Posts Tagged ‘Delikli taş’

DUVAR – 3

Çarşamba, Eylül 3rd, 2014

– Zenginler için yatırım alanları:

Altın, döviz, gayri menkul, borsa.

Fakirler için yatırım alanları:

Ahiret, cennet, huriler, sabır.

***

– Rekabetin olmadığı yerde rehavet vardır.

….

-Zayıf insanlar mutluluktan bile korkarlar. İplikle bile yaralanırlar.

OSAMU DAZAİ

***

– Zayıf insanlar, sırt sırta verirler.

– İmkansızlık, sevgiyi büyütür.

– Uzaklaşmak istemediklerimiz için uğraşılıyorsa, en çok o zaman direnmeliyiz.

– Alçakgönüllülük, gururdan üstündür.

– Bazı insanlar vardır; konuşur, konuşur, konuşur, ta ki, söyleyecek bir şey buluncaya kadar!

– Açtırma bayramlık ağzımı, söyletme kötüyü!

Senden gelecek iyilik, Allah’tan gelsin!

– Senin gibi nelerini gördük, gül gül öldük!

Al atını ver tımarımı, senden korkan senin gibi olsun!

– Kiminin ağzından laf alamazsın, kimini de parayla susturamazsın!

*

– Bir yalan söylediğinde, daha fazlasına hazır ol!

– Aşağı indim bir yalan söyledim, yukarı çıktım kendim de inandım!

– Bir yalanı yüz kere söylersen, gerçek gibi gelir.

– Erkeğe maaşı, kadına yaşı sorulmaz!

– Giritlinin biri kalkmış, “bütün Giritliler yalancıdır” demiş!

– Yalandan kim ölmüş!

– Yalancının mumu, mum bitince söner!

– Allah’ın bildiği kuldan saklanmaz. (İyi, söyle rezil ol.)

– Ateş olmayan yerden, duman çıkmaz!

– Bozacının şahidi şıracı! (Al birini, vur ötekine!)

– Üzümünü ye bağını sorma, bağcıyla da uğraşma…

– Gelene ev önünde, gidene yol önünde…

– Ben herkese benzemem, herkes iyiyse ben kötüyüm.

– Aşağıdakiler küçük hırsız, yukardakiler ise büyük hırsızdır.

– Doğuştan şansız olanlar, her zaman birileri tarafından yönetilmeye ihtiyaç doğarlar.

– Yılandan korkmam, yalandan koktuğum kadar!

(Her sene yılandan kaç kişi ölüyor, haberin var mı senin!)

– Bana dokunmayan yılan, bin yaşasın! (Zaman uzun, dokunur!)

– Yılanın başını küçükken ez, sonra başına bela olmasın!

– Elin ağzı torba değil ki, büzesin!

*

İdeolojiler, deli gömleğidir.

– Hayatı korkusuzca yaşayanlar, ölümden korkmazlar.

*

– Değişime ayak uydur ama değişmeyecek olan ilkelerine de sımsıkı sarıl.

– Düşmanı olmayan adam, değersiz adamdır.

– Sahip olduğun en büyük servet, sana en yakın olanlardır.

– Kalbin neredeyse, evin orasıdır.

– Başkasını anlamak, acısını yüklenmektir.

– Eskiden kendimi iyi sanıyordum, şimdi bunları görünce anladım ki, kesinlikle mükemmelim!

*

– Herkese şapur şupur, bize gelince yarabbi şükür!

– Gökten altın yağsa, bizim başımıza taş düşer.

“Düşmedi” diye tam sevinirken, seker gelir yine bulur.

– Gülme komşuna gelir başına!

– Herkes geçer sen takılırsın!

– Av gibi davranırsan, av olursun.

– Denize düşen yılana sarılır.

– Ne kadar çok güldüysen, ağlamaya, kusmaya hazır ol!

– Kaçırdığın şeylere ağlama,, karşılığında ne aldığına bak.

– Kaybettiklerine üzülmeyi bırak, sahip olduklarına şükretmeyi öğren!

– Bir şey olmaz deme, yerin altı onlarla dolu!

– Bir şeyin altını üstüne getirmeye çalışma, üstünün iyi olmadığını kim söylüyor!

– Aklına kötü şeyler getirmezsen, kötü bir şey olmaz! (Zaten, kötüye bir şey olmaz!)

– En çok neyi istersen, o olur!

– Hayatta en güzel şey, olmasını en çok istediğin şeydir.

– Yaşamak seyahate çıkmak, ölmekse eve dönmektir.

– İnsan düşüncedir, ne düşünüyorsa onu yaşar.

– Çocuklar ne kadar karanlıktan korkuyorsa, yetişkinlerin pek çoğu da aydınlıktan korkuyor.

– Gençler maziden, yaşlılar bugünden kaçıyor.

– Hayattaki üç güzel ses; “kadın sesi, su sesi, para sesi”!

– Mutluluk; koşulların değil, tercihlerimizin bir sonucudur. Tercihlerini düşür garanti olsun!

– Yüzüne tükürsen, yağmur zannediyor, bağırınca da gök gürültüsü…

– Sizde yiyip içelim, bizde gülüp oynayalım!

– Bir şeyin oyuncak olmadığını anlamak için, üzerine oturmak mı lazım?

– Bokunu çıkarmak istemiyorsan, fazla kurcalama!

– Görmemişin oğlu olmuş, çekince çükünü koparmış! (Görgüsüzlüğün de bu kadarına pes…)

– İnsanlar birbirine, “dünyanın en ayıp şeyini” yaptıktan sonra daha ne yapmazlar ki?

– Can çıkar huy çıkmaz, canla beraber gider!

– Tembele iş buyur ki, sana akıl öğretsin.

Cenabetten keramet beklenmez.

– Meyhane iskemlesinde oturmayan, dünyanın kaç bucak olduğunu göremez.

– İşte kapı işte sapı, ister sarıl ister darıl!

– Dediğim düdük, öttürdüğüm düdük. Hem suçlu hem güçlü…

– Ne kadar sallarsan salla, donuna düşer son damla! (Sallama hepsi düşşün!)

*

“Komutan her zaman haklıdır.”

(Komutan haksız olduğunda, yukarıdaki madde geçerlidir. Ya seve seve ya söve söve!)

– Alavere dalavere, Kürt Memet nöbete!

– Kılıcımız kesmiyorsa onu bileriz ama daha fazla bilenmiyorsa, yenisini yaparız. (Vikingler)

– Yenisi, orjinali bile arıza çıkarırken, eskisiyle, taklidiyle uğraşma!

*

– Kendisi namussuzun önde gidenidir, başkasına gelince “namus bekçisi” kesilir.

– Güzel birini öpmek istiyorsan, onlarca çirkine hazır ol!

Evlilik, cinselliğin meşru halidir.

Evlilik; dışarıdakilerin içeri girmeye, içeridekilerin de dışarı çıkmaya çalıştığı bir müessesedir.

– Adama “nerelisin?” diye sormuşlar, “daha evlenmedim” demiş!

– Bekara, karı boşamak kolaydır.

– Bekarın parasını it yer, yakasını bit.

