DUVAR YAZILARI
– Kayseri’ye giderken pastırma götürmeye gerek yok!
– Kayseri’ye “b(p)astırmaya” mı yoksa “basmaya” mı (kumaş almaya) gidiyorsun?
– Reşadiye’nin “çam davası”, Erbaa’nın “kan davası”, Niksar’ın “kız davası” bitmez.
– Kars’ın 4 K’sı meşhurdur; kazı, kızı, karı, kaşarı.
– Karaman‘ın koyunu, sonra çıkar oyunu.
– Afyon’un “kaymağı”, Konya’nın “manyağı” meşhurdur.
– Ev alırsan tuğladan, kız alırsan Muğla‘dan!
– Senin yaptığını Çorumlu yapmaz.
– Geçti Bor‘un pazarı sür eşşeğini Niğde‘ye!
– Kısa kes, Aydın havası olsun!
– Herkes gider Mersin‘e, biz gideriz tersine!
– Kartal – Pendik, gittik geldik.
*
– Adanalıyık, Allahın adamıyık
bici yerik, şalgam içerik
gündüz pamuk toplarık
gece karı hoplatırık.
*
– Urfalıyız, yorgansız yatarız kadınsız(!) yatmayız.
– Soğuk Erzurum‘da dolaşır, Sivas‘ta ikamet eder!
– Erzurum’a girdim dumanlı dağlar, Erzincan’a girdim ne güzel bağlar.
*
– Başımıza bir “kaza, bela” gelmeden, hayırlısıyla bir ölseydik!
– Topraktan geldik toprağa döneceğiz ama arada çamur olanlar da var.
– Hayat, biz onu planlarken, akıp geçen zamandır.
– Hayat geriye doğru anlaşılır, ileriye doğru yaşanır.
– Kendiyle barışık olan, herkesle barışık olur.
– En iyi kitap, henüz yazılmamış olandır.
– Hiçbir öğreti, ne yüzde yüz doğrudur ne de yüzde yüz yanlıştır.
– Yaşamak; nefes aldığın zamanlar değil, nefesinin kesildiği anlardır.
– Hayat; sevmediğin bir şeyi yaparak yaşayacağın kadar uzun değildir.
– Öyle bir yerdeyim ki; “yaşamak” için geç, “ölmek” içinse erken!
– Fırsatlar trenlere benzer, o trene binmek için de istasyonda olmak gerekir.
– İnsanları sev, eşyaları kullan. Çünkü tersi, asla işe yaramaz. (J.F.MILLBURN, R.NICODEMUS)
– Beklenti uzadıkça, umutsuzluğa yol açar.
– Çok sabırlı olanlar, gerektiğinde gemileri değil limanları da yakarlar.
– Limanlar gemileri korumak için yapılmıştır ama gemiler limanlarda durması için yapılmaz.
– Aklına satmayı koyanlar, ya bizi değiştiriyor ya da ürünü.
*
– Ülkeler barışta zenginlerin, savaşta fakirlerindir!
– Ülkeler kılıçla fethedilir ama adaletle yönetilir.
***
– “Arkasında düşmanı hisseden, önündekiyle savaşamaz.” (CENGİZHAN)
***
– Tek bir kurşun bile atılmadığı için, barışı korumak zordur!
– Bir “fikri” herkes paylaşıyorsa, o fikrin doğruluğundan şüphe ederim!
*
– İsteyenin bir yüzü, vermeyenin iki yüzü birden..!
– Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna bile az!
– Bir söyle, bin ah işit!
*
– Bazen hayatlarımızı iyileştirmek için, acı veren şeyler yapmak zorundayızdır.
“İSTİLA” filminden
– Aynı fırtınadayız ama aynı gemide değiliz.
İKLİM AKTİVİSTLERİ
– Başarılı insanlar, hatalarının sorumluluğunu alır, başarısız insanlar ise başkalarını suçlar.
***
– Kendimi efendi biri zannediyordum ama psikopat çıktım.
