanbul Boğazı“!

– Ben diyorum “Gümüşhane” sen diyorsun “memişhane”!

– Deliye dert anlatıncaya kadar, akıllıya “ne verirsen ver!”

– Cahille etme sohbet sonra çekersin zahmet!

– Külliyen cahilin cesur!

– Uyandırma kerizi, bulandırır denizi!

– Senin derdin ne kardeşim? Üzüm yemek mi, bağcıyı dövmek mi?

– İşi gücü; “o ne dedi”, “bu ne dedi”, “gramofonun teki!”

– Hükümetten aylık, Allahtan sağlık, daha belanı mı istiyorsun?

– Ne yapıyorsun? Hiç, bir şey oluncaya kadar bekliyorum!

Leyleğin ömrü “lak lakla”, dervişin ömrü “beklemekle” geçermiş!

– Düğünde zurnada, hamamda kurnada!

– Bizim kız bizden kaçar, başını kapar götünü açar!

– Elin işte, gözü oynaşta olsun!

– İpimle kuşağım, pipimle taşağım, azıcık aşım, ağrısız başım!

– Taksim’den aşşağı Kasımpaşa!

– Bahtsız bedeviyi, çölde kutup ayısı kovalarmış!

– Canım cennette, elim Cevriye’de! Hayat sana güzel, cennet sana var hacı abi.

– Size gelince hak, bize gelince müstehak! (Allah utandırmasın!)

– Bura bura ayar versen, osura osura geri atıyorlar!

– Acıma düşküne, döner vurur keline!

– Milyonlarca sperm arasından gel sen birinci ol, ama şu yaşadığımız hayata bak!

– Akıl veren çok olur da para veren olmaz.

– Akıl fukara olunca, fikir ukala olur.

– Kafasında kırk tilki dolaşır, kırkının da kuyruğu birbirine değmez!

– Sakınan göze çöp batar, sakındıkça da duyan gelir, gelen de gitmez!

Kırmadan yarmadan, kestirmeden küstürmeden, geldi geçti Genç Osman!

– Boşa koysam dolmuyor, doluya koysam almıyor!

– Hayat kısaysa, hiçbir şeyi uzatmanın manası yok!

– Bazı insanların altı, bazılarının da üstü çizilir!

– İçindeki çocuğu öldürmeyen yaşlanmaz.

*

– Sizin bildiğiniz kadar, benim unuttuğum vardır!

– Bizim yaptıklarımıza sizin hayaliniz yetmez!

– Yürüdüğünüz yolların asfaltını biz döktük.

– Siz giderken, biz geliyorduk.

*

– Doğmamış çocuğa don biçilmez.

– Alışmamış götte, don durmaz.

– Alışmış kudurmuştan beterdir.

***

– Maydonoza gelince kırt kırt,

sapına gelince meee! (Allah günah yazmasın!)

***

– İnsan hımbıllaşmaya görsün;

oturma imkanı varsa, ayakta durmaz,

yatma imkanı varsa da oturmaz!

– Minumum gayret, maksimum fayda!

***

İstatistik, yanlış rakamların doğru hesaplanmasıdır.

İstatistikler yalan söylemez,

– İstatistikçiler, doğruyu söylemez.

– İstatistik, cehaletin matematiksel teorisidir. (Moris Kline)

***

– Küçük işlerin “büyük adamı” değil,

büyük işlerin, “küçük adamı” ol!

***

– Kötü olan kör olmak değil, “nankör” olmaktır.

– Sağır duymaz, uydurur!

– Şeytan da kariyerine bir melek” olarak başlamıştı ama şimdi sadece bir  “iblis”.

– Birşey kısmetten çıkmaya görsün, “uçkur” bile doksandokuz yerinden kopar, bağlamaya yetişemezsin!

– Dövüşmesinler de sevişsinler!…

– Horozumu saldım çayıra, tavuğu olan düşünsün!

– Maşallah “danazorlar”, dinozorların yokluğunu aratmıyor!

Demirden korksaydık, trene binmezdik!

– İnsana benziyor diye sanma ki, herkes “insan!”

– Hayatta “duruşuyla” etkili olamayanlar, vuruşuyla” olmaya çalışır.

– Bir şeyin doğrusunu mu istiyorsun, kendin yap!