– Üşengecin çocuğu olmazmış.

– Ömrün uzun olsun, düğünün güzün olsun, iki kız bir oğlun olsun!

– On tane eşşeğin olacağına, adam gibi bir enişten olsun!

– Eşşeğin hatırı yoksa, sahibinin de mi yok?

“Fındık” gibi karım olsun, bir trilyon borcum olsun!

– İnsan ayakkabı alırken bile deniyor, kaldı ki evleniyorsun!

– Ayağına oluyorsa, giy gitsin!

– Ne giyersen, osun!

– Diri yersen diri, ölü yersen ölü gibi olursun!

Yakacakla, seveceğin kötüsü olmaz! (Külliyen yalan)

– En iyi odun(!), çabuk yanıp geç sönendir!

– Orospuyu mezara koymuşlar, “tek mi yatacam?” demiş.

– Hem uzun olsun hem kalın olsun hem de sulu olsun… başka emrin?

– Nazar etme ne olur, çal-ış senin de olur!

– Atın ölümü arpadan olsun muş! (Sen at mısın?)

– Dere geçerken, at değiştirilmez. (Niye yasak mı?)

– Dereyi görmeden paça sıvanmaz! (Olur…)

– Filler tepişir, çimenler ezilir. (Lafa bak, çimenler eziliyormuş!)

– Eceli gelen köpek, cami duvarına işermiş.

– Allah bir garibi sevindirmek isterse, önce eşşeğini kaybeder sonra da buldururmuş!

– Ayı yavrusunu severken, duvardan duvara vururmuş!

– Dam üstünde saksağan, vur beline kazmayı!

– Seviyorsan bırak gitsin, dönerse senindir dönmezse,

zaten senin değildi! (Yaa yürü git…)

– Ya sev ya terket! (Ortası yok mu?)

– Ne istiyorlarsa ver, ne veriyorlarsa al, kafan rahat olsun!

– Önce “öl”, sonra “öde!” ( Emrin olur…)

– “Sevmek”; gözünün içine bakmak değil, birlikte aynı noktaya bakabilmektir.

– Ossuruktan teyyare, selam söyle o yare!

– Osurmak, dokuz doktora bedeldir.

– Kadın yok, çocuk yok, para yok, sorun yok!

– Ucuz olan “iyi” değildir. İyi olan da “ucuz” değildir.

– Sevdiğin işi yapamıyorsan, yaptığın işi seveceksin.

– Koşulları değiştiremiyorsan, kendini değiştireceksin.

*

“Mutsuzsan geçmişte,

endişeliysen gelecekte,

huzurluysan anı yaşarsın”.

LAO TZO

*

Az ye, az konuş, çokça sev!

– Ne yardan geçerim ne serden! Dediğim dedik, öttürdüğüm düdük.

“Sen haklısın” deyince kavga olmazmış!

– Yenilen pehlivan, güreşe doymazmış!

– Ne kadar yavaş gidersen, o kadar hızlı varırsın!

– Şüphe öldürür.

– Fazla tevazu gösterirsen, ezik sanırlar…

***

– Aşırı tevazu, başkalarına çalışmayı gerektirir. (TARIK BUĞRA)

– Unutmak, tükenmektir.

Beklemek kavuşmaktan iyidir.

– Çok uzun beklersen, işkenceye dönüşür.

– Eğer bir tanrı varsa, ayaklarıma kapanıp benden özür dilemeli. (Gestapo kampında duvar yazısı)

– Dindar ol, “dinidar” olma!

– Allah, insanı kendi ruhundan üfleyip halife olarak yaratmış, cahiller, şarlatanlara mürid olmak, onlara  üfletmek için sıraya giriyorlar.

İnsani evrenseli bile yakalayamamış, zamana karşı fikirlerle restore edilen inançların, ilahi olmasından sözedilemez.

***

– Dört ayağı varken atlar da

Allah’ın seçtiği peygamberler de tökezler!

– Başkasına “din-iman”, kendine gelince “han-hamam!”. 

– Mücahid; “müteahhit” 

Türban; “versace”

– Tarikatlar “holding”, şeyhler “ceo” olmuş!

***

– Domuz yemez, kul hakkı yer

Sol eliyle yemez, sağ eliyle rüşvet yer

Cumayı kaçırmaz ama vergi kaçırır

Gavurun kestiği yenmez der ama kıblesi Kabe, rotası Batıdır

Alevinin kestiğini yemez, cemevini tanımaya gelince onlar müslüman der.

***

– Şimdi değilse ne zaman, sen değilsen kim?

– Eski dost düşman olmazmış. (Allahım sen beni dostlarımdan koru!)

***

– İlkini unutturmak için, ikincisini daha kötü yapıyorlar.

Vuslat ertelendikçe, şehvet artar.

Kaza geliyorum, namus gidiyorum demez.

– Küçük kafa, büyük kafayı yer!

Kaderde varsa düzülmek, neye yarar üzülmek!

– Düzülen hep biz olduktan sonra, “düzen” değişse ne olur?

Tecavüz kaçınılmazsa, zevk almaya bak!

– Bir yaprak bir mızrak, gerisi teferruat!

– Çadırı kur, tavşanı vur!

– Dünya delikanlı olsaydı, yuvarlak olmazdı!

– Yüze gülücü, arkadan gömücülere dikkat et!

– Kart kedi, taze sıçandan hoşlanır!

– Gönül bu, ota da konar, boka da!

Genç geriyorsa, yaşlı sevindir daha iyi!

(Küçükten yar seveni, cennete gönderiyorlar ya belki seni de alırlar!)

Gençler bilebilse, yaşlılar yapabilse!

– Gençler ümitle, yaşlılar hatıralarıyla yaşar.

– Yaşlanmak, yavaşlamaktır.

– Yaşlandıkça hafıza zayıflar, kavrayış artar.

– Yaşlanmanın en kötü hali, genç kalmaktır.

*

“Delikli taş” bile yerde durmaz, illâ ki biri alır bir çiviye takar!

– Allah delmiş, koyvermiş!

– Demir tava gelir kömür biter, akıl başa gelir ömür biter.

– Azıcık daha akıllı olsa, aptal olduğunu anlayacak.

– Ayranı yok içmeye, atla gider çeşmeye!

– İlaç için sürüyüm desen, sürmeye “akıl” yok, bir de herkese akıl vermeye kalkar!

– Kendinde “akıl” yok, herkese akıl vermeye kalkar!

– Kendini değiştirmeden, tüm insanlara ayar vermeye kalkıyor!

– Aklın ihtişamı, nezaket ve zerafettir.

– Güt diye “üç kaz” versen, ikisini kaybeder gelir!

– Şakülsüz deliği tutturamaz, kendini idare etmekten acizdir, bir de aleme nizam vermeye kalkar!

– Deliye dert anlatmak, deveye hendek atlatmaktan zordur.

– Deliye “dert” anlatıncaya kadar, akıllıya ne verirsen ver!

– Akılsız dostun olacağına, akıllı düşmanın olsun daha iyi!

– Deli deliyi görünce, değneğini saklar.