FATİH HÜRKAN (SURVİVOR)
– Hollywood, öpücüğünüze iki milyon dolar, ruhunuza ise iki dolar veren yerdir.
MARİLYN MONROE
*
– Çoğu zaman, evdeki hesap çarşıya uymaz.
– Taş üstünde taş, omuz üstünde baş bırakmıyorlar!
– Ayağına değmedik taş, başa gelmedik iş olmaz.
– Ayağına taş, gözüne yaş, yüreğine telaş değmesin.
– Ummadık taş baş yarar.
Oturacağın yere de dikkat et! Yaşa, taşa, başa oturma.(Amel olursun, soylemedi deme…)
– Ortalık, kabiliyetsiz muktedirler ile kifayetsiz muhterislerden geçilmiyor.
– Yiğidi öldür, hakkını yeme! İyiler, mutlaka kazanır.
– Artık rekabet; “iyiler” arasında değil, “en iyiler” arasındadır.
– Her çağın en iyileri, iki elin parmaklarını geçmez ve sen onlardan biri olmaya çalışacaksın!
– İnsan; bir on yılda kendini, bir on yılda ülkesini, bir on yılda da dünyayı değiştirebilir!
– Bir çivi bir nalı, bir nal bir atı, bir at bir adamı, bir adam da bir ülkeyi kurtarır.
– Azimle yapan, taşı bile deler.
– “Burjuva” olabilmek için, en az üç nesil üniversite mezunu olmak gerekiyormuş! Eğitim şart…
*
– Sıralamaya giremeyen elenir.
Elenenler; hayatta “asgari ücrete”, savaşta da “en önde gitmeye” tabidir.
Vatan sağolsun!
“Oksijeni tüketiyorsun!” diye imha da edebilirlerdi, öldürmediklerine şükret!
*
– Ağzı var dili yok, vur eline al lokmasını, adı “mülayim” sert olsa ne yazar!
– Akacak kan, damarda durmaz. Bükemeyeceğin bileği, öp!
*
– Bilmiyorum, duymadım, görmedim
hem körüm hem sağır
gözlerimi kaparım
vazifemi yaparım
kelebek gibi uçar,
arı gibi sokarım.
*
Erkekler, pamuk prenses
kadınlar, beyaz atlı prens
umutsuzlar çokoprens bekler.
***
– Hak yiyen “bok” yer. Onun da kötüsü, “bokyedi başı” olmaktır.
– Bir gözü “kalk gidelim” diyor, öbür gözü “bok yeme otur” diyor.
– “Cin” olmadan, adam çarpmaya kalkar,
“hakım” diyeceği yerde de “bokum” der çıkar.
– Kaçacağı yerde sıçacağı gelir, diğeri de “sıçtığın yere kadar kovalayacağım” diyor.
– Boka cila çekmişler, takke düşünce kel görünmüş!
– Ağzı olan konuşuyor, bir şeyi de bilmeyin be kardeşim!
– Kimi alçak gönüllüdür kimi de alçak olmaya gönüllüdür.
– Hırsızlığı ben öğrettim, şimdi “ayağın tıkırdıyor” diye beni götürmüyorlar.
-Yedi kuma boğmuş, kapı “cır” demiş korkmuş,
*
– Eğer bir ürün ücretsizse, asıl ürün sizsiniz. (KEREN ELAZARİ)
*
– Müptezelleri, müzevirleri gördükçe münzevi oluyorum.
– Hayatımızın çoğu alışkanlıklar ve bağımlılıklardan ibarettir.
– Ne kadar müptelaysan, o kadar müptezelsin. Önce kafa gider, sonra da kasayı kırarsın!
– Conta yaktı, diş kaptı, yatak sardı, kayış koptu, kasnak kırıldı. Geldi geçti Genç Osman!
– Başı “meni”, ortası “irin”, sonu “leş”!
– Hedefine ulaşamıyorsan, beklentini düşür.
– Rabbena, hep bana! Ne olursan ol, kendine müslüman olma.
