Archive for the ‘P:ÖĞRENME PSİKOLOJİSİ’ Category

ÖĞRENME PSİKOLOJİSİ

Cumartesi, Aralık 5th, 2009

 

 Öğrenme psikolojisinin konusu; davranışta meydana gelen değişmelerdir.

 Edimsel psikolojide, bir organizmanın davranışına neden olan çevresel koşullarla, sözkonusu davranış arasında ilişki kurduğumuzda davranışı açıklamış oluruz. Eğer organizma bir davranış yapıyorsa, bu davranışa etki eden mutlaka çevresel koşullar vardır.

 

 Davranışı açıklamamızın nedeni:

 1-Davranışı anlamak kolaylaşır.

 2-Davranışı yordamak kolaylaşır.

 3-Davranışı kontrol altına almak mümkün olur.

 

 Edimsel koşullanma; Bir davranışın kendi sonuçlara bağlı olarak değişikliğe uğraması sürecidir.

 Edimsel psikoloji, önceleri davranış bilimi olarak ortaya çıkmışsa da sonraları genel bir yaklaşım biçimine dönüşmüştür.

 Edimsel psikolojide iki temel kavram var; ‘uyarıcı’ ve ‘davranım’.

 Uyarıcılar; organizmanın duyu organlarını uyaran enerjidir.

 Davranım ise organizmada meydana gelen her türlü faaliyettir.

 

 Genel olarak edimsel davranışlar üçlü bir ilişki içindedir:

 Ayırt edici uyarıcı(davranıştan önce olup, davranışın yapılmasına zemin hazırlıyorlar) è Edim è Pekiştirici uyarıcı (davranıştan sonra meydana gelen ve davranışın ilerde yapılma sıklığını artıran uyarıcılardır)

 Örneğin; sınavdan önce dağıtılan sınav kağıtları, ayırt edici uyarıcıdır. Sınav sonunda alınan yüksek not ise pekiştirici uyarıcıdır.

 

 Ayırt edici uyarıcıların görevleri:

 

 1-Bu uyarıcılar, davranıştan önce ortamda vardırlar ve davranışın yapılmasına zemin hazırlarlar.

 Olumlu pekiştireç için düşünürsek; bir ayırt edici uyarıcı durumunda, organizma belli bir davranışı yaptığı taktirde, pekiştirecin gelme olasılığı yüksek demektir. Organizma belli bir ayırt edici uyarıcı sayesinde, belirli bir davranışı yapmayı öğrenir.

 2-Ayırdedici uyarıcı, olumsuz pekiştirmede de sözkonusudur. Burada ayırt edici uyarıcı iki değişik görev alır:

 a)İtici uyarıcının başlayacağını gösterir.

 b)İtici uyarıcı zaten ortamdadır. Bir davranış yapılırsa itici uyarıcı ortamdan kalkar.

 3-Ceza için ayırt edici uyarıcı, ortamdadır. Organizma, bir davranış yaparsa ceza ile karşılaşacak demektir.

 

 Olumlu pekiştireç; organizmanın bir davranış sonucunda ortama yeni bir uyarıcı katılıyor. Bu uyarıcı o davranışın ilerde yapılma sıklığını artırırsa buna olumlu pekiştireç denir.

 Olumsuz pekiştireç; organizmanın yaptığı bir davranış sonucunda ortamdaki bir uyarıcının etkisi, azalıyor ya da ortadan kalkıyor. Bu uyarıcının ortamdan kalkması, sözkonusu davranışın yapılma sıklığını artırırsa buna da olumsuz pekiştireç denir.

 

 Uyandırıcı uyarıcılar:

 Daima davranıştan önce ortamda vardırlar ve bir tepkinin ortaya çıkmasına yol açarlar. Yani bir refleks olayını başlatırlar. Öneğin; ışık azakdıkça gözbebeği küçülür.

 Uyandırıcı uyarıcının her verilişinde tepki ortaya çıkar. Oysa ayırt edici uyarıcıda davranışın olasılığı artar.

 Uyandırıcı uyarıcının açığa çıkardığı tepkiye; ‘tepkisel uyarıcı’ denir.

 Davranışı kontrol etmeyen ya da etki etmeyen uyarıcıya ise ‘nötr uyarıcı’ denir.