– Elalem deliye hasret, biz akıllıya!

– Millet de aramayla, biz de arabayla!

– Dertleri, “ben söyleyim sen yap!”

– Allahım, sen aklıma mukayyed ol!

– Akıllısı beni bulmaz, delisi peşimi bırakmaz.

– Yüz verdik deliye, sıçtı geldi halıya!

– Akıllı olduğunu söyleyenden daha delisini, deli olduğunu söyleyenden de daha akıllısını görmedim!

– Aptallar söylediklerine, akıllılar söylemediklerine pişman olur.

– Bir deli, bir kuyuya taş atarsa, çıkarmak için en az kırk akıllı lazım!

– Birine kırk gün “deli” dersen, “deli” olur! (Lütfen dikkat edelim!)

– Deliye her gün bayram!

– Gafile kelam, nafile kelamdır.

– Akıllı olup dünyanın kahrını çekeceğine, deli ol dünya senin kahrını çeksin!

– “Şans” diye bir şey olmasa, bu yarım akıllıların onca akıllıdan daha iyi durumda olmasını açıklayamazdık!

*

“Önce seni dost yüzlü, dost gülücükle karşılarlar… sonra her söylediklerini onaylayan noterleri daha sonra söyleyemediklerinin sözcüsü… en sonunda da fedaileri yaparlar. Sen hala dostun olduklarını sanırsın…”A. AĞI

*

– Küçük insanlar konuşur, büyük insanlar konuşulur.

– Bazı insanlar, bazen insanlardır.

– İnsanlar yaptığı işlerle büyür, başarısına göre ya altı çizilir ya üstü.

– Bazı insanların sadakatleri, ihtiyaçlarındandır.

– Kan bağı olunca akraba, sadakat olunca aile olursun.

– Yalnız kalmayı iyi beceren insanlar, mutsuz kalabalıklardan uzak dururlar.

– Okulu bitirinceye kadar ailesine, iş hayatında patronuna, emekli olduğunda da tabiata teslimdir.

– Kontrolsüz güç, güç değildir.

– Kaçacağı yerde, sıçacağı geliyor.

– Aklına ne geliyorsa, ya kaçarken ya sıçarken geliyor!

– İki yüzlülüğün daha kötüsü yüzsüzlüktür.

– Akılsız başın cezasını, ayaklar çeker.

– Öfke, cahilin sopasıdır.

– Kız nişanlı, gelin iki canlı, kocakarının hali belli…

– Hem her gün aynı şeyleri tekrar ediyorlar hem de hayatlarının değişeceğini bekliyorlar…ya sabır!

– Hayat, aynı şeyleri tekrar edecek kadar uzun değildir.

– Bizimki yaşamak değil, ölüm nöbeti. (Bitmiş, okeye dönüyor!)

– Aşk yok, düş yok, umut yok. (Ölmüşsün haberin yok!)

*

– Bahçıvansın biberin yok

Hıyarsın haberin yok

*

– Olmayacak duaya, “amin” denmez.

“Olmuşla ölmüşe” çare yok!

*

– Misafirlik üç gündür:

-İki gün yatak, üçüncü gün toprak!

– Misafir umduğunu değil, bulduğunu yer.

– Çağrılırsan erinme, çağrılmazsan görünme.

– Ayrılamadığın her yer, senin için hapishanedir.

– Biraz da yanlış yoldan gidelim hem gezmiş oluruz.

*

– Misafir tanrıdır. (Hint Atasözü)

*

Işığın gölgeyle

geçmişin gelecekle

öfkenin sevgiyle

umudun gerçekle

barıştığı gün

güzel günler göreceğiz.

*

– İzahı olmayanın, mizahı olur.

– Kayıt yapmıyorsa, intikal zayıftır.

– Conta yakıyorsa, sigorta atacak demektir.

– Armut piş, ağzıma düş!

– Aç ayı oynamaz.

– Benim kilo problemim yok, sadece boyum kısa…

– Kural, bir lokma eksik, bir adım fazla…

– Gak deyince “et”, guk deyince “süt”. Hayat sana güzel, cennet sana var!

– Yolcudur Abbas, yolda durmaz.

– Yollar yürümekle aşınmaz.

– Her şey olacağına varır, sadece olmuşla ölmüşe çare yok!

– Olacak oğlak, bokundan belli olur.

– Hocanın dediğini yap, yaptığını yapma!

– Yedisinde neyse, yetmişinde de odur.

– Kan kusarım, kızılcık şerbeti içtim derim!

– Damar olmayan yerde, kan dolaşmaz.

– Soğanın acısını yiyen değil, doğrayan bilir.

– İktidar gelin gibidir, kendine ortak istemez.

– Şeytan taşlamaktan, tavaf etmeye fırsat bulamıyoruz.

Şeytanla uzun süre dans edersen, eninde sonunda ayağına basar.

– Şeytan ayrıntıda gizlidir.

– Şeytan azapta gerek.

– Boş beyin, şeytanın oyun alanıdır.

– Biz “melek gibi ol” diyoruz, o “Azrail’den başka melek tanımam” diyor!

“Titanik” bile battıktan sonra…

– Altı kaval üstü şişhane…

– Ön teker nereye, arka teker oraya…

– Hiçbir şey yapmamak, seçim yapmaktır, tarafsız olmak değil.

– Cinayete sessiz kalmak, ona ortak olmaktır.

– Kalkmasını biliyorsan, düşmekten korkma!

– Geç olsun, güç olmasın.

– Geç geldi desinler, geçmiş olsun demesinler.

– Namazda gözü olmayanın, ezanda kulağı olmaz.

– Yaz var kış var ne acele iş var.

– Ölme eşşeğim ölme, yaz gelsin de yonca biçiyim!

– Eşşeğe rakı içirmişler, çulunu bahşiş vermiş!

– Atın ölümü, itin bayramıdır!

– Kıyıdan uzaklaşma riskini alamayan, okyanus geçemez.

– Darılma dayan, sövene dilsiz dövene elsiz ol.

***

– Deveye diken, insana söven yaraşır!

– Bir hatır, iki hatır, üçüncüye vur yatır!

– Bayram değil seyran değil, eniştem beni niye öptü?

– Baldız, baldan tatlıdır!

*

– Hadi yavrum, hadi çocuğum, kumda oyna gözüne çöp batmasın!

– Darpa, gaspa, fuhşa karışma ne yaparsan yap!

*

“Hasan” almaz, “basan” alır.

– Kadın serçe gibidir; çok sıkarsan ölür, gevşek bırakırsan uçar!

– Çiçeklere her gün aynı miktarda su ver! Çok verirsen soldurursun, az verirsen öldürürsün…

– Ziyan olacağına, ver bir fakir sebeplensin!

– Bizde yüz yok istemeye, sizde de insanlık yok vermeye, namerde muhtaçlığımız hep bundandır!

– Onca kadın bir adamı namerde muhtaç ediyorsa, bu ayıp onlara yeter!

– Dere yatağına ev yapma sel alır, tepeye yapma yel alır, yetmişinden sonra evlenme el alır.

