Archive for the ‘ÖZLÜ SÖZLER – KISSADAN / 9’ Category

KISSADAN – 9

Pazartesi, Ocak 2nd, 2023

  311 NOLU ODA

 Güney Afrika’nın Cape Town şehrindeki bir hastanede, her cuma 311 numaralı yoğun bakım odasına yatırılan hastalar ölü bulunmaktadır. Bu gizemli ölümlere, uzun süre açıklama getirilemez.

 Akla gelen her ihtimal tek tek değerlendirilir, ancak araştırmaların hepsi sonuçsuz kalır. Bu arada ölümler de devam eder. Son çare olarak, 311 numaralı yoğun bakım odası, kameralarla devamlı gözetim altına alınır.

 Sonuç çok trajikomiktir. Cuma sabahı saat 6’da odaları temizlemeye gelen temizlikçi kadın, hastanın bağlı bulunduğu solunum cihazının fişini çekerek, kendi elektrik süpürgesinin fişini takmakta, işini bitirdikden sonra da solunum cihazının fişini tekrar yerine takıp gitmektedir.

 WALDO SEN NEDEN BURADA DEĞİLSİN?

 “Sivil itaatsizlik”in önde gelen ismi Henry David Thoreau, ABD’nin Meksika’ya karşı yürüttüğü emperyalist savaş sırasında, kişi başına konan vergiyi, “ödediğim parayla insanlar öldürülecek” diye, ödemeyi reddeder. Bunun üzerine de “yasaya karşı gelmekten” suçlanarak tutuklanır.

 Kendisinden 14 yaş büyük olan ve birçok özgürlükçü düşünceyi kendisiyle paylaşan arkadaşı Ralph Waldo Emerson, hapiste kendisini ziyarete gelir ve sorar:

 “Henry, neden buradasın?”

  O da “Waldo, sen neden burada değilsin?” diye yanıtlar.

VİETNAM SAVAŞI VE MUHAMMED ALİ

Hristiyanlığı bırakıp islamı seçen ünlü boksör, Vietnam savaşına çağrıldığında katılmayı reddeder. Hakkında açılan “vatana ihanet davası”; 5 yıl hapis,10 bin dolar para cezası, boks lisansının ve pasaportunun iptali ile sonuçlanır.

Maç yapamadığı için ekonomik sıkıntıya düşer ve iflas ettiğini açıklamak zorunda kalır. Ailesinin yardımı ve üniversitelerde yaptığı para karşılığı konuşmalarla geçimini sağlar.

Savunmasında “Vietnamlılar bana hiçbir kötülük yapmadılar ki, onlarla savaşayım ama kendi ülkemde sen zencisin diye sürekli aşağılandım, ikinci sınıf insan muamelesi gördüm” demiştir.

1970’te temyiz davasını kazanıp tekrar boksa döndü. Kariyeri boyunca yaptığı 61 maçtan sadece 5’ini kaybetti.

MİLYONLARCA İNSANI KURTARAN VE ÖLDÜREN NOBEL ÖDÜLLÜ; FRİTZ HABER

Fritz Haber, 9 Aralık 1868 tarihinde  Polonya‘da Yahudi bir çiftinin oğlu olarak doğmuştur. Babası Siegfried Haber boya pigmentleri, boyalar ve ilaçlarla uğraşan tanınmış bir tüccardı. Doğumundan üç hafta sonra annesi Paula Haber’i kaybetti.

 Berlin‘de bulunan Friedrich Wilhelm Üniversitesi‘ne (Humboldt Üniversitesi) kimya bölümüne kaydoldu. Aldığı eğitim, amonyak sentezleme alanında birçok yeni keşif yapabilmesi için ona yardımcı oldu. Yahudi olmasının akademik kariyerinin gelişmesini engellediğini düşündüğünden dinini değiştirip Hıristiyanlığa geçmiş, ilk eşi Clara’yı da buna zorlamıştı.

Albert Einstein ve Fritz Haber yakın arkadaştılar fakat karakterleri ve siyasi görüşleri tamamen farklıydı. Albert Einstein kozmopolit bir bohem, Fritz Haber katı ve disiplinli bir Alman yurtseverdi.1889’da, bir yıllık zorunlu hizmet için Altıncı Bölge Topçu Alayı’na katıldı.

1906 yılında, Fiziksel Kimya ve Elektrokimya Profesörü ve Enstitü Müdürü olarak atandı. Buna rağmen çeşitli projeler üzerinde çalışmaya devam etti.