 

 Birincil ya da şartsız pekiştireç; doğrudan doğruya organizmanın fizyolojik durumuna hitap eden pekiştireçlerdir. Öğrenme olmadan davranışı kontrol etme olanağına sahiptirler.

 Örneğin; su, hava, yemek gibi pekiştireçlerdir. Öğrenilmelerine gerek yoktur. Çünkü, doğuştan getirilen özelliklerdir.

 İkincil ya da şartlı pekiştireç; davranışı kontrol etme sonradan öğrenilmiştir. Başlangıçta nötr olan bir uyarıcı, şartlı pekiştireç olabilmektedir.

 Örnek:

 Çalışıp para kazanıyor (SD) à Gidip döner alıyor(P) à Para kazanıyor(SR) àDöner alıyor(P) à SR / SD

  SR; önceki P için, şartlı pekiştireçken sonraki P için, ayırt edici uyarıcıdır.

  SD; ayırt edici uyarıcı.

  SR; pekiştirici uyarıcı.

    P; davranış.

 İkincil pekiştireç; kendisinden önce gelen davranış için pekiştireç rolünü, kendisinden sonra gelen davranış içinse ayırt edici rolünü oynar.

 

 Davranışın şekillenmesi; organizmanın repertuarındaki davranışları şekillendirilerek, repertuarında olmayan yeni bir davranışın (örneğin, pedala basma) ortaya çıkarılmasıdır. Yani amaç, davranışın ortaya çıkması için uygun davranışların şekillendirilmesidir.

 

 Davranış topoğrafyası; bir davranışın yapılması için hangi kasların kullanılacağının öğrenilmesidir.

 Edimsel koşullanmada birinci şart, davranışın topoğrafyası değil, belli bir davranışın açığa çıkarılmasıdır. Örneğin; önce yazı yazması öğretilir daha sonra yazıyı sağ elle yazması öğretilir.

 

 Devamlı pekiştireç; organizma istenilen davranışı yaptığı zaman her seferinde bir pekiştireç alıyor yapmadığı zamansa alamıyor. Buna devamlı pekiştireç denir.

 Batıl davranış; organizmanın istenilen davranışı yapsa da yapmasa da aynı pekiştireci alması olayıdır. Bu durumda öğrenme olmaz. Çevresel değişiklikler, organizmanın davranışından bağımsız olarak meydana geliyor demektir. Yani organizma herhangi bir davranış yaparken bir pekiştireç verilmesi, pekiştirecin verildiği an yapılan davranışın sıklığını artırır, buna da batıl davranış denmektedir. Örneğin; bireyin çalışsa da çalışmasa da iyi not alması vs.

 

 Edimsel bir davranışın kazanılması demek, bir davranışın sıklığının artırılması demektir. Bu davranış, hiç gözlenmemiş ya da ara sıra gözlenen bir davranış olabilir. Tepkisel davranışların, uyandırıcı uyarıcıları vardır. Uyandırıcı uyarıcı, ne zaman verilirse sözkonusu tepki ortaya çıkar.

 Fakat edimsel davranışların uyarıcıları yoktur. Bu nedenle edimsel davranışlar, sonuçlarıyla kontrol edilebilirler. Bu yüzden de davranışın, organizma tarafından yapılması beklenir. Pekiştireç de davranıştan sonra ortaya çıkmaktadır.

 

 Davranışın sönmesi; pekiştirilen bir davranışın, pekiştirilmeyip sıklığının azalmasına denir.

 Sönmeye direnç; bir davranış pekiştiricisiz olarak kaç defa ve ne kadar süreyle yapılıyor ona denir.

 

 Sönmeye direnci etkileyen değişkenler:

 

 1-Pekiştirme tarifeleri; örneğin, sönme direnci en fazla olan tarife, ‘değişken oranlı tarife’dir (VR): En az olansa ‘sabit fasılalı tarife’dir(FI).

 2-Organizmanın yaşantısı; geçmişte sönme yaşantısı olmayan organizmanın yaşantısının sönmesi daha zor olurken, yaşantısında sönme olayı varsa daha kolay olmaktadır.

 3-Pekiştiricinin şiddeti ve miktarı, sönmeye direnci etkilemektedir. Şiddetliyse kolay, şiddetsizse de daha kolay sönmektedir.