***

– Amerikan tarihini öğrenmek istiyorsan, bir kitap al. Rus tarihini öğrenmek istiyorsan, bir kürek al!

***

“Hepimiz kızgın tavaya düşmeye, can atan damlalarız.”

CHİCAGO MÜZİKALİNDEN

***

– Odun alırsan meşeden,

dükkan alırsan köşeden,

kız alırsan Ayşe’den

gir oyna, çık oyna, çal oyna…

*

Ananız koca yüzü mü gördü

Recep, Şaban, Ramazan

Rahmetlik baban

Üç de ondan evveli

*

– Çok tatlı olabilirsin ama ben şeker hastasıyım!

– Yakarım bu şehri, sen yeter ki üşüyorum de!

– Adımı avucuna yaz, hatırladıkça avucunu yalarsın!

– Doktor değilim ama hastam çok…

Suriyeliler gidene kadar kalsaydın bari…

– Uzaktan kusursuz, tanıdıkça lüzumsuzsun.

– F16 değildik ama çok “Rus” düşürdük!

– Teknik servis değilim ama arızalar hep beni buluyor.

– “İki yakası bir araya gelmesin” diyenler varmış, biz zaten üstten 2-3 düğme açık bırakıyoruz.

– Güvendiğim dağlara kar yağdıranlar, hazır olun kaymaya geliyorum!

– Satış elemanı arayanlara, eski dostlarımın adını veriyorum!

 – Otopsi istiyorum, hayallerim kendi eceliyle ölmüş olamaz!

– Hayvan açken, insan tokken kudurur!

Az para dövüştürür, çok para seviştirir!

– Zengin parasıyla, fakir karısıyla oynarmış!

– Para isteme benden, buz gibi soğurum senden!

– Parayı ayağının altına alırsan seni yükseltir, başının üstüne alırsan alçaltır.

– Paradan başka kaybedecek bir şeyi olmayan insan, fakirdir.

– Para dediğin nedir ki, itin önüne atsan yemiyor!

– Onuru olan biri asla yoksul değildir.

– Burası borsa, kim kime korsa!

***

“Cinsellik” olmasa, “dinsellik” de olmazdı.

– Erkek yapacak “yer”, kadınsa yapacak “bahane” arar!

– Evliler balayına, bekârlar alayına gider!

Edebsizlikten değil, ihtiyaçtan bu hale geldik!

– Biz artık bundan sonra ekmeğin içinden, gençlerin kıçından geçineceğiz!

– Bize bundan sonra yolun inişi, her şeyin genişi lazım!

– Et ile ekmek, eti ete sürtmek, gerisi köpek tüfek!

– Erkeğin kıllısı “Ali”den, kadının kıllısı “ayı”dan!

– Kadın bulmuş, kıllısını arıyor!

– Siyasetin işine, kadının işvesine güven olmaz!

– Ha “kel Ali”  ha “Ali kel!”

***

– İlişkinin 5 aşaması:

“Göz göze, el ele, et ete, göt göte, git öte!”

***

– Masajın 5 aşaması:

“Ovalama, sıvazlama, itme, çekme, dürtme!”

İBRAHİM ÇİFTÇİ

Cumartesi, Nisan 3rd, 2010

– Bazıları bilgiyi yük, beceriyi eziyet olarak görürler.

*

 – Dönmek; yanlışta ısrar etmemek, kendine bir şans tanımaktır.

*

– Herşeyin ilacı, itidaldir.

*

– Bu ülkede üç sınıf insan vardır; cinselciler, dinselciler ve Atatürkçüler. Biz üçüncü sınıfız.

*

– Harcamadığın para, senin değildir.

*

– Para herkesde durmaz, onu kullanabilecek olan da durur.

*

– Biz alışmışız, az parayla çok para kazanmaya!

*

– Aldığımız üç kuruş ama herkesin eli, benim cebimde!

*

– Para bok gibi, huzur yok.

*

– Para gayriciddi işlerde vardır, ciddi işlerle para kazanılmaz.

*

– Akbabalar, damarlarımdaki kanın kokusunu almış, pike üstüne pike yapıyorlar!

*

 – Derya senin olsa, içeceğin bir bardak su!

*

 – Bir bardak süt için, inek beslenir mi?

*

 – Denizden bir kova su almışsın nedir ki? Denizin suyu mu biter!

*

 – İstanbul’u versem bir gözünü verir misin? Dikkat et, iki İstanbul’a sahipsin!

*

– Bizim çilemiz, hem insancıklarla olacaksın hem de kızmayacaksın, kızmak bizi küçültür. İyiden, doğrudan, güzelden bihaber olan adamın nesine kızacaksın…

 *

– Kendini basit ve sıradan görürsen, tüy kadar hafiflersin. Olduğundan daha fazla görünmeye çalışırsan, o yükün altında ezilirsin.

*

– İnsanın değerli olduğu yerde kimseye bir şey olmadan önlem alınır. Bizde de bir kaç adam başı yenmeden, iş yapılmaz.

*

– Bilsem ki siz şu kapının arkasındasınız, ben yine özlerdim.

*

– Koskoca generale bir manga asker vermişler, “bunlara talim yaptır” diyorlar…

paşa napsın!

 *

– Dur bakalım yok, hadi bakalım.

 *

– Beklemek, kavuşmaktan iyidir.

 *

– Bir işi yaparken; kırmadan, yarmadan, kestirmeden, küstürmeden yapacağız.

 *

– Tamir et diye verirsin; kırar, yarar, bozar, sonra da koyup kenara geçip gider…

 *

– Her işimiz; “olmamış ya hadi neyse!”. Bir işinizde tam olsun, yok nerde!..

 *

– “Çam devirdiklerini” çok gördük ama devrimciliklerini hiç görmedik, açlık grevine girerler, kilo alıp çıkarlar!

 *

– İşten kaçıp, meydanda halay çekmenin adını; “devrimcilik” koymuşlar!

*

– Ellerinde sinekli şaraplar, esrar tekkesine çevirdikleri dumanaltı yerlerde, her daim “devrimden” konuşunca, sanırsın ki; yapmışlar da konuşuyorlar…

*

– İstemenin sonu yok! Herkes kendine göre devlet de ister, her yorulduğu yere han da! 

*

– Cümbüşün adını “ibadet”,

içkinin adını “bade”,

cinayetin adını “töre”

halayın adını da “devrim” koymuşlar.

 *

– Bir iş; konuşulabilir, tartışılabilir, uygulanabilir ve rantabıl olacak, değilse konuşmaya bile gerek yok. 

 * 

– Bazıları “büyük” doğar, bazıları yaptıkları işlerle “büyür”, bazılarının da “büyüklük” üzerinde kalır, benim üzerimde kaldı!

*

– Kimseye birşey söylemeye gelmiyor, kimseyi değiştiremiyorsun! Bu yüzden, ben hep kendimi değiştirdim.

*

– İnsan, önce taşı sevip okşuyor, hacetten sonra da en uzağa fırlatıyor.

İnsanlar da birbirini severken, önce “canım cicim” diye kucaklıyor, sonra da kucaklaya kucaklaya bokunu çıkarıyorlar. Daha düne kadar birbirlerinin kucağından inmeyenler, bugün birbirinin suratını, görmek bile istemiyor.

