Alfred Adler’in “organik yetersizlik” kuramı:
Adler, ‘telafi’ kavramını getirmiştir. Vücutta bir organın yerine getiremediği görevi, başka bir organın yüklenmesi ile tedavi edilebileceğini söyler. Ona göre yetersizlik kişinin yapısına yansır. Bu kimselerde yetersizlik, ‘aşağılık duygusu’ şeklinde gösterir. Özürlü bu duyguyu yenmek için uğraşır. Bunu da telafi ile sağlar.
Adler’e göre üç tür telafi vardır:
1-Aşırı telafi; özürlünün aşağılık duygusuna aşırı derecede hassasiyet göstermesidir. Bu iyi değil çünkü; sosyal yaşamındaki bütün enerjiyi buraya yöneltir. Bu kez de diğer alanlarda başarısız olur.
2-Hastalığa sığınma; aşağılık duygusunu yenemeyenler kendilerini hastalığa bağlarlar. Yani hastalığı, hastalıkla tedavi etmeye çalışırlar. Sonuçta da nevrotik bir insan olup çıkıyorlar.
(Nevroz; sinirlerine hakim olamama, çabuk sinirlenme, saldırgan bir tutum içinde olma vs.)
3-Başarılı telafi; bireyin aşağılık duygusunu, toplumun istekleri, beklentileri doğrultusunda kanalize edebilmesidir.
Aşağılık duygusundan, toplumun değer verdiği alanlarda kendilerini ispatlayarak kurtulmaya çalışıyorlar. Adler’e göre aşağılık duygusu sadece özürlülerde değil tüm insanlar da sözknusudur.
Psiko-analitik temelli yaklaşımlar:
Bu yaklaşım içinde, üç bilimadamını görüyoruz; Meng, Bender ve Shilder.
Psikanalizin iki yönü; kişiliğin yönü ve psikoseksüel gelişme.
Freud, kişiliğin yönünü üç kavramla açıklar; “id, ego, süperego”.
Psikoseksüel gelişmeyi ise 5 döneme ayırır:
1-Oral, 2-Anal, 3-Fallik, 4-Latens, 5-Heteroseksüel dönem.
Meng, özürlülerdeki uyumsuzluğu ana-baba ve çocuk arasındaki ilişkilere dayandırır. Ona göre, çocuğun gözünde ana-babası her şeyidir. Bununla beraber çocuk özrü için onları suçlar ama diğer taraftan da onlara sevgi veşükran duyar. Bu duruma; ‘ambrilent’ denmektedir. Bu iki kutup arasında gider gelir. Kendisini mutsuz eden çatışmaları, bilinçaltına atar. Bu attığı, ana-babası için duyduğu kin ve nefrettir.
Meng’e göre, özürlü çocuklar gerçeklerle birlikte yaşamadıklarından gerçekten koparlar. Normal çocukların tecrübelerine sahip olmadıklarından değerlendirmeleri de yüzeyseldir. Ona göre bu çocuklar, “haz ilkesinden, gerçek ilkesine geçerler”.
Haz ilkesi; çocuğun ilk yaşlarda haz üzerine kurulu dünyası ileri yaşlarda yerini gerçek ilkesine bırakır.
Ego, kötü olan istekleri idin içine bastırır. Özürlü çocuklar, suni bir takım deneylerle gerçek ilkesine geçerler.
Özürlülerin pek çoğu devamlı ‘hipokandri’ hastalığıyla birlikte yaşamaktadırlar.
(Hipokanri; aşırı derecede vücudunu dinleyerek hastalık icat etme, hastalık hastası olmak.)
Bender ve Schilder ise özürlülerdeki uyumsuzluğu, ‘beden imgesine’ indirgemişlerdir. Beden imgesi; bireyin sonradan maruz kaldığı sakatlanmaya göre birden değişebilmektedir. Örneğin; kendisini çok yakışıklı kabul eden birisinin daha sonra yanma gibi bir durum sonucunda estetiğinin bozulması ve kendisini çirkin algılamasıdır. Bu da uyumsuz davranışlar göstermesine yol açacaktır.
Diğer görüşler:
Uyumsuz davranışları açıklayan sayısız denebilecek kadar çok görüş vardır. Bunların içerisinde özellikle Allen ve Pearson’a uyumsuzluğu tayin eden en önemli faktör, özürlünüm etrafındaki insanların onun özrüne karşı gösterdikleri tutumlarıdır. En önemli çevresi de ailedir. Ailesinin tutumu olumsuzsa çocukta uyumsuz davranışlar görülür.