– Herkesin yaptığını yaparsan herkes gibi olursun, başkasının yapmadığını başarırsan, herkesten büyük olursun.

– Aptal düğünden, çocuk oyundan usanmaz.

İşini doğru yap, çoluk çocuğu kendine nasihat eder hale getirme!

– Sözün tamamı, deliye anlatılır.

***

– Hayatım lazım olursa, ben buradayım, “gel ve al.”

– Herkes niye geldi bilmem, ben neler olduğunu anlamaya geldim!

– Emanetin canı, tez olur.

– Emanete, ihanet olmaz. En çok da diyenden kork!

– Çıkmadık candan, ümit kesilmez.

– Can çıkar, huy çıkmaz. Ufacık boyu var, türlü türlü huyu var!

– Olmadan koparırsan, sormazlar mı, “olmamış şeyi niye getirdin?” diye.

***

– Salla başını al maaşını,

– İşi bilecen, işe gitmiyecen,

– Böyle saça, böyle tarak,

– Ne kadar köfte, o kadar iş!



OSCAR WİLDE – “DORİAN GRAY’İN PORTRESİ”

Pazar, Mayıs 31st, 2009

OSCAR WILDE:

 

“Ben dehamı hayatıma, eserime ise yalnızca hünerimi koydum”.

 ‘‘DORİAN GRAY’İN PORTRESİ’’nden:

                                       

Liberaller, her şeyin fiyatını bilir ama hiçbir şeyin değerini bilmez…

*

  Tecrübe, herkesin hatalarına verdiği isimdir.

*

Mutluluk; ulaşılacak bir istasyon değil, yolculuğun ta kendisidir.

*

 Ciddiyet, sığlığın tek sığınağıdır.

*

 – Ziyan olmuş hayat yoktur, sadece gelişimi durmuş hayatlar vardır.

*

 – Gelişimi engellenmiş hayattan daha kötüsü yoktur.

*

 – Erkekler kadınların ilk aşkı, kadınlarsa sonuncusu olmak isterler.

*

 – Evliliğin en çekici yanlarından biri, yalan söylemeyi eşler için gerekli kılmasıdır.

*

 – Erkekler yorgunluktan, kadınlar meraktan evlenirler. Sonunda ikisi de hayal kırıklığına uğrar.

*

 Evlenmenin gerçek kusuru, insanı bencillikten alıkoymasıdır. Oysa bencil olmayanlar renksiz kişilerdir.

*

 – Kadınlar bizde şaheser yaratmak istemini uyandırırlar fakat onları gerçekleştirmemizin durmadan önüne geçerler.

*

 – Güzel kadınların kocaları, adam öldürenlerle birdir.

*

 Kadınlar, eksiklerimizden dolayı severler bizi. Yeteri kadar kusurluysak her şeyi bağışlarlar bize, zekamızı bile…

*

 Ilımlılık kötü bir şeydir, yeter dediğimiz yavan bir yemek, aşırı dediğimizse bir şölendir.

*

 – Bağışlatmak elde değilse, unutmak elimizdedir.

*

 İnsan hayatı, başkalarının yanılgılarını yüklenecek kadar uzun değildir.

*

 Tanımlamak, sınırlamaktır.

*

 – Her gösterişli hareketiyle insan, bir düşman kazanır. Sevilmek için bayağı olmalı.

– Her yolun sonu birdir; hayal kırıklığı.

*

 Suç, aşağı sınıfların malıdır.

*

 – İnsanın sık sık yaptığı her şey, bir zevk haline gelir.

*

 – Hayatı sanat açısından ele alan adamın kalbi; beynidir.

*

 Yaşlılığın acı yanı; insanın yaşlanması değil, genç kalmasıdır.

*

 – Kendimi ele verdim mi içimden bir şeyler eksilmiş gibi. İnsan hayranlığını sözlerle anlatmaya kalkışmamalı.

*

 – Tatsız, tuzsuzdur kır hayatı! Yapacak işleri çok olduğu için erken kalkıyorlar, düşünecek işleri olmadığı için de erkenden yatıyorlar.

*

 – Başkaları hakkında iyi düşünmemiz, kendimizden korkmamızdan ötürüdür. İyimserliğin temeli yılgınlıktır.