*

– Herşeye gelirim ama boynumdan çekilmeye asla!

*

– Herkesi dinle ama kararı kendin ver.

*

– İşimi yaparım ama kimse daha fazlasını, kendimi feda etmemi beklemesin!

– Bir işe aracı koyarken dikkat et, sana “kız” istiyorum diye gider, kendine alıp gelir!

*

– Acemi zampara işe en yakınından başlarmış!

– Zamparalığa çıkan, kendi şeyinin hesabını da iyi yapmalı!

*

Düşkünle, şaşkınla, pişkinle fazla uğraşmaya gelmez. İyilik mi yapacaksın, yap ama fazla durma!

*

– Ne kadar kaçarsan, o kadar üzerine gelirler. Sana ait sadece bir çekmece kalsa, yine de yer yokmuş gibi ellerine geçeni oraya atarlar!

*

 – Hadi çocuğum, hadi yavrum… kumda oyna gözüne çöp batmasın!

*

 Darpa, gaspa, fuhşa karışma ne yaparsan yap!

*

– Bir kere olsun cepheden gelmeyip, hep arkaya dolanıyorsa, çiz gitsin.

*

– Bazıları “alet” kullanmada bazıları da “adam” kullanmada daha beceriklidir. “Alet” kullanamıyorsan, “adam” kullanmayı iyi bileceksin!

*

– Bazıları kendini sürekli hatırlatmaya çalışırken, biz unutturmaya çalışıyoruz. Kendini bilmezlerin seni hatırlamasındansa, unutması daha iyidir.

*

 – Dengelemek istediğinde; önce dört basıp iki çekersin, fazla gelirse de iki basıp dört çekersin!

*

– İnsan uyanık olmaya görsün, zanneder herkes keriz!

*

– Eğer insan rahat değilse, onu en çok yoracak olan sosyal uyumdur. Ben hep iki yakamı bir araya getirmeye çalıştım.

*

 – Zayıf insanlar sırt sırta verir, güçlü insan buna ihtiyaç duymaz.

*

– Kara mizah, zayıfların güçlülere karşı kullandığı bir silahtır.

*

 – Bir meseleyi bütün açılardan değerlendirmiyorsan, söylediklerin sadece seni ilgilendirir.

*

  – Hayat üzüntüyle, pişmanlıklarla geçirilecek kadar uzun değildir.

*

  – Fazla acırsan, acınacak duruma düşersin. Düşkünle, şaşkınla fazla oyalanmaya gelmez.

*

– İyilik olsun diye verirsin, hak iddia etmeye başlarlar. Birde üstüne, “az verdin, hiç vermedin” diye, seni de suçlarlar.

*

 – Sen rakını iç, rahatına bak “memleket elden gidiyor!” diye ne kendini üz ne de bizi. Herşey çalkalana çalkalana mecrasını bulur. Arkası sağlamsa birşey olmaz, değilse de yıkılmaya müstehaktır. Devletlerin tarihinde yirmi yıl, otuz yıl nedir ki?

 *

– Ben oltamı atar rakımı içerim, gerisi balığın bileceği iş.

 *

– Şans kapısını açık bırak, ola ki gelir de “bulamadım” demesin.

 *

– Deha keşfedilmeyi beklemez, o kendi mecrasını bulur gider.

– İntikali zayıf olanın manevra kabiliyeti de zayıf olur.

 *

– İnsanın kafası rahat değilse, tatile bile gitse götürdüğü sıkıntıdır.

*

“Cek-cak, sak-suk, meli-malı” yok, bir işi üzerine aldıysan yapıp getireceksin.

 *

– Terbiyesi tam ama tahsili noksan olan, “tahsilli terbiyesizlerden” daha iyidir.

 *

– İnsan uğraştığı işe benzer. Malla, mülkle fazla uğraşmaya gelmez, sonra “mal” olur gidersin!

*

 – İnsan gençken, taş yese plastik çıkarır. Bir de yaşlanmaya görsün, şerbet bile içemez hale gelir…

*

– Adetleri bozmayın, büyüklerinizi üzmeyin!

*

– İnsan düşmeye görsün, duyan illet gelir, gelen de gitmez!

*

– İnsanlığa bir faydaları varsa, Allah bizden alsın onlara versin. Yoksa bizden uzak, Allah’a yakın olsunlar!

*

– İnanmak, insanın yükünü azaltır.

*

– İnsanın bir tek borcu vardır, o da Allah’a can borcu!

*

– Allah zalime uyuz versin, tırnak vermesin!

*

– Kafam rahat olsun diyorsan, ne verirlerse al ne istiyorlarsa ver!

*

– Ben size lazım değilsem, siz bana hiç değilsiniz!

– Karı karıda, iş işde bulunur!

*

– Kadın ağzını açtı mı, başlar iş çıkarmaya, masraf yazmaya. Ömrüm, karının ağzını kapamakla geçti!

*

– Huzur istiyorsan üç şeyle kavga etme; “Allah’la, devletle, karıyla!”

*

– İnsan hayatta üç şeyden gülermiş; ya “karıdan” ya “paradan” ya da “çocuktan”. Üçünden de güldüysen senden iyisi yok…

*

– İleri gidenlerden değil, ileri gelenlerden olun.

*

– İstanbul’un sokaklarında yürümek bile bir eğitimdir.

*

“Açtım ağzımı yumdum gözümü” değil, “yumdum ağzımı açtım gözümü!”.

*

– Artık yumruğumu sıktığımda ne başkasına ne de masaya vuruyorum. Sıkıp cebime koyuyorum, mesele kalmıyor.

*

– İnsan sürekli problem çıkarmaya alışırsa, kimseyi bulamadığında da kendi gölgesiyle kavga etmeye başlar.

*

– Herkesi sıçtığı yere kadar kovalamaya kalkarsan, sürekli eksik, gedik ararsan, herşeye ceza vermeye kalkarsan, sonra konuşacak adam bulamazsın. Affetmek, büyüklüğün şanındandır.

*

– Gidecek adam arkasına bakmaz. Biz arkamızı toplamaktan, kollamaktan önümüze bakamaz olduk.

*

– Verdiği zararı karşılayabiliyorsak, biz onu hoşgörürüz. O zarar verecek, biz hoşgöreceğiz. Bizim hayatımız her daim sabır testinden geçmek. Sabır, olgunluğun temelidir.

*

– Ayıpları kusurları örtmek için Nakşilerin, cüppelerinin kolları uzundur. Biz Bektaşiler gibi kimsede kusur, ayıp görmediğimiz için cüppemizin kolları kısadır.

*

– Kendinde akıl yok, başkasına akıl vermeye kalkar!

*

– Zayıf insan için, mevcudu korumak en iyisidir.

*

– Şeyine istikamet veremeyen, iki koyunu güdmekten aciz olan bir de kalkmış şöyle yapacaz, böyle yapacağız diyor. Allahım sen aklıma mukayyed ol!