ZEKA GERİLİKLERİ :
Zeka, bir yetenektir. Zeka geriliği ise bu yeteneğin normal durumdan aşağıda olmasıdır.
Psikologlara göre zeka geriliği; belirli bir zeka bölümünün altına düşmektir. Bu sınır 70’tir.
Pedegoglar ise normal eğitim programından yararlanamayanlar için zeka geriliği tabirini kullanıyorlar.
Zeka geriliğinde iki kriter var:
1-Zihinsel gelişme.
2-Sosyal gelişme.
Zeka geriliğinde zihinsel gelişme:
İster geri zekalı olsun isterse normal zekalı olsun herkes aynı zihinsel gelişim sürecinden geçer. Fakat geri zekalılarda bu süreç yavaştır. Bu yavaşlık çocuğun zeka yaşının daima kronolojik yaşının gerisinde kalmasına neden olur.
Zeka yaşı; zeka testlerinin gösterdiği zihinsel yetenek düzeyidir.
Kronolojik yaş; takvim yaşıdır.
Zeka gelişimleri yavaş olanların diğer gelişim süreçleri de yavaş olmaktadır. Örneğin; geç konuşurlar, geç yürürler, tuvalet terbiyesini öğrenemezler vs.
Zeka gelişiminde sosyal uyumsuzluk:
Önemli olan bireyin kimseye muhtaç olmadan hayatını sürdürmesidir. Zeka geriliği olanlarda başkalarına bağımlı olmadan kurtulma, normal insanlara göre çok dah sonra olmakta veya ağır geri zekalılar bu yeteneği hiçbir zaman kazanamıyorlar.
Zeka geriliğinin türlerine ilişkin sınıflamalar:
1-Zeka bölümüne göre yapılan sınıflamalar.
2-Eğitimsel açıdan yapılan sınıflamalar.
Zeka bölümü (ZB); zeka yaşının (ZY), kronolojik yaşa(KY) bölümünün 100 ile çarpımıdır.
Zeka düzeyi; 0 ila 140 arasında bir dağılım göstermektedir.
100 dolayında zeka bölümü normaldir. Bunun sınırları 90 ila 110’dur.
Clark’ın zeka bölümüne ait sınıflaması:
0-19 çok ağır geri zekalı.
20-34 ileri derecede geri zekalı.
35-49 orta derecede geri zekalı.
50-70 hafif derede geri zekalı.
70-80 sınırda geri zekalı.
Bir başka sınıflama:
0-20 idiot
20-39 embesil
40-59 moron
60-69 debil
70-79 sınır zeka geriliği
80-89 zeka bölümü normalin altına işaret etmektedir.
Bütün bu sınıflandırmaların ortak yanı; 90 – 110 arası normal zekaya bunun altı ise zeka geriliğine işaret etmektededir. Ciddi derecedeki zeka geriliği ise 70’den sonra başlamaktadır.
Zeka bölümüne göre sınıflandırma yapanlara eleştiri:
a) ZB kişinin sosyal uyumunu yordamaya imkan vermemektedir. Örneğin; zeka yaşı 70’in altında olduğu halde sosyal uyumu iyi olabilmektedir. Yine zeka yaşı; 130-140 olduğu halde bireylerin sosyal uyumları hiç iyi olmayabiliyor. O halde zeka testlerinin eksik bir yönünüdür bu.
b) Zeka testlerinin sonucu, güvenilir olmalıdır. Bu da zeka testlerinde güç elde edilir.
Zeka geriliği ile ilgili eğitimsel açıdan yapılan sınıflama: (Pedegogların yaptığı sınıflama)
Bu sınıflamada kriter kantitatif değil, kalitatiftir. Çocuğun nereye kadar eğitimden yararlandığıdır. Buna göre yapılan sınıflama:
1-Eğitilmesi ve öğretilmesi imkansız olan çocuklar.
2-Öğretilebilir çocuklar.
3-Eğitilebilir çocuklar.
4-Yavaş öğrenen çocuklar.