 

 Kendiliğinden geri gelme; sönmüş davranışın tekrar gözlenmesidir. Eğer bir davranış bir kez söndükten sonra hiç geri gelmiyorsa o davranış tamamen sönmiş demektir. Devamlı geri geliyorsa, organizma o davranışa çok dirençli demektir.

 Ayırt edici uyarıcıların iki işlevi vardır:

 

 1-Genelleme:

  a)Uyarıcı genellemesi; bir davranışın değişik ayırt edici uyarıcılarla görülmesi olayıdır.

  b) Davranım genellemesi; bir ayırt edici uyarıcı durumunda değişik davranışların ortaya çıkması olayıdır.

 2-Ayırt etme; organizmanın bir uyarıcı durumunda o davranışı yapması başka bir uyarıcı durumunda o davranışı yapmaması.

 Ayırt etmenin olması için, bir davranış sadece belli bir ayırt edici uyarıcı durumunda pekiştirilmeli, diğer durumlarda pekiştirilmemelidir.

 

 Davranışta kontrast; bir ayırt edici uyarıcı durumunda, davranışın pekiştirilmesiyle davranışta artma, pekiştirilmeme durumunda azalma görülmesidir.

 

 Bir organizmanın belirli bir davranışı yapmamasını nasıl engelleriz?

 1-Söndürürüz,

 2-Cezalandırırız,

 3-Organizmayı ortadan kaldırırız,

 4-Organizmanın o davranışla elde edeceği sonucu başka davranışlarla elde etmesini sağlarız,

 5-Doygunluk sağlarız.

 

 Ceza; organizmanın istenmedik bir davranış yapması sonucu, bir itici uyarıcıya maruz kalması ya da olumlu pekiştireçten yoksun kalmasıdır.

1-Ceza, verildiği sürece etkilidir. Ceza için ayırt edici uyarıcı, ortamdan kalktığı anda davranış, eskisinden daha sık bir şekilde ortaya çıkar. Bu yüzden, ceza için ayırt edici uyarıcının her zaman ortamda bulunması gerekir.

2-Eğer bir davranış cezalandırılıyorsa, her seferinde cezalandırılmalıdır.

 

 Kaçma; itici bir uyarıcıya maruz kalan organizmanın bir davranış yaparak bu uyarıcıdan kutulması ya da bu uyarıcının etkisinin azalmasıdır. Örneğin; başağrısı başladıktan sonra ilaç almak.

 Genellikle kaçmayı, kaçınma izler.

 

 Kaçınma; organizma itici bir uyarıcıya maruz kalmadan, sözkonusu muhtemel itici uyarıcıyı, geciktirici davranıştır.

 Örneğin; başağrısı gelmeden önce ilaç alarak başağrısını başka bir itici uyarıcıya kadar geciktirmektir.

 Zamanlı kaçınma koşullama; organizmanın itici uyarıcının gelmesine yakın sürelerde yüksek davranış göstermesi ve davranışa son vermesidir.

 

 Pekiştirme tarifeleri:

 

 Pekiştirme tarifeleri; bir davranışın ne zaman ya da kaçıncı tekrardan sonra pekiştirileceğini gösteren tarifelerdir.

 

 Pekiştirme tarifeleri ikiye ayrılmaktadır:

 1-Oranlı tarifeler,

 2-Fasılalı (aralıklı) tarifeler.

 

 Oranlı tarifeler; organizmanın pekiştirici olabilmesi için birden fazla davranım yapması gerekir.

 Fasılalı tarifeler; organizmanın pekiştireç alabilmesi için belirli bir süre beklemesi ve o sürenin bitiminde de uygun davranışı yapması gerekir.

 Oranlı tarifeler:

 a)Sabit oranlı tarifeler (FR),  b)Değişken oranlı tarifeler (VR)

 Fasılalı tarifeler:

 a)Sabit fasılalı tarifeler (FI),  b)Değişken fasılalı tarifeler (VI)

 

 Sabit oranlı tarife (FR); organizmanın pekiştireç alabilmesi için tamamlaması gereken davranış sayısı her seferinde aynıdır

 Örneğin; organizma üç davranışta bir pekiştireç alıyorsa, tekrar pekiştireç olabilmesi için başa dönmesi gerekmektedir.