*

 – İnsan aşık oldumu, işe kendini aldatmakla başlar, başkalarını aldatarak da bitirir.

*

 – İnsanlar en çok kendilerine lazım olan şeyi, başkalarına vermeye pek düşkündür.

*

 – Kitapların ahlakından değil olsa olsa, iyi ya da kötü yazılmış olduğundan bahsedilebilir.

*

 – İnsanların ahlaka aykırı dediği kitaplar, utançlarını yüzlerine vuran kitaplardır.

*

 – Saklarsan, en bayağı şey bile çekici bir nesne haline gelir.

*

 – Bilinçle, korkaklık aynı şeydir.

*

 – Herkesi seviyorsan, hiç kimseyi sevmiyorsun demektir.

*

 – Eksikliklerimizi, kendilerinde gördüğümüz kişilere tahammül edemeyiz.

*

 Güzellik, dehanın başka bir çeşididir.

*

 Evrenin gerçek sırrı görünmeyende değil, görünendedir.

*

 – Başkalarının toplayacağından korkmasak, atacağımız bir yığın şey vardır.

*

  – Bütün sanat eserleri, bir yüzey ve sembolden ibarettir. Yüzeyin ötesine geçmeye kalkanlar kendilerini büyük tehlikeye atarlar.

*

—————

                                                     

İki dünya vardır; biri kendinden sözedelim ya da etmeyelim “gerçek dünya”, öbürü de sözedilmezse varolamayan “sanat dünyası”.

*

 Sanat eseri ile tabiat eseri arasındaki fark; sanat eseri daima tektir, tabiat ise yarattıkları kaybolmasın diye aynı şeyi tekrarlayıp durur.

*

 – Tanrı insanı, insan da sanat eserini yaratır.

*

Vatanseverlik, gaddar insanların erdemidir.

*

 – Ruh, bedende ihtiyar olarak doğar. Beden, ruhu gençleştirmek için ihtiyarlar. Platon, Sokrates’in gençliğidir…

………………….

EMİL AJER

 “Kral Solomon’un Bunalımı” adlı eserinden:

Faşizm; bir duyarsızlaştırmadır.

Deha, her kusuru bağışlatır.

– Kendimizi düşünmemek için, bir başkasını düşünürüz.

 – O kendine benzemez kötü gösterir…O işleri, asıl düşünmesi gereken bir başkası yerine yapardı.

 – Kendi benliği hakkında karar verememiş, çevresiyle problemleri olan, tükenmekte olan şeylerle ilgilenen insanların, tedavisi zordur.

 – Her şey, daha iyisi bulunmadığı için vardır.

 – İnsan her zaman, kendinden daha küçük birine ihtiyaç duyar.

 – İnsan sanıldığından daha yaşlı, düşünüldüğünden ise daha gençtir.

 – Adlarını bilmezsen, kişisel olmaz, yük hafifler.

 – Her şey aslında, hiçbir şeyle aynı şeydir.

ÖZLÜ SÖZLER -DÜNYADAN

Perşembe, Mayıs 28th, 2009

ÖZLÜ SÖZLER

– Kader, gizlice seyahat eden tanrıdır.

SENEGAL Filminden

– Sesi müzik yapan, tonudur.

– İtimat, kontrole mani değildir.

-Tek gözlü olmak, kör olmaktan iyidir.

-Seni besleyen eli ısırma.

-Paylaşılan bir acı, yarıya iner.

-Hediye atın dişine bakılmaz.

-Aşkta ve savaşta her şey mübahtır.

-Eğitim, özgürlüğe götürür.

-Ufak hırsızlar asılır, büyük hırsızlar serbest bırakılır.

-Kadeh içinde boğulan, derede boğulandan hep daha fazla olmuştur.

-Sürekli damlayan, taşı bile deler.

-Korkak olduğunu bilmeyen herkes, cesurdur.

-Balıklar oltayla, insanlar tatlı dille avlanır.

ALMAN ATASÖZLERİ

***

– Ülkenizin aslanlarını öldürtürseniz, düşmanlarınızın çakallarına yem olursunuz.

FİLİSTİN ATASÖZÜ

-Kazana yanaşırsan karası, çirkefe yanaşırsan belası bulaşır.

TÜRKMENİSTAN ATASÖZÜ

*

– Düşman, en iyi öğretmendir.