Fritz Haber, 1907 yılında hidrojen-oksijen yakıt hücresi hakkında ayrıntılı bir çalışma yaptı. Daha sonra 1909‘da cam elektrot üzerinde öncü bir çalışmaya başladı. Ancak 1908‘de amonyağın laboratuvar koşullarında nitrojen ve hidrojen gazıyla sentezlenmesini sağlayan ‘Haber Yönteminin icadı, en önemli çalışmalarından biri oldu.

 1914‘te 1. Dünya Savaşı başladığında, Savaş Bakanlığı Kimya Bölümü Başkanı oldu. Görevi, hendek savaşında kullanılmaya uygun ölümcül gazlar geliştirmekti. Sadece bu gazları geliştiren ekibi yönetmiyordu, aynı zamanda kullanıcıları koruyacak bir maske de icat etmişti.

Nisan 1915‘te cephede, çoğu Cezayir kökenli ellibin Fransız askerinin klor gazından ölümünü, büyük bir mutlulukla gözlemlemiştir.

Haber, savaş sırasında yeni ve “daha etkili” zehirleri geliştirmekten de sorumluydu. Alman ordusunda yüzbaşılığa terfi etmişti ama Berlin‘deki villasında yeni rütbesinin ilan edildiği gece eşi intihar etti. Çiftin Hermann adında bir oğlu vardı.

Polonya Yahudisi bir aileden gelen ve eğitimli bir kimyacı olan Clara Immerwahr Haber, hayatını evine, oğullarına adamıştı ancak kocasının yaptığı araştırmaların insanlara verdiği zararlar nedeniyle gittikçe hayâl kırıklığına uğramıştı. 2 Mayıs 1915’te Clara, kocasının zehirli gazlar üzerindeki çalışmalarını lanetleyerek intihar etti.

Clara’nın ölümü, Frizt Haber’in hayatında çok fazla şey değiştirmeyecekti.

Savaştan sonra bile, 1919‘dan 1923‘e kadar Alman Ordusu için gizli kimyasal silah programında çalışmaya devam etti.

Bir Yahudi olarak doğmuş olmasına karşın, uzun zaman önce Hıristiyanlığa geçmişti. Ayrıca, 1. Dünya Savaşı sırasında ülkesine yaptığı hizmet de “eşsizdi”. Bütün bunların kendisini vatansever bir Alman olarak kabul ettireceğini düşündü ama öyle olmadı. 1930 sonrası nazizim hızlı ve tedirgin edici şekilde yükselmeye başladı.

Haber, farklı alanlarda çalışmış olmasına rağmen, atmosferik nitrojen ve hidrojen gazları kullanarak amonyak sentezi üzerine yaptığı çalışmalarla da tanınıyor.Haber-Bosch Yöntemiolarak bilinen işlemle gübrenin endüstriyel biçimde üretimini sağladı ve bu da tarım mahsullerinin miktarını önemli ölçüde artırdı.

Haber-Bosch Süreci’ne ek olarak, Fritz Haber, Born-Haber Döngüsü ile de tanınır. Haber ve Max Born tarafından geliştirilen döngü, esas olarak bir iyonik katı maddenin kafes enerjisini hesaplamak için kullanılır.

Fritz Haber, Amonyak konusundaki çalışmaları nedeniyle 1918 yılında Nobel Ödülü‘nü kazandı. Buna karşın, kimyasal savaşın babası, zehirli gaz araştırmaları nedeniyle bir savaş suçlusu olarak tutuklanmaktan korkuyordu.

Weimar Cumhuriyeti’nin yeni Almanya’sında, karakteristik bir özgüvenle ‘yurtseverliğe’ devam etti.

Birinci Dünya Savaşı sonrasında 1919-1923 yılları arasında Almanya‘nın gizli kimyasal silah geliştirme çalışmalarına yer almayı sürdürdü. 1920’lerde enstitüsünde çalışan bilim adamları, II. Dünya Savaşı‘nda Yahudi Soykırımı Holokost‘ta Nazi ölüm kamplarında kullanılacak ‘Zyklon B’ gazının öncülü sayılan ‘Zyklon A’yı geliştirdiler.