 Değişken oranlı tarife (VR); organizmanın pekiştireç olabilmesi için, tamamlaması gereken davranış sayısı her seferinde farklıdır.

 Burada sayılar, tamamen tesadüfidir. Matematiksel bir ilişki kurulmaz. Kurulursa sabit oranlı olur. Sayılar düzenli olduğunda, organizma bunu anlıyor ve davranışın topoğrafyası belirlenmiş oluyor.

 Oranlı tarifelerde tarife zayıfladıkça (daha fazla sayıda davranışa pekiştireç verilmesi), davranım sayısı artar.

 Zayıf tarife; davranım sayısının gittikçe artırılarak pekiştireç verilmesidir. Yani organizmanın, pekiştireç alabilmesi için davranış sayısını her seferinde artırması gerekir.

 Zorlanma; oranlı tarifelerde, oranın aniden yükseltilmesi sonucu davranışta görülen duraklamadır.

 Davranışı en güçlü sürdüren; ‘değişken oranlı tarife’dir Bu tarife en zor sönen tarifedir. Sönmeye direncin en düşük olduğu tarife; ‘sabit fasılalı’dır.

 Sabit fasılalı tarife; organizmanın pekiştirici alabilmesi için beklemesi gereken süre, her seferinde aynıdır.

 Değişken fasılalı tarife; organizmanın pekiştireç alabilmesi için beklemesi gereken süre, her seferinde farklıdır.

 Örneğin; organizma üç dakika bekledikten sonra uygun davranışı yapıyor ve pekiştireci alıyor.

 Ardaşık tarife; bir tarife diğerine eklendiği zaman meydana gelen ‘katışık tarife’ye denir.

 

 Davranışın sıklığını etkileyen değişkenler:

 

 1-Tarifenin cinsi; davranışın hangi tarife ile pekiştirildiğidir.

 2-Tarifenin zayıflığı; özellikle oranlı tarifelerde tarife zayıfladıkça, organizmanın davranış sıklığı artar.

 Fasılalı tarifelerde, batıl davranışın ortaya çıkışını engellemek için sürenin sonunda organizmanın uygun davranışı yapması ve pekiştirecin verilmesi gerekir.

 Uygun davranışı yapmayıp beklediği süre, tarifenin süresi değildir.

 

 Davranımlar arası süre ya da IRT: (İki davranım arasında geçen süre)

 

 Oranlı tarifelerde, kısa IRT ler ayrımlı olarak pekiştirilir. IRT ler kısaldıkça, organizmanın pekiştirici olma olasılığı artar. IRT ler uzun olduğu zaman, organizmanın davranım sayısı düşüktür. Dolayısı ile pekiştireç olma olasılığı düşüktür.

 Oranlı tarifelerde, davranışın sıklığını etkileyen bir değişken de oranın kendisidir. Bu tarifelerde bir davranış, kendinden önceki bir davranış için ayırt edici uyarıcıdır. Bu nedenle oranlı tarifeler; şartlı, ikincil pekiştireçlerdir.

  Oranlı tarifelerde, davranışın sıklığını etkileyen değişkenleri toparlarsak:

 1-Kısa IRT lerin, ayrımlı olarak pekiştirilmesi.

 2-Oranın kendisi, şartlı pekiştireç haline gelmektedir.

 3-Davranım sayısı.

 Fasılalı tarifelerde ise organizma pekiştiriciyi aldığı an, davranışı kesiyor sonra yavaş yavaş tekrar davranışta bulunur.

 

 Tepkisel koşullama:

 

 Tepkisel davranışlar, bir anlamda refleks tepkilerden oluşuyor. Bunlar, içgüdüsel olarak ortaya çıkan davranışlardır. Yani doğuştan getirilen davranışlardır.

 Tepkisel koşullama; herhangi bir tepkiyi, başlangıçta nötr olan bir uyarıcının kontrolü altında tutma olayıdır.

 Koşulsuz uyarıcı ise bir tepkiyi, herhangi bir koşula bağlı olmadan ortaya çıkartma özelliğine sahip uyarıcıdır. Buna bağlı olarak, açığa çıkan tepki ise koşullu tepkidir.