– Bir sorunu çözemiyorsan, üzülmenin de bir faydası yoktur.

 TİBET ATASÖZÜ

—–

 – Eylem kolay, bilgi zordur.

*

– Sonsuz olan, sonlu olana indirgenemez.

*

– Her acının, mükâfatı vardır.

*

– İmparatorluğu at üstünde kazanırsınız ama at üstünden yönetemezsiniz.

*

– Gülmesini bilmeyen dükkan açmasın.

 

-Gülerken göbeği oynamayan adama güvenme.

*

– Para, her ayıbı örter.

*

– Dünyada iki kusursuz insan vardır; biri ölmüştür diğeri de henüz doğmamıştır.

*

 – Kadına inanan kendini aldatır, inanmayan da kadını aldatır.

*

 – Evlilik bir kale gibidir; dışardakiler oraya girmek için, içerdekiler de çıkmak için uğraşır.

*

 – Zenginlik gübre gibidir, yalnızca saçıldığı zaman faydalı olur.

*

– Sevinçliyken vaad de bulunma, öfkeliyken de cevap verme!

*

– Bir yerde küçük insanların gölgesi uzuyorsa, orada güneş batmış demektir.

– Kuyudaki kurbağa, gökyüzünü kuyunun ağzı kadar sanır.

– İnsan, ne yerse odur.

– Dilerim, ilginç günlerde yaşarsın.

– İntikam isteyen, önce iki mezar kazsın.

.

 ÇİN ATASÖZLERİ

———-

 – İnsanlık birdir ve insana özgü hiçbir şey, bize yabancı sayılmamalıdır.

*

– Her geçen dakika yaralar, sonuncusu öldürür.

*

– Bekçilere, kim bekçilik edecek?

*

– Yargıçları, kim yargılayacak?

*

– Düzen (kozmos), kaostan doğar.

*

– Hayat, bir “an”dır.

*

– Ne olacaksa, o olacak.

*

– Başkası birşey kaybetmeden, sizin kazanmanız mümkün değildir.

*

– Tarih öğretir.

– Eşek, eşekle dost olur.

*

– Bir el diğerini temizler.

*

– Eğer barış istiyorsan savaşa hazırlan!

*

– Kuşkunun olduğu yerde, özgürlük vardır.

*

– Sanat, sanat içindir.

*

– Hayat kısa, sanat uzundur.

*

– Sen görevini yap, gerisini tanrıya bırak.

*

– Yapılan bir lütfu kabul etmek, özgürlüğünü satmaktır.

*

– Sakalı ve hırkayı görüyorum ama bilgeyi göremiyorum.

*

– Zevkler ve renkler tartışılmaz.

*

– Zarlar atıldı.

*

– Zorladılar ama ben de istedim!

*

– Güneşin altında yeni birşey yok!

– Yeter ki adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun. 

  

LATİN ATASÖZLERİ

—–

– Öğretmek, öğrenmektir.

– Yalan dört nala gider. Hakikat ise adım adım yürür fakat yine de vaktinde yetişir.

 – Senin değilse alma, doğru değilse yapma, gerçek değilse söyleme, bilmiyorsan sus.

– En uzun yollar da ilk adımla başlar.

– Pirincin içindeki siyah taşlardan değil, beyaz taşlardan kork!

– Okuduğun her şeye inanacaksan, hiç okuma daha iyi.

– Sanatçıyım diyebilmek için, ustanı geçeceksin ve seni geçecek bir öğrenci yetiştireceksin.

JAPON ATASÖZLERİ

– Ömrünün sonuna kadar eşeğe binmektense, bir yıl ata binmek yeğdir.

– Bir kere evlenmek ödev, iki kere evlenmek eğlence, üç kere evlenmek çılgınlıktır.

 HOLLANDA ATASÖZLERİ

– Kavgada vurma gücü olmayan, kaldıramayacağı taşa sarılır.

AZERİ ATASÖZÜ

– Saçları ağarana dek yaşadı ama dünyaya gelmedi.

DAĞISTAN ATASÖZÜ

– Çabuk gelen kötü şans, geç gelen iyi şanstan evladır.

 – Fareye “aslan nedir?” diye sormuşlar, kediyi göstermiş.