*

– Kendini idare etmekten acizdir, bir de mercimek kadar aklıyla aleme nizam vermeye kalkar.

*

– Azıcık palazlanan, “ben söyleyim sen yap” diyor. “Ben söyleyim sen yap”. Yok, illa o söyleyecek diğerleri yapacak!

*

– Biz devletde, gidenle değil gelenle ilgileniriz!

*

– Biz eski memuruz, bizde evrak kaybolmaz!

*

– İşinizi ilk gün yapın son güne bırakmayın. Yok! Yirmidokuz gün yatıp son gün iş yapmaya kalkarlar sonra da yetişmedi diye dert yanıp taktir beklerler…

*

– İşinizi doğru dürüst yapın, çoluk çocuğu kendinize nasihat eder hale getirmeyin!

*

– Devlet para veriyormuş gibi millet de çalışıyormuş gibi yapıyor. Böyle geçinip gidiyoruz.

*

– Hizmet için geldik derler, herkesi kendilerine hizmet eder hale getirirler.

*

– Bu adam önümüze geçer diye, “taktir” ederler ama “terfi” ettirmezler!

*

 – Bir makama terfi etmek istiyorsan; karşılaman, ağırlaman ve uğurlaman iyi olacak. Eğilip, bükülmeyi iyi bileceksin!..

*

– Saha işlerini biz yaparız, siz salon işlerine bakın…

*

Müdürlük, aylak adam işidir, ne kadar işten kaçan adam varsa, hepsi müdür.

“Ben söyleyim sen yap!”

*

– Kendini bilmezlerin, önünde durulmaz.

*

– On tane eşşeğin olacağına, adam gibi bir enişten olsun yeter!

*

– Esnek sistem, dinamik program; sistem ne kadar esnek olursa, kimse de sistem dışında kalmaz.

*

– İstatistik, yanlış rakamların doğru toplanmasıdır.

*

– Bir insanın ya “karıcılığı” ya “paracılığı” ya da “rakıcılığı” iyidir. Bunlar için güçlü bir bünye lazım, benim hep zayıftı.

– Kaza geliyorum, namus gidiyorum demez!

*

 – Ziyan olacağına ver bir fakir sebeblensin! Yok, ziyan ederler yine de vermezler!

*

– Delikli taş bile yerde durmaz, illa ki biri alır, bir çiviye takar.

 *

– Sen bu namussuz aşınacak diye beklerken, o yıkılır gider haberin olmaz!..

 *

Mevta kaldırmak, torba ağzı açmaya benzemez!

 *

– İnsan, bazı şeylerin oyuncak olmadığını, üzerine oturunca anlar!

*

– İnsanlar birbirine, dünyanın en ayıp şeyini yaptıktan sonra daha ne yapmazlar ki!..

*

 – Genç geriyorsa, yaşlı sevindir daha iyi!

*

– İşin bitince, içine edesin geliyor!

*

 – Erkek olmak zor zenaat! Ağır tahriğe maruz kalsan da asla taciz yok, edersen “namussuzsun”, etmezsen “sen de adam mısın?” derler…

*

 – Et ile ekmek, eti ete sürtmek, gerisi köpek tüfek!

*

– Kart kedi, taze sıçandan hoşlanır!

*

– Bizimkilerin sevmemesi, sevmesinden daha iyidir. Sevdiğinden ya “vurası” ya da “sığdırası” gelir! Bir de sevmese kimbilir ne yapar?

*

– Herşey mevsiminde güzel; “kuş öterken, diş keserken…!”

*

 – Bizde “yüzsüzlük” yok istemeye, sizde de “insanlık” yok vermeye, namerde muhtaçlığımız hep bundandır.

*

– Yüze gülücü arkadan gömücülere dikkat et!

*

– Elimde bir kova su, “yanıyorum” diyenin taşaklarına serpiyorum. Bir Allah’ın kulu “sen de yanıyor musun?” demez.

*

– Gelen bağrıma yaptı ama ben de hepsini gördüm!

*

– Memur esnek, emekli gevrek olur. Emekliye fazla yüklenmeye gelmez, “tak” diye atar!

*

– Kimse üstün değildir. Herkesin arkasında bir kilo “bok”, önünde de yarım kilo “sidik”!

*

 – Kanı kanla yıkamazlar, suyla yıkarlar…

 *

– Herşeye nasıl bakarsan, öyle görürsün.

 *

– İçkiyi, sigarayı sağlıklı adam içer. Heyhat! Sonra sağlığını da alır gider haberin olmaz.

 *

– Acılarınızla dost olmaya bakın. Acıyorsa hayattasın demektir. Acı sizi olgunlaştırır. Acıyı bilmeyen başkasının halinden anlamaz.

*

– Eğer katili kurtarmak istiyorsanız, maktülü şuçlarsınız; “rahmetli ne yaptı da adamcağız bunu yapmak zorunda kaldı?”

*

 Bize birşey olmaz deme, yerin altı onlarla dolu.

*

– Size hak olan, bize müstehaktır!

*

 – Kazanmak isteyen için, fakirin başucunda durmaktan zenginin ayakucunda olmak daha iyidir!

*

 – Hırsıza kilit dayanmaz.

 *

 – Korku, emniyeti geliştirir.

 *

– Size yarayan, bize bol gelir!

 *

– Ben hadımım diyorum, onlar “kaç çocuğun var ?” diyor!

 *

– Bizim söyleyecek sözümüz çok, sizin yapacaklarınız çok.

 *

– Biz artık bundan sonra ekmeğin içinden, gençlerin kıçından geçineceğiz.

*

– Bir şey olmaz deme, herkes geçer sen takılırsın!

 *

– Ne yerler ne içerler, ne miktarda yaparlar bilmem ama başları sıkışınca nerde olsan gelip bulurlar.

– Baktın ki, işin içinden çıkamıyorsun, “bu durumda İbrahim Çiftçi olsa ne yapardı?” diye kendine sor. Böylece, bir çözüm yolu bulmuş olursun.

 *

– Bizimkisi yaşamak değil, ölüm nöbeti!

– Aramaya başlamadan önce, doğru yerin neresi olduğunu düşün. Bir şeyi yanlış yerde ararsan, bulamadım diye şikayet etme.

          

DUVAR YAZILARI – 1

Pazar, Mayıs 31st, 2009

DUVAR YAZILARI :

– Birini öldürürsen, katil.

Binlercesini öldürürsen, kahraman.

Hepsini öldürürsen, tanrı olursun!

***

– İnsan ağlar, tanrı güler. (Milan Kundera)

– Tanrı birini cezalandırmak isterse, onun duasını kabul edermiş.

– İki kafadar biraz kafayı bulunca, biri kalkıp ben “peygamberim” demiş. Diğeri de altta kalmayacak ya, “otur yerine ben hiç kimseyi göndermedim!” demiş.

– İlginç olan, “tanrı vardır” diyenlerin çoğunun, “yokmuş gibi” davranması.

– Hayat, kurallarını tanrının koyduğu bir oyundur.