1-Eğitilmesi ve öğretilmesi imkansız olan çocuklar:
Ağır derecede geri zekalıdırlar. En önemli özellikleri; yaşayabilmeleri için ömür boyu bir başkasına muhtaçtırlar. Kendilerine bakamazlar. Araya giren hastalıklar nedeniyle çabuk ölürler. Zeka bölümü; 0 – 25 arasıdır.
2-Öğretilebilir çocuklar:
Bunların da zeka düzeyleri oldukça düşüktür. Zeka testlerine göre ZB; 25 – 50 arasıdır. Eğer zeka düzeyleri 25’e doğruysa bunlara bir şey öğretilemez hatta konuşamazlar. Birkaç kelime bilirler. 50’ye doğru gidenlere öğretilebilir. Kendi başlarına giyinebilir, sokağa çıkar, tuvalete gider, çevrelerine uyum sağlayamasalar da ailelerine uyum gösterirler. Uygun eğitim verilirse toplum dışına itilmeleri önlenebilir. Ufak tefek işler yapabilirler.
3-Eğitilebilir çocuklar:
Normal okula gidip başarılı olamazlar. ZB; 50 – 75 arasıdır. Özel okullarda az da olsa basit sayısal işlemler, okuma-yazma gibi yetenekleri kazanabilirler. Bağımsız kendi başlarına yaşayabilirler. Karmaşık olmayan basit işleri yapabilirler.
4-Yavaş öğrenen çocuklar; ZB; 75 – 90 arasıdır. Bunlar normal okula gidebilirler. İlkokulu, ortaokulu bitirebilirler. Zorunlu okul devresi bunları da kapsıyor. Toplumun değerli bir üyesi olabilirler. Evlenip çoluk çocuk sahibi olabilirler. Sosyal uyumları normaldir. Bunlar pek geri zekalı anılmazlar.
Tredgold, gerek psikologların gerekse pedegogların yaptığı sınıflanmaları kabul etmez. Onun kriter olarak ele aldığı; kişinin çevresine uyum sağlaması ya da sağlamamasıdır. Uyum gösteriyorsa zekası normaldir.
Tredgold’un sınıflaması:
1-Birincil zeka gerilikleri (primary); bunlar kalıtımsal kökenli zeka gerilikleridir. Hem anne hem de baba geri zekalı olursa çocuk da birincil zeka geriliğine sahip olur. Uzun süre yaşamazlar. Evlenme şansları çok azdır.
2-İkincil zeka gerilikleri; doğum öncesi ya da sonrası çevresel faktörlerin yol açtığı zeka gerilikleridir.
3-Hem kalıtım hem de çevresel faktörlerin birden oluşturduğu grup.
4-Nedeni açık seçik belli olmayan zeka gerilikleri.
Zeka geriliği oranını tespit etmeyi etkileyen faktörler:
1-Zeka geriliğinin derece derece olması nedeniyle bunları birbirinden ayırmak çok güç olduğundan bunların oranını ölçmek mümkün değil. Örneğin, ZB; 70-90 arasındakiler toplum içinde kaybolur, fark edilmezler.
2-Zeka geriliğine sahip olanlar arasında, ölüm oranının yüksek olması nedeniyle sağlıklı olarak bir sonuca varmak çok zordur.
3-Teşhis güçlüğü; zeka gerilikleri özellikle ilk yaşlarda pek fark edilmez özellikle ileriki yaşlarda fark edilebilirler.
Bu nedenlerden dolayı bir ülkedeki gerçek zeka geriliklerinin oranını tespit etmek çok zordur. Fakat hipotetik olarak zekanın nasıl bir dağılım gösterdiği saptanabilir. Bu hipotetik ve teorik dağılım sözkonusu ülkede zeka geriliği oranının ne kadar olduğu hakkında bilgi verir.
ZEKA GERİLİĞİNİN NEDENLERİ:
Zeka geriliklerinin pek çok nedeni vardır. Bu nedenler genel olarak; çevresel ve genetik nedenlerdir. Genetik nedenlere ağırlık verenler; akut beyindeki olumsuz gelişmelerin neden olduğunu söylüyorlar.
Diğer bazı görüşler ise beyindeki bazı hasarlardan sözederler.
Zeka geriliğinin tespitinde; kültürel ailesel, çevresel faktörlerin ele alınması gerekiyor.
Yapılan araştırmalar zeka gerliğinde % 80 kalıtımın % 20 de çevresel etkenlerin neden olduğunu göstermektedir.