– Dilinde bülbül, kalbinden katil!

 ARNAVUT ATASÖZLERİ

 – Erkeğin gözyaşı, kanından daha değerlidir.

*

– Candan önce, “onur” gelir.

*

– Yüze karşı yapılan övgü, arkadan yapılan yergi gibidir.

*

– Dört ayağı varken, at bile tökezler.

*

– Çıkarılan kama, yerine konmaz.

 ABHAZ ATASÖZLERİ

– Eğer her şey üstüne üstüne geliyorsa, belki de sen ters gidiyorsundur!

– Hırsıza hırsız olduğunu unutturursan, sana ahlak dersi verir.

– Gerçek, çoğu zaman tasarımı aşar.

– Uçlar, birbirine dokunur.

FRANSIZ ATASÖZLERİ

  – Kadın gölge gibidir; kendisini takip edenden kaçar, önünden gidenin arkasından koşar.

– Beni anla da istersen öldür.

-Yiğit harpte, dost dertte, olgun adam hiddette belli olur.

ARAP ATASÖZLERİ

 – Altın ateşle, kadın altınla, erkek kadınla imtihan edilir.

– Bir insan sana eşek derse umursama ama beş kişi sana eşek derse, git kendine bir semer al.

 AMERİKAN ATASÖZÜ

  – Oğlunu istediğin zaman, kızını istediği zaman evlendir.

– Köpekle yatan pireyle kalkar.

İSPANYOL ATASÖZLERİ

 – Henüz ölmemiş birinin, hala bir şansı vardır.

LÜBNAN ATASÖZÜ

*

————-

*

– Marifet, iltifata tabidir.

*

– Taç giyen baş, uslanır.

*

– Biliyorsan söyle feyz alsınlar, bilmiyorsan sus molla sansınlar.

*

– Alimin ölümü, alemin ölümüdür.

*

– Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı.

*

– Büyük başın, büyük derdi olur. Çoktan çok azdan az gider.

*

– Vermeyince mabud, neylesin Sultan Mahmud.

*

– Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste..

– Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır.

– Yiğidin bakışı, korkağın kılıcından keskindir.

– Yiğidi öldür, hakkını yeme.

– İş bilenin, kılıç kuşananın.

– İş bilen, elli kişiyi cebinden çıkarır kuşağına doldurur.

– At ölür meydan kalır, yiğit ölür şan kalır.

– Sel gider taş kalır, el gider kardaş kalır.

– Türk balası kurt olur, bastığı yer yurt olur.

– Dağ başında duman, yiğit başında boran eksik olmaz.

– Yanlış yerde pirinç taşırsan, dönende toprak taşırsın.

– Davet edildiğin yere erinme, edilmediğin yere de görünme.

– Niyeti hayır olanın, akıbeti de hayırdır.

– Laf dinleyen iş bitirir, dinlemeyen baş yitirir.

– Lafın uzunu idraksize söylenir.

– Akıl fukara olunca, dil ukala olurmuş.

– Sınamasa arsıkar, sakınmasa utsıkar. (Sınamayan aldanır, sakınmayan yutulur.)

– Katran kaynatmakla olur mu şeker, cinsine yandığım cinsine çeker.

– Mühür kimdeyse hüküm ondadır.

– Taşın küçüğü, büyük baş yarar.

– Oğlan babadan görür at oynatmasını, kız anadan görür sofra donatmasını.

– Evlat, babanın sırrıdır.

*

– Zulüm ile abad olanın ahiri berbat olur.

– Bölüşürsek tok, bölünürsek yok oluruz.

– Öfke kapıya dayanırsa, akıl baştan uçar.

– Önü alınmayan gafletin sonu, ihanettir.

– Göz o ki, dağın ardını göre, akıl o ki, başına geleceği önceden bile.

*

Barika-i hakikat, müsademe-i efkardan doğar. (Hakikat ışığı, fikirlerin çarpışmasından doğar)

*

Efradını cami, ağyarına mani olmalı.(İlgili olanların hepsini içinde toplama, ilgisiz olanları da dışarda bırakma)

*

– Geçmiş zaman olur ki, hayali cihan değer.

*

– Üslubu beyan, ayniyle insandır.

*

– İyilik yap denize at, balık bilmezse halık (yaratıcı) bilir.