– Dünyada iki tür zenginlik vardır; çok parası olanlar ve çok dostu olanlar. Ancak ikisi bir arada olmaz.
– Hayat, asla vazgeçmeyenleri zamanı geldiğinde ödüllendirir.
– Kocaman bir elmas hediye edersin, bu kez de ağır diye şikayet ederler.
– Bıldır yediğin hurmalar, gelir seni tırmalar!
– Hiçbir şey bilmiyorsan, haddini bil!
– Sen kendine değer vermezsen, başkası hiç vermez.
– Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim!
– Eskiden “kazma” diyorlardı, şimdi “karizma” olmuş!
– Biz “kariyer” diyoruz, o “karı yeri” anlıyor!
– Biz “kuşbakışı” diyoruz, o “kuş gözüyle” görmeye çalışıyor!
– Hoppala paşam, Malkara, Keşan!
– Dam üstünde saksağan, vur beline kazmayı!
– Madem yüzme bilmiyorsun, niye çıktın kavak ağacına?
– Elimde hıyar var diyene, tuzluğu alan koşuyor!
– Gencim, güzelim, gerginim, gericiyim!
– Ya iz bırakırsın ya da is!
– İte bak, yattığı yere bak!
– İt ite, it de kuyruğuna buyuruyor!
– Sevmeyeceği eşşeğin önüne, ot koymaz! (Öyle namussuz!)
– Eşşeği seven, ossuruğuna katlanır!
– Eşşeğin aklına, karpuz kabuğu düşürülmez!
– “Pardon” çıkalı, eşşekler çoğaldı!
– Geriye gitsem akbaba, ileri gitsem atmaca!
– Her kuşun eti yenmez! Kargadan başka kuş tanımam!
– Kılavuzu karga olanın, burnu boktan çıkmaz!
– Kurt kocayınca, itin maskarası olurmuş!
– Sürüden ayrılanı, kurt kapar. (Kurdun yaptığına bak!)
– Tavşan dağa küsmüş, dağ duymamış bile!
– Tavşana kaç, tazıya tut!
– Kaz gelecek yerden, “tavuk” esirgenmez.
– Köprüyü geçinceye kadar ayıya, “dayı” demek adettendir!
– Ayı aç da olsa, armutun iyisinden vazgeçmez!
– Ya bu develeri götürün ya bu diyardan gidin!
– Deliye laf anlatıncaya kadar, deve bütün hendekleri atladı!
– Öküz öldü, ortaklık bozuldu!
– Bir pire için yorgan yakılmaz. (Kaç pire olması lazım?)
– Civciv yumurtadan çıkmış, kabuğunu beğenmemiş. (Zevk sahibiymiş!)
– Kedi kendi götünü görmüş, “amanın ne büyük yaram var”, demiş.
– Saçlarımı tek tek yolarsam, ne zamandan sonra kel sayılırım.
– Hayvanlar koklaşa koklaşa, insanlar konuşa konuşa anlaşır. (Bir de konuşmasalar!)
– Dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur. (Kavuşursa görürsün, ebenin…)
– Davul benim boynumda, tokmak başkasının elinde. (Sen yanmışsın!)
– Bir elin nesi var iki elin sesi var. (Bu iyi)
– Dimyat’a pirince giderken, kendine mukayyed ol!
– Dibini görmediğin kuyunun, suyunu içme! (Ben söyleyim de…)
– “Zor”, oyunu bozar, oyun bozanlık etme!
– “Vur” dediysek, “öldür mü” dedik! Vur diyorsun duruyor, dur diyorsun vuruyor.(Ayarsız)
– Benim ağzım sıkıdır, sadece “camiyle kahvenin” ortasında konuşurum! Herkesin bildiği şeyi de söylemem.
– Ayarını bozduğun kantar, gün gelir seni de tartar.
– Onlar paralarını, ben anılarımı biriktirdim. (Bozdur bozdur harca!)