***

Kainatın canı; tanrıdır, gelin canlar bir olalım ( Alevi Felsefesi)

– Oyunu oynayan “tanrı”, bizlerse “dama taşı! (Hayyam)

***

– Tanrı, akıllıları kendine “dost”, aptalları ise “kul” olarak yaratmıştır.

– İnsanlığa bir faydaları varsa Allah bizden alsın onlara versin. Yoksa, bizden uzak Allaha yakın olsunlar.

– Yağmur için dua edersen, çamurla da uğraşırsın.

– Allah zalime “uyuz” versin, “tırnak” vermesin!

– İnsanın bir tek borcu vardır, o da Allaha “can borcu”!

– Huzur istiyorsan üç şeyle kavga etme; “Allahla, devletle, karıyla!”

***

– Upanişad “tanrısın”, Freud ise “itsin” diyor, kim haklı? (Cemil Meriç)

-Tanrı, insan yaratılarının en kutsal olanıdır. (Yalçın Küçük)

-Herşeyin ölçüsü, insandır. (Protogoras)

-Herşeyin ölçüsü, tanrıdır. (Platon)

– Tanrı yoksa, herşey mübahtır. (Dostoyevski)

– Tanrı olsaydı, hiçbir şeyden sorumlu olmazdık. (Sartre)

Şeytan, tanrının taklitçisidir. (R. Guenon)

İnsan, tanrının taklitçisidir. (Ahmet Ağı)

– İnsan, insanın tanrısıdır. (Feurbach)

***

Madem Allahtan başka kimse yok, bu gürültü de neyin nesi?

– Yalnızlık Allaha mahsustur. O da boş durmuyor.

– Tanrı bile insanlarla yazıyla, kitapla konuşuyor.

– Uçağa binerken ateist, düşerken dindar!

– Cenneti, peşin mi alırsınız yoksa veresiye mi?

– “Tanrı”yı sen oynarsan, “günahkar” başkaları olur.

– Marifet; binlerce “sahte tanrı” arasından, doğru olan, o tek tanrıyı bulmaktır.

– Seni mutluluğa götürüyorsa “doğru tanrı”dır, onu bulduysan da “akıllı adamsın.”

– Korkmaya gerek yok! “Aşk” da “seks” de tanrının fikri, sevişen kazanır!

***

– Tanrı, “barbut” atmaz. (Einstein)

– Eğer öküzler “insan” olsaydı, tanrıları da “öküz biçimi”nde olurdu. (Ksenofanes)

 – Eğer tanrınız yoksa, saygılarınızı Hitler ya da Stalin’e sunmak zorunda kalırsınız. (T. S. Eliot)

Bir tapınağın olması, “kendine tapınmaktan” iyidir. (Gazzali)

***

– Allahım ya bana bu aklı vermeseydin ya da bunları böyle yaratmasaydın!

*

– Bir lira çalarsan hırsız,

bir trilyon çalarsan beyefendisin!

–  Para varsa, o iş mantıklıdır.

*

– Hepimiz eşitiz ama ben, biraz daha eşitim!

– En iyisini iste, en kötüsüne hazır ol!

*

 Küçük beyinler, kişileri,

 Orta beyinler, olayları,

Büyük beyinler, fikirleri tartışır.

*

– İnsan beyni çok basit olsaydı, bizim de onu anlamayacak kadar aptal olmamız gerekirdi.

– Biraz daha akıllı olsa ne kadar aptal olduğunu anlayacak. 

*

– Kazanmak insanın gardrobunu, kaybetmekse kişiliğini geliştirir.

– Hiçbir “başarı”, cezasız kalmaz.

– Kadın olmak zor şey!

 Erkek gibi düşüneceksin,

Genç kız gibi davranacaksın,

Eşşek gibi çalışacaksın.

***

– Kadın mutfakta iyi bir ahçı,

Sokakta tam bir hanımefendi,

Yatakta bir fahişe gibi olmalı.

***

– Bir kadın “hayır” diyorsa “belki”dir,

“belki” diyorsa “evet” demektir.

***

– Bir kadına bulaştıysan, “sen haklısın” de!

Olmadı, “sus”

O da olmadı, gidinceye kadar “ölü taklidi” yap,

Sonrası bize karanlık, Allah’a ayan!

***

Dört  tip kadın vardır:

– Ne aş yapar ne yaş! (arızalı)

– Aş yapar, yaş yapmaz! (ahçı)

– Yaş yapar, aş yapmaz! (keyifçi)

– Hem aş yapar hem de yaş! (makbul)

                                                                                              ***

 – Karın iyi ise eğlencede işin ne?

“Düğün” kendi evinde,

gir oyna, çık oyna!

– Karın kötü ise cenazede işin ne?

 “Ölü” kendi evinde,

gir ağla, çık ağla!

***

– Göz uydur, vurmaz tüfek yoktur

Söz uydur, sevmez kadın yoktur.

***

– Kadın bilmeyene “nefis”, bilene “nefestir”.

– Bir kadının en güzel çağı, 38 ile 40 arasındaki yirmi yıldır.

– Kadının, araya kattı mı yakışanı, duvara attı mı yapışanı makbuldür!

***

Hem zeki hem çalışkan, taktir et.

Zeki ama tembel, ikaz et.

Çalışkan ama aptal, dikkat et.

Hem aptal hem de tembel, imha et.

***

 Aciz insan, şikayet eder.

Cahil insan, kavga eder.

Basit insan, iftira eder.

Akıllı insan, idare eder.

***

Zayıf insanlar, intikam alır.

Güçlü insanlar, affeder.

Zeki insanlar, umursamazlar.

***

Mutluyken söz verme.

Üzgünken karar verme.

Öfkeliyken cevap verme

***

– Duyduğunun hiçbirine,

gördüğünün yarısına,

yaptığının tamamına inan!

***

Eğer bir çocuk;

sevgisiz büyümüşse kindar

eşya ile sevilmişse kıskanç

kıyaslanmışsa haset

eleştirilmişse iki yüzlü

korkutulmuşsa yalancı

engellenmişse hırslı

şiddet görmüşse nefret içinde

koşulsuz sevilmişse kendi gibi olur.

***

 Taş var, köpek yok

taş yok, köpek var

taş var, köpek var

ama kralın köpek

sıkıysa at taşı!

(Saskritçe bir şiir)

***

– Ehli keyfe keyif verir, kahvenin kaynaması,

Eşşeği yoldan çıkarır, sıpanın oynaması.

***

– Gönül ne kahve ister ne kahvehane,

Gönül eğlence ister, kahve bahane.

***

Durum elverişsiz fakat ciddi değil.

Durum ciddi fakat vahim değil.

Durum vahim fakat umutsuz değil.

Durum umutsuz, teslim oluyoruz.

***

Gıdaya sahip olanlar, insanları

Paraya sahip olanlar, ülkeleri

Enerjiye sahip olanlar ise dünyayı yönetir.

***

Karamsar rüzgardan şikayet eder

iyimser değişmesini bekler

gerçekçi olan yelkenlerini ona göre ayarlar

***

– Gelme, gelme Mevlana değilim, beni germe!

– Ya olduğun gibi görün ya da gözüme görünme!

– En akıllımız Mevlana’ydı, o da “döne döne” gitti!