*

– Sen doğru ol, eğrisi bulur belasını.

– Doğru yerinden kalkıncaya kadar yanlış dünyayı dolaşırmış.

*

– Tedbir senden, takdir Allah’tandır.

*

– Çok söz yalansız, çok mal haramsız olmaz.

– Minareyi çalan kılıfını hazırlar.

*

– Yavuz hırsız, ev sahibini bastırırmış!

– Kötü komşu, insanı ev sahibi yaparmış!

*

– Fazla naz, aşık usandırır.

*

 – Bir musibet, bin nasihatten iyidir.

*

– Ehem, mühime tercih edilir.

*

– Bir dirhem et, bin ayıp örter.

– Herkes nasibini yer.

– Neye nasip, neye kısmet!

– Gelin ata binmiş, “ya nasip” demiş!

*

– Ahrette iman, dünyada mekan.

*

– Tebdil-i mekanda, ferahlık vardır.

– Nerde hareket, orda bereket.

*

– Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete.

*

– Sora sora, “Bağdat” bulunur.

– Geçti Bor’un pazarı, sür eşşeğini Niğde’ye!

*

– İnsanoğlu çiğ süt emmiş kimse bilmez fendini, her kime iyilik yaptıysan ondan sakın kendini!

– Çalımını gören selam durur, çadırını gören sadaka verir.

*

– İnsan kaybedeceği şeye fazla bağlanmamalı!

*

– Mağrurlanma padişahım, senden büyük Allah var.

*

– Devlet başa kuzgun leşe.

*

– Kumaş Hindistan’da, akıl Frengistanda, ihtişam Osmanlıdadır.

*

– Her millet, layık olduğu şekilde yönetilir.

– Mahkeme, kadıya mülk değildir.

*

– Hafızayı beşer, nisyan (unutmak) ile malüldür.

– Mazisi olmayanın âtisi de olmaz.

– Galatı meşhur, lügatı fasihten evladır.

-Usülde hata yapan, esasta da hata yapmaya mahkum olur.

*

– Bazı olayların şuyu (dedikodusu), vukuundan beterdir.

*

– Sen ağa ben ağa, bu ineği kim sağa!

*

– Korkulu rüya görmektense, uyanık kalmak yeğdir.

*

– Doğmamış çocuğa don biçilmez.

– Alışmamış götte don durmaz.

– Alışmış kudurmuştan beterdir.

*

– Besle kargayı oysun gözünü.

– Aç koyma hırsız olur,

çok söyleme yüzsüz olur,

çok değme arsız olur.

*

– Dinsizin hakkından, imansız gelir!

– Dinime küfreden bari müslüman olsa!

*

– Gözden ırak olan, gönülden de ırak olur.

– Göz görmeyince, gönül katlanır.

*

– Körle yatan, şaşı kalkar!

*

– Dervişin zikri neyse fikri de odur.

– Şeyh uçmaz, mürid uçurur.

*

– Eskiye rağbet olsaydı, bit pazarına nur yağardı!

*

– Adım Hıdır, elimden gelen budur.

– Kul sıkışmayınca, Hızır yetişmez.

*

– Haydan (Allah’tan) gelen, Huya (Allah’a) gider.

– Hapsedilmek halvet, sürgün edilmek hicret, öldürülmek şehadettir.

– Ne verirsen elinle, o da gider seninle.

– Eve lazım olan, camiye haramdır.

– Kervan, yolda düzelir.

– Su akar, yolunu bulur.

*

– İt ürür, kervan yürür.

İt, iti ısırmaz.

– İt ite, it de kuyruğuna buyuruyor.

– Isıracak köpek, dişini göstermez.

– Kurt kocayınca, itin maskarası olurmuş!

*

-Ele verir talkını, kendi yutar salkımı!

– Kusuru yüzüne söylenmeyen, ayıbı hüner zannedermiş.

*

– Derdini söylemeyen, derman bulamaz.

*

– Evvel refik badel tarik. (Önce yoldaş sonra yol)

– Erken kalkmayan avrat, söz dinlemeyen evlat, mahmuzla gitmeyen at, kapında varsa hepsini kaldır at!

*

– Ağaca dayanma kurur, insana yaslanma ölür.

