Posts Tagged ‘ŞEMS-İ TEBRİZİ’

EDEBİ

Pazar, Ağustos 31st, 2014

– Bir şeyi gerçekten isterseniz, bütün evren onu gerçekleştirmek için işbirliği yapar.

PAULO COELHO (SİMYACI)

…Enbiyadan yaşarım müstağni / bir örümcek götürür hakka beni /kitabım sahn-ı tabiat kitabı; / bendedir hayr ile şerr esbabı...(Rubab-ı Şikeste)

TEVFİK FİKRET

– Eğer insan, kısa cümleler kuruyorsa uzun yorgunlukları vardır.

BOB DYLAN

– Bugün dostun olan her kişi, yarının yürek yarası olacaktır.

THE GOOD SHEPHERD

– Metin dışında hiçbir şey yoktur.

JACQUES DERRİDA

– Yanlış üslup, doğru sözün celladıdır.

– Sormaz ki bilsin, sorsa bilirdi / bilmez ki sorsun, bilse sorardı.

– Hepiniz kendi ayıplarınızın hamalısınız, başkasının kusurlarını kınamayın.

– İnsan, bir damla kan ve bin endişeden müteşekkildir.

SADİ ŞİRAZİ

Güzel şeyler zaman alır.

SEDA EROĞLU

Yeni bir günün doğması için, pek çok yıldızın batması gerekir.

MUHAMMED İKBAL

-Bir ormanda yol ikiye ayrıldı ve ben

daha az kullanılmış olanı tercih ettim

ve bütün farkı yaratan da bu oldu.

ROBERT FROST