Genetik faktörler:
Ya kromozom sapmalarının ya da iki resesif (çekinik) genin ortaya çıkardığı zeka gerilikleridir. Aynı karakteri taşıyan iki resesif genin birleşmesiyle sözkonusu özelliğin açığa çıkması ya da çocukta görülmesidir.
Dominant (baskın) genlerin yol açtığı zeka geriliği vakaları azdır.
Kromozomlar, kalıtımsal yapı taşlarıdır ve genlerin taşıyıcısıdırlar. Normal bir insanda 46 kromozom vardır. Bu sayının sapması halinde zeka gerilikleri ortaya çıkmaktadır. Bu sapma neticesinde enzimlerde de bozulma olmakta dolayısıyla metabolizmada bozukluklar meydana gelmektedir.
DOWN SENDROMU: (MONGOLİZM)
Nedeni kromozomlardaki bozukluktur. Zeka geriliklerinde % 10’luk bir oran oluşturmaktadır. Bu sendrom % 50 zeka geriliğine yol açar.
Mongol çocukların özellikleri; çekik gözlü, basık ablak suratlı, kollar ve ayaklar küçük, kendilerine özgü parmak izleri vardır. Bunların % 46’sı kalp hastasıdır. % 25’i doğumdan kısa bir süre sonra ölür. Boyları kısadır. Erkek olanlarında hadımlık, kızlar da ise adetler anormaldir.
TRİSOMİ 21:
21. kromozom çiftinde 3 tane kromozom vardır. Bu da kromozom sapmasından olmaktadır. Anne ne kadar geç çocuk sahibi olursa mongol çocuğa sahip olma olasılığı da o oranda artar.
20 yaşındaki annede bu oran 1500/1 iken 45 yaşındaki annede bu oran 61/1’e düşer.
Mongol çocuklar basit işleri yapabilirler. Yardımcı olunursa kendi başlarına yaşamlarını sürdürebilirler.
KLEENEFELTER: (Bu da kromozom sapmasından kaynaklanır)
Cinsiyet kromozomu XXY’dir. Bir X kromozomu fazlalığı vardır. Bu fazlalığa sahip olanlar erkeklerdir. Bu durum erkeğin kadınlaşmasına yol açar. Bu tür durumlarda % 25 zeka geriliği vardır. Bu bozukluklar ergenlik çağında ortaya çıkarlar. Bunlar cinsel organı gelişmemiş ‘pedofili’ olan geniş kalçalı çocuklardır.
Kadınlarda görülen kromozom fazlalılığı ise ‘turner’dir. (XO)
Resesif genler:
Bu genlerin en büyük kusuru; vücuttaki enzim performasyonunu yani protein üretmeyi engellemeleridir. Bu bozukluklar sadece anne karnındayken değil ileri yaşlarda da ortaya çıkabilir.
PENİLKETUNİRİA (PKU) :
Enzim bozukluğu nedeniyle sonradan görülen bir zeka geriliğidir.
İki resesif genin birleşmesiyle karaciğerde enzim bozukluğu ortaya çıkmaktadır. Aslında çocuğun doğumu normaldir. Karaciğerin penilanin üretmesi yani penilüreik asit üretmesi ve bu asitin vücutta birikip beyne intikal etmesiyle zeka geriliği ortaya çıkmaktadır. Özellikle beynin ön fonton bloklarını etkiliyor. Bu durum ancak 6. aydan sonra ortaya çıkmaktadır. Bu çocuklar asla yürüyemezler, konuşamaz ve saralı olurlar. Zeka geriliği oranı ise % 26’dır.
PKU, 20.000/1 görülür. Bu zeka geriliğine yol açan resesif gen ise 70 kişi/ 1 oranında bulunmaktadır.
Çocuk doğar doğmaz bir idrar testiyle PKU olup olmadığı tespit edilebilir. İyi bir diyetle, sağlıklı yetiştirmeyle bu rahatsızlığın önüne geçilebilir.
Zeka geriliğine yol açan başka bir faktör ise enfeksiyon (mikrobik) hastalıklar:
Doğumdan sonraki ilk 6 ay, beyin gelişimi için çok önemlidir. Bu 6 ay içerisinde beyin, genel hatları ile şekillenip gelişimini tamamlar. Bu ilk 6 aydan sonra beyindeki hasarların önüne geçilemiyor.