*

– Yarım hakim maldan, yarım hekim candan, yarım hoca imandan eder.

*

– Büyük lokma ye, büyük söz söyleme.

– Elden gelen öğün olmaz, o da vaktinde gelmez.

*

– Öfke ile kalkan, zararla oturur.

– Keskin sirke, küpüne zarardır.

*

– Borçlu güle güle gider, ağlaya ağlaya gelir.

– Borç, yiğidin kamçısıdır.

 – Borcun iyisi vermek, derdin iyisi ölmektir.

– Borç yiyen, kesesinden yer.

*

 – Büyük dağa kar yağmadıkça, küçük dağa sıra gelmez.

*

– Bu dünya iki kapılı bir handır, gelen bilmez giden bilmez.

*

– Çok alçalma basarlar, çok uçalma asarlar.

*

– Herşey incelikten, insan kabalıktan kırılır.

*

– Arayan belasını da bulur mevlasını da!

– İyi adam, lafının üzerine gelirmiş.

– İti an, çomağı hazırla!

*

– Nerde birlik, orda dirlik. 

– Nerde çokluk, orda bokluk!

*

 – İki gönül bir olunca, samanlık seyran olur.

– İki çıplak, bir hamama yakışır.

*

– Bedava sirke, baldan tatlıdır!

– Ucuz etin yahnisi, yavan olur!

*

– Bülbülü altın kafese koymuşlar, yine “vatanım” demiş!

*

 – El elin eşeğini, türkü çağırarak arar.

– Eşek ölür semeri kalır, insan ölür eseri kalır.

– Mektep cehaleti alır, merkeplik baki kalır.

– Eşşeğe altın semer vursan da eşek yine eşektir.

– Eşşeğin hatırı yoksa, sahibinin de mi yok?

*

 – Sadece bitmişle yitmişe, olmuşla ölmüşe çare yoktur.

– Ölüm gelmiş cihane başağrısı bahane.

.

OSMANLI – TÜRK ATASÖZLERİ

—***—

 – Sular yükseldikçe balıklar karıncaları yer, sular çekildikçe de karıncalar balıkları. Kimse bugünkü üstünlüğüne, gücüne güvenmemeli. Çünkü; kimin kimi yiyeceğine, suyun akışı karar verir.

– Borç verirken ya paranı ya dostunu kaybedersin.

– Aslanlar kendi tarihlerini yazmadıkça, onların tarihini avcılar yazmaya devam edecektir.

-Afrikada her sabah bir ceylan uyanır. En hızlı aslandan daha hızlı koşması gerektiğini yoksa öleceğini bilir. Afrikada her sabah bir aslan uyanır. En yavaş ceylandan daha hızlı koşması gerektiğini yoksa aç kalacağını bilir. Aslan ya da ceylan olmanızın bir önemi yoktur. Yeter ki, güneş doğduğunda koşmak zorunda olduğunuzu bilin.

-Bilge her şeyi bilmez, sadece ahmaklar her şeyi bilir.

-Bir aslanla bir karınca kavgasında kazanan olmaz.

-Fark edilmek için çok küçük olduğunu düşünüyorsan, kapalı bir odada bir sivrisinekle uyumayı dene.

-Tanrı asla taraf tutmaz.

-Yalnız bir kalp, tek başına atamaz.

-Yüzümüzün ve gözlerimizin rengi ne olursa olsun, gözyaşlarımızın rengi aynıdır.

AFRİKA ATASÖZLERİ

****

 KIZILDERİLİ ATASÖZLERİ:

– Bize bu dünya atalarımızdan miras kalmadı, çocuklarımızdan ödünç aldık.

*

– Beyaz adam geldiğinde onun sadece İncili, bizimse topraklarımız vardı. Sonra, İncil bizim oldu, topraklarımızsa onun.

*

– Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde; “beyaz adam” paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.

*

– Kalbimizi biraz daha açarsak, birbirimizi daha iyi anlar, kan dökülmesini biraz daha önleriz.

*

– Her şey halkadır. Her birimiz kendi hareketlerimizden sorumluyuz. Hepsi döner dolaşır, bize geri gelir.

*

– Arkamda yürüme ben öncün olmayabilirim. Önümde yürüme, takipçin olmayabilirim. Yanımda yürü, böylece ikimizde eşit olabiliriz.