– “Tecrübe”; her defasında yenisini yediğin kazıklardır!
-Tecrübe, en pahalı kazançtır. Çünkü, kaybettikçe kazanırsın.
– Ne kadar emek, o kadar yemek!
– Yemek buldu mu otur, sopa gördün mü kaç!
– Yiyen dikilir, yemeyen yıkılır!
– Karnı aç olanın, kulakları duymaz.
– Dünyadaki açlık, aç olan yoksulları doyuramadığımızdan değil, zenginleri doyuramadığımız içindir.
– Bu nasıl mide, insan yediği çanağa sıçar mı?
– İşimizi yaptığımız yetmiyor, bir de kendimizi feda mı edeceğiz!
– Düşene sevinme, zamanın sana ne sakladığını bilemezsin.
– Arsız güçlü olunca, haklı suçlu olur.
– Kendinden canavar yaratmayı başaran kişi, insan olmanın acısından kurtulur.
– İnsanı ayakta tutan; kas ve iskelet sistemi değil, prensipleridir.
*
– İd (alt benlik); ben istediğim şeyi, istediğim yerde, istediğim zaman, istediğim gibi yaparım!
– Süper ego (üst benlik); sen istediğin şeyi, istediğin yerde, istediğin zaman, istediğin gibi yapamazsın!
– Ego (benlik); ben gereken şeyi, gerektiği yerde, gerektiği zaman, gerektiği gibi yaparım!
*
– Kaybedecek hiçbir şeyin yoksa
devrimcisin.
Kaybedeceğin ne kadar çoksa
o kadar muhafazakârsın.
…
– Çam devirdiklerini çok gördük ama devrimciliklerini hiç görmedik.
Açlık grevine girerler, kilo alıp çıkarlar.
*
– Çileye talibiz, ona bile bırakmıyorlar yaşayalım.
– Cesaretin bittiği yerde, “esaret” başlar.
*
– Cümbüş “ibadet”,
içki “bade”,
cinayet “töre”,
halay çekmek de “devrim” olmuş!
*
– Dil dile değmeden, “dil” öğrenilmez!
– Ben herkese inanırım, sadece içindeki “şeytana” güvenmem.
*
– Pişman değilsem, günah çıkarmanın ne anlamı var?
– Dürüst olmak tehlikelidir.(MİCHAEL CORLEONE)
*
– Söylesem tesir etmiyor,
sussam, gönlüm razı gelmiyor. (FUZULİ)
*
– Doğruyu söylesem sizden,
yanlış söylesem Allah’tan korkuyorum,
suskunluğum bundandır.
*
– Suskunluğun asaletimdendir,
bir lafa bakarım “laf” mı diye,
bir de adama bakarım, “adam” mı diye! (MEVLANA)
*
– Haksızlıklar karşısında susan, “dilsiz şeytan”dır. ( Hz. MUHAMMED )
– Susma, sustukça sıra sana gelecek!
– “Söz” gümüşse, “sükut” altındır.
*
– Ne hikmetse, size “hak” olan bize gelince “müstehak” oluyor.
– Herkes kendini hatırlatmak istiyor, biz de unutturmak, dost biriktirmemişiz ki..!
– “Dönmek” değil, “fırıldak”olmak kötüdür. Dönmek, yanlışta ısrar etmemektir.
– Aldatan olmaktansa, aldatılan olmayı tercih ederim.
*
– Dut ağacı dut verir,
yemesi zevk verir,
sayısını şaşırırsan,
hesabını popon verir.
– Akılsız başın hesabını ayaklar öder.
*
– Ben çayıra çağırıyorum, o bayıra gidiyor!
– Saldım çayıra, Mevlam kayıra!
– Herkes “masum”, burdaki tek suçlu benim!
Düşene vururlar, bu yüzden dostu olmaz!
– Ölüm var, ayrılık olmasa iyiydi!
– Hiç kimse, vazgeçilmez değildir!
– Bundan iyisi, Şam’da kayısı!
*