Adolf Hitler‘in 1933 yılında Şansölye (Başbakan) seçilmesiyle, Fritz Haber ve dünyanın geri kalanı için durum daha da kötüleşti. Naziler kısa süre sonra kamu hizmetlerindeki Yahudilerin işten çıkarılmasını isteyen bir emir yayınladı. Başında bulunduğu enstitü çalışanlarının yüzde 75’i Yahudi’ydi ve görevden alınmaları gerekiyordu. Fritz Haber bir süre oyalandı ve ardından istifa etti. Kaiser Wilhelm-II‘ın Almanya’sında büyümüştü, yeteneğinin takdir görmesini istiyordu. Aynı şekilde çalışanları da bunu hak ediyordu. Ebeveynlerinin ve büyükbabalarının kim olduğu önemli değildi.

Fritz Haber, kısa sürede vatanının elden gittiğine inanarak Almanya‘dan ayrıldı. Avrupa‘da dolaştı ve bir süre için İngiltere‘deki Cambridge Üniversitesi‘nde profesörlük yaptı. Oradayken, Fransızlar tarafından kendisinin bir savaş suçlusu olarak nitelendirilmesiyle İngilizler şaşkına döndü. Fritz Haber İngiltere‘den ayrılarak, amaçsızca Avrupa’da dolaştı, bu esnada sağlığı gittikçe kötüleşti. Bir sanatoryumda iyileşmek için, İsviçre‘ye giderken kalp krizi geçirdi. Fritz Haber, 1934‘te bir otelde yalnız başına öldü. Ölümünden hemen önce, zihnini ve yeteneklerini savaşın hizmetine vermesinden ötürü pişmanlığını dile getirdi.

Fritz Haber, bir sonraki dünya savaşı başladığında çoktan ölmüştü ancak araştırmalarının çoğu, Zyklon adında hidrojen-siyanür pestisiti de dahil olmak üzere, hâlâ kullanımdaydı. Naziler bu buluşu yeniden keşfettiklerinde, ihtiyaçlarını mükemmel bir şekilde karşılayacağını fark ettiler. Gerekli olan tek şey, formülde yapılacak küçük bir değişiklikti. Zyklon-B, Fritz Haber’in yeğenlerini, torunlarını, arkadaşlarını ve diğer milyonlarca Yahudi insanını Auschwitz‘in gaz odalarına doldurulduktan sonra öldürecek olan gazdı.

Talihin bu acı mı acı cilvesi, belki de Fritz Haber hakkında anlatabilecek en dokunaklı gerçeklerden biriydi. Hayatı, kör bir vatanseverlikten daha derine gidiyordu. Sadece bir Alman Yahudi‘si değildi, bir insandı. Yaratıcı ve yıkıcı, sıcak kalpli ve acımasızdı. Araştırmalarıyla insanlığa büyük miktarlarda besin katkısı sağlarken, diğer yandan binlerce insanın acı dolu ölümleriyle mutlu oldu. Lüks içinde yaşarken, kaçarak, saklanarak ve yokluk içinde bir otel odasında tek başına, 29 Ocak 1934 tarihinde İsviçre‘de 66 yaşında ölmüştür.

ALEKSANDR PUŞKİN’İN ÖLÜMÜ

(ORHAN TÜLEYLİOĞLUMİLLİYET SANAT)

1836 kışı Petersburg sosyetesinde şairi kıskananlar, eşi Natalya ile ilgili alçakça bir iftira uydururlar. Eşinin adını önce Çarın sonra da Baron Dantes’in sevgilisi diye etrafa yayarlar.

Puskin, kendisi ve ailesini korumak amacıyla Dantes’i, zamanın geleneği olan düelloya davet eder. 27 Ocak 1837 de Dantes ile yaptığı düello yirmibirinci ve son düellosu olur. Ağır yaralanan Puskin, iki gün sonra yaşama veda eder.

Ölümünden sonra Dantes’in havaya ateş ettiği ancak başta Çar olmak üzere, komplo kuranların keskin nişancısı tarafından vurulduğu iddia edilmiştir.

Rusya’dan sürülen Dantes, Fransa’ ya yerleşip politikayla uğraşır. Yıllar sonra Maksim Gorki’yle karşılaşlaştıklarinda ona elini uzatır. Gorki :

“Afedersiniz beyefendi, ben büyük Rus şairini vuran eli sıkmam” der. Dantes öfkeyle:

“Benim elim onurunu korudu. Öldürmek için ateş etmedim’ der.

Gorki, Dantes’i düelloya davet eder ancak Dantes buna bir mektupla cevap verir.

“Doğmakta olan Rus şiirini güneşinden yoksun kılmak istemiyorum. Aramızdaki ihtilafı sona ermiş olarak kabul etmenizi saygılarımla bildiririm” der.