*

– Düşmanımı cesur ve kuvvetli yap! Eğer onu yenersem utanç duymayayım.

*

– Ölüler, tecrübe ve bilgilerini beraberinde götürmez, yaşayanlara ilave eder.

*

– Senin tanrın bana yapılan bu büyük zulmü hoş görüyorsa, o inandığın tanrı değil.

*

– Beyaz adam, “bir”i üç yapan adamdır.

*

– Bana söylersen unutabilirim, gösterirsen anımsayabilirim ama beni de katarsan anlayabilirim.

*

– Küçük derede, büyük balık olmaz.

*

– Fakir olmak, şerefşiz olmanın yanında küçük bir meseledir.

*

– Hepimizin farklı bir rüya gördüğünü hatırlamakta fayda var.

*

– İnsanın gözleri öyle şeyler anlatır ki, dil onları telaffuz edemez.

*

– İnsan tabiattan uzaklaştıkça kalbi katılaşır.

*

– İlkbaharda usul usul yürü, çünkü toprak ona hamiledir.

*

– Yağmur iyilerin de üzerine yağar, kötülerin de!

*

– Yanlışı görüp elini uzatmayan yapan kadar suçludur.

*

– Yapmanız gereken herşeyi eski sadeliğine döndürmektir, böylece düzen yeniden kurulur.

—/—

****

– İnsanlar yaşadığı için değil, yaşamadıkları için yaşlanırlar. 

PORTEKİZ ATASÖZÜ

– Yalanın bacağı kısadır.

SLOVAK ATASÖZÜ

 – Eğer bir fare, kediye gülüyorsa yakınlarda bir delik var demektir.

NİJERYA ATASÖZÜ

 –

– Duymak istemeyen kadar sağır yoktur.

*

– Büyük acılar sessizdir.

*

– Bin tane ihtimal bir doğru etmez.

*

– Dinlemekten akıl, söylemekten pişmanlık doğar.

*

– Kimin sabrı varsa, dünya onundur.

*

– Kartal için, bir güvercini mağlup etmek şeref değildir.

*

– Rüzgara tüküren, kendi yüzüne tükürür.

*

– Parasız sağlık, yarı yarıya hastalık demektir.

*

– Okumuş cahil kadar, cahil yoktur.

*

– Kadın, kitap, at, ödünç verilmez.

*

– Oyun bitince, şah da piyon da aynı kutuya konur.

İTALYAN ATASÖZLERİ

– 

– Bizler doğanın bir üyesi olarak, onunla uyum içinde yaşayan gerçek insanlarız. Bize göre varolan her şey, bir başkasının ihtiyacını karşılamak için vardır. Beyaz adam ise mutasyona uğramış tehlikeli bir varlık, kendisini doğadan daha üstün görüp ona hükmetmek istiyor.

ABORJİNLER

– Bilgeyi övsen de bir yersen de, fırtına kayaları sarsar mı?

– Dünya, rüya içinde rüyadır.

– Eğer birileri, oturduğu koltuktan kalkmakta sıkıntı yaşıyorsa, kesin altına pislemiştir.

HİNT ATASÖZLERİ

– Güneş, evliyaları da eşkiyaları da aydınlatır.

HİNTLİ ŞARVAKASLARIN SÖZÜ

– Ucuz mal alacak kadar, zengin değilim.

– Kurt kuzu gibi giyinir.

*

– Cehenneme giden yol, iyi niyet taşlarıyla döşelidir.

*

– Din şehitlerinin kanı, kilisenin tohumudur.

*

– Gerçek büyük şeydir, eninde sonunda üstün gelir.

İNGİLİZ ATASÖZLERİ

– Çirkin kadın yoktur, az votka vardır.

– Evinin duvarında cam olan, komşusunun duvarını taşlamasın.

– Yalanlar seni ileriye götürür ama asla geri dönemezsin.

RUS ATASÖZLERİ

– İki dost arasına bir kez güvensizlik girerse, birine ya sürgün ya da ölüm düşer.

– İnsan dışı ile karşılanır, içi ile uğurlanır.

– Bir kazanda iki koç kaynamaz.

– Her Moğolun bir yolu vardır.

– Hemfikir olanların kaderi birdir.

MOĞOL ATASÖZLERİ