 Koşullu uyarıcı; başlangıçta nötr olan ve koşulsuz uyarıcıyla birlikte bulunma sonucu, koşulsuz tepkiyi ortaya çıkarmaya başlayan uyarıcılara; koşullu uyarıcı denir. Bu uyarıcıya bağlı olarak ortaya çıkan tepkiye ise ‘koşullu tepki’ denir.

 Örneğin; şiddetli ışık à gözbebeğinin büyümesi.

                     Yiyecek à salya

 

 Bir nötr uyarıcı nasıl koşullu uyarıcı haline getirilebilir?

 a) Zamandaş koşullama; önce koşullu uyarıcı verilmeye başlanır. Bundan en geç, 5 saniye sonra koşulsuz uyarıcı verilir.

 b) Gecikmeli koşullama; teknik olarak zamandaş koşullamayla aynıdır. Fakat koşulsuz uyarıcı, koşullu uyarıcının başlamasından en az 5 saniye sonra verilir. Zamandaş koşullamadan farkı; sürededir.

 c) İzli koşullama; koşullu uyarıcı verilip bittikten sonra koşulsuz uyarıcı veriliyor. Bu işlem, defalarca yapıldıktan sonra koşullu uyarıcıyı yalnız verdiğimizde, bittikten sonra koşullu tepki ortaya çıkıyor. İki uyarıcı arasında süre; yarım saniyedir.

 d) Ters koşullama; önce koşulsuz sonra koşullu uyarıcı veriliyor. Bu yüzden, davranışı kontrol edici özellik taşımaz.

 e) Zamanlı koşullama; bir koşullu uyarıcı yoktur. Koşulsuz uyarıcı tek başına defalarca verilir. Arada geçen zaman, koşullu uyarıcı haline gelir. Ve bir süre sonra koşulsuz uyarıcının verilmediği durumlarda, tepki ortaya çıkar. Bu tepki de koşullu tepkidir. İki uyarıcı arasında geçen süre 3 saniyedir.

 

 Tepkisel koşullamanın özellikleri:

 

 1-Herhangi bir organizma, tepkisel koşullamada kullanılabilir.

 2-Organizma, koşullu ve koşulsuz uyarıcılar arasındaki zaman ayırt etmeyi öğrenebilir.

 3-Hemen her zaman her türlü uyarıcı, koşullu uyarıcı olarak kullanılır.

 4-Koşulsuz uyarıcının niteliği, koşullu tepkinin niteliğini belirler. Örneğin; koşulsuz uyarıcı ‘yemek’ ise koşullu tepki de bununla ilgilidir. (Salya salgılamak gibi)

 5-Koşullu ve koşulsuz uyarıcının zaman bakımından yakınlığı önemlidir. Bu ikisi arasındaki zaman süresi artarsa, koşullu uyarıcı etkinliğini kaybeder.

 6-Koşullu uyarıcının şiddeti, koşullanmayı etkiler. Özellikle itici uyarıcılar (şiddetli elektrik şoku gibi), koşullu uyarıcılar olarak kullanılacaksa bunların şiddeti çok önemli hale gelir. Çünkü genel olarak, organizmalarda refleks hiyerarşilerinden sözedilir. Refleks hiyerarşilerinin, üst basamaklarındaki refleksler hem çabuk olarak ortaya çıkmakta hem de vücudun her tarafında gözlenir. Yani bir koşulsuz uyarıcı, birden fazla tepki ortaya çıkarmaktadır. Bu refleks, ‘üstün bir refleks’tir.

 Oysa şiddetli bir ışık karşısında sadece gözbebekleri büyür. Üstün bir refleksin koşulsuz uyarıcısı daha aşağı düzeydeki bir tepki için, koşullu uyarıcı olarak kullanılamaz.

 Üstün refleks; bir koşulsuz uyarıcının, birden fazla tepki ortaya çıkarmasıdır.

 Karşıt koşullama; güçlü refleksin koşulsuz uyarıcısını, zayıf refleks için koşullu uyarıcı yapılmak isteniyor. Ancak bu işlem yapıldığında, işlem tersine dönüyor. Yani zayıf refleksin koşulsuz uyarıcısı, güçlü refleks için koşullu uyarıcı durumuna geliyor.