KIZAMIKÇIK (RUBELLA):
Bir enfeksiyon hastalığıdır. Zeka geriliğine yol açabilir. Anne hamileliğin ilk ayında kızamıkçık olursa, bu bebeğe, % 50 oranında etki etmektedir. İlk aydan sonra kızamıkçık olursa, oran giderek azalmaktadır. Örneğin; 3. ayda etki oranı ise % 15’tir.
Eğer anne, ilk ayda kızamıkçık olursa kürtaj önerilmektedir. Ancak hamilelikten önce kızamıkçık aşısı yaptırdıysa buna gerek yoktur.
Frengi: (Bir başka enfeksiyon hastalığı)
Bu hastalığın nedeni ya kalıtımsaldır ya da cinsel temasla dışarıdan alınır. Kalıtımsal olarak frengili doğanlar uzun süre yaşamazlar. Sonradan kazanılması zeka ve beden gelişimine olumsuz etki eder. Ayrıca körlük ve sağırlığa da yol açabilir. Sfiliz mikrobunun yol açtığı bir hastalıktır. Bu mikrop nereye yerleşirse oranın gelişimini bozar. Cilt frengisi, boyun frengisi vs.
Tedavisi mümkün; cinsel ilişkilerde dikkatli olunması ve penisilinle tamamen yok edilebilmektedir.
MENENJİT VE ANSEFALİTLER:
Bu hastalıklar beyin ve omurilik zarlarının iltihaplanmasına yol açar. Koruyucu önlem alınmazsa salgın olur. Çocukta, 6 yaşına kadar büyük hasar yapar. 6 yaşından sonra beyin büyük ölçüde gelişip güçlü olduğundan, tahribat o ölçüde az olur.
Menenjitin yol açtığı bu duruma ‘sulukafa’ anlamında ‘hidrosefali’ denmektedir. Bunun da tedavisi bulunmuştur; plastik kanallarla bu su tekrar omuriliğe aktarılabilmektedir.
Çocuğun küçük yaşta menenjit olması zeka geriliğine hatta ölümüne yol açabilir. Körlük, sağırlık ve saraya da neden olabilir.
KAN UYUŞMAZLIĞI (Rh faktörü uyumsuzluğu):
Anne ile babanın kanının uyuşmaması. Bu hastalık ilk kez, ‘rhesus’ maymunlarında bulunduğundan bu ismi almıştır.
Kan gruplarımızı belirleyen unsur, kalıtımdır. Diyelim ki; baba Rh(+), anne ise Rh(-), anne hamile kaldığında Rh(+) faktörü, kalıtımsal olarak (babadan) çocuğa geçer.
Annenin karnına dağılan Rh’a karşı, anne karnında antipatiler oluşur. Annedeki antipatilerle birlikte geçen Rh, çocukta kırmızı kan hücrelerini yok eder. Eğer çocuk böyle doğarsa ya ölür ya da geri zekalı olur.
Anne karnındaki antipatilerin oluşması zaman alır. Bu nedenle genellikle Rh faktörü (kan uyuşmazlığı) ilk çocukta görülmez daha çok ikinci veya üçüncü çocukta görülür.
Transfration yoluyla bugün çocuğun kanı tamamen değiştirilebilmektedir.
KRETENİZM:
Troit bezinin yetersiz çalışması sonucu ortaya çıkar. Bu çocuklar, doğumlarını müteakip yavaş yavaş bedensel bozukluk gösterirler. El, yüz ve karın şiştir. Kollar ve ayaklar kısadır. Ayrıca zeka geriliğine de yol açarlar. Nedeni; iyot eksikliğidir. Çocuğa ya da hamileliği esnasında anneye, iyot (tuz) verilirse ortadan kaldırılabilir. Normal gelişim süreçleri yavaş, kendileri de yavaş hareket eden bebeklerdir.
Bir diğer zeka geriliğine yol açan faktör; beslenme bozuklukları özellikle de protein yetersizliğidir.
Bu zeka gerilikleri hiçbir zaman ileri düzeyde değildir. Küçük yaşlardaki açlık, protein yetersizlikleri ileri yaşlarda zeka geriliklerine yol açabilir.
Anne, hamileliği esnasında vitamin hapları alarak da bu tür rahatsızlıkların önüne geçebilir.