Geç geldi desinler, “geçmiş olsun” demesinler!

– Gel bağrıma bostan ek, sen de ye ben de yiyim!

– Kimi yürekten çağırırsan, o gelir!

– Yüreğinde hisserdersen, mesafe yoktur.

“Kalp” bir kez kırıldı mı, bir daha eskisi gibi olmaz!

-İtibarını bir kez kaybedince, bir daha “ağzınla kuş tutsan” yaranamazsın!

Canlar kırılacağına, “camlar” kırılsın”!

– Neye nasip, neye kısmet!

– Gelin ata binmiş, “ya nasip” demiş!

– Arayan belasını da bulur, mevlasını da.

– Sen “doğru ol”, “eğri” bulur belasını.

– Zaman; hesaplaşma değil, helalleşme zamanıdır.

– Dünya hayatı “darılma” değil, “dayanma” yeridir.

“Doğrucu Davut” gibi, her doğru her yerde söylenmez.

– Doğru söyleyeni, dokuz köyden kovarlar.

– Dediğim dedik, öttürdüğüm düdük.

– Adın çıkacağına, canın çıksın daha iyi!

– Adım çıkmış dokuza, inmez sekize!

– Vakitsiz öten horozu keserler.

Dik dur, “dikleşme”!

Bitaraf olan, “bertaraf” olur.

“Ayaklar” “baş”, “başlar” “ayak” olmuş.

Aslanı kediye boğduruyorlar!

“Baht” yıkmadan “taht” sahibi olunmaz.

– Bal tutan parmağını yalar.

– İş bilenin, kılıç kuşananın.

– İmam “salarsa“, cemaat “orta yere” yapar!

– Ben “hadımım” diyorum, sen “kaç çocuğun var?” diyorsun!

– Ben diyorum “Çanakkale Boğazı”, sen diyorsun yandı “İstanbul Boğazı“!

– Ben diyorum “Gümüşhane” sen diyorsun “memişhane”!

– Deliye dert anlatıncaya kadar, akıllıya “ne verirsen ver!”

– Cahille etme sohbet sonra çekersin zahmet!

– Külliyen cahilin cesur!

– Uyandırma kerizi, bulandırır denizi!

– Senin derdin ne kardeşim? Üzüm yemek mi, bağcıyı dövmek mi?

– İşi gücü; “o ne dedi”, “bu ne dedi”, “gramofonun teki!”

– Hükümetten aylık, Allahtan sağlık, daha belanı mı istiyorsun?

– Ne yapıyorsun? Hiç, bir şey oluncaya kadar bekliyorum!

Leyleğin ömrü “lak lakla”, dervişin ömrü “beklemekle” geçermiş!

– Düğünde zurnada, hamamda kurnada!

– Bizim kız bizden kaçar, başını kapar götünü açar!

– Elin işte, gözü oynaşta olsun!

– İpimle kuşağım, pipimle taşağım, azıcık aşım, ağrısız başım!

– Taksim’den aşşağı Kasımpaşa!

– Bahtsız bedeviyi, çölde kutup ayısı kovalarmış!

– Canım cennette, elim Cevriye’de! Hayat sana güzel, cennet sana var hacı abi.

– Size gelince hak, bize gelince müstehak! (Allah utandırmasın!)

– Bura bura ayar versen, osura osura geri atıyorlar!

– Acıma düşküne, döner vurur keline!

– Milyonlarca sperm arasından gel sen birinci ol, ama şu yaşadığımız hayata bak!

– Akıl veren çok olur da para veren olmaz.

– Akıl fukara olunca, fikir ukala olur.

– Kafasında kırk tilki dolaşır, kırkının da kuyruğu birbirine değmez!

– Sakınan göze çöp batar, sakındıkça da duyan gelir, gelen de gitmez!

Kırmadan yarmadan, kestirmeden küstürmeden, geldi geçti Genç Osman!

– Boşa koysam dolmuyor, doluya koysam almıyor!

– Hayat kısaysa, hiçbir şeyi uzatmanın manası yok!

– Bazı insanların altı, bazılarının da üstü çizilir!

– İçindeki çocuğu öldürmeyen yaşlanmaz.

*

– Sizin bildiğiniz kadar, benim unuttuğum vardır!

– Bizim yaptıklarımıza sizin hayaliniz yetmez!

– Yürüdüğünüz yolların asfaltını biz döktük.

– Siz giderken, biz geliyorduk.

*

– Doğmamış çocuğa don biçilmez.

– Alışmamış götte, don durmaz.

– Alışmış kudurmuştan beterdir.

***

– Maydonoza gelince kırt kırt,

sapına gelince meee! (Allah günah yazmasın!)

***

– İnsan hımbıllaşmaya görsün;

oturma imkanı varsa, ayakta durmaz,

yatma imkanı varsa da oturmaz!

– Minumum gayret, maksimum fayda!

***

İstatistik, yanlış rakamların doğru hesaplanmasıdır.

İstatistikler yalan söylemez,

– İstatistikçiler, doğruyu söylemez.

– İstatistik, cehaletin matematiksel teorisidir. (Moris Kline)

***

– Küçük işlerin “büyük adamı” değil,

büyük işlerin, “küçük adamı” ol!

***

– Kötü olan kör olmak değil, “nankör” olmaktır.

– Sağır duymaz, uydurur!

– Şeytan da kariyerine bir melek” olarak başlamıştı ama şimdi sadece bir  “iblis”.

– Birşey kısmetten çıkmaya görsün, “uçkur” bile doksandokuz yerinden kopar, bağlamaya yetişemezsin!

– Dövüşmesinler de sevişsinler!…

– Horozumu saldım çayıra, tavuğu olan düşünsün!

– Maşallah “danazorlar”, dinozorların yokluğunu aratmıyor!

Demirden korksaydık, trene binmezdik!

– İnsana benziyor diye sanma ki, herkes “insan!”

– Hayatta “duruşuyla” etkili olamayanlar, vuruşuyla” olmaya çalışır.

– Bir şeyin doğrusunu mu istiyorsun, kendin yap!

– Herkesin yaptığını yaparsan herkes gibi olursun, başkasının yapmadığını başarırsan, herkesten büyük olursun.

– Aptal düğünden, çocuk oyundan usanmaz.

İşini doğru yap, çoluk çocuğu kendine nasihat eder hale getirme!

– Sözün tamamı, deliye anlatılır.

***

– Hayatım lazım olursa, ben buradayım, “gel ve al.”

– Herkes niye geldi bilmem, ben neler olduğunu anlamaya geldim!

– Emanetin canı, tez olur.

– Emanete, ihanet olmaz. En çok da diyenden kork!

– Çıkmadık candan, ümit kesilmez.

– Can çıkar, huy çıkmaz. Ufacık boyu var, türlü türlü huyu var!

– Olmadan koparırsan, sormazlar mı, “olmamış şeyi niye getirdin?” diye.

***

– Salla başını al maaşını,

– İşi bilecen, işe gitmiyecen,

– Böyle saça, böyle tarak,

– Ne kadar köfte, o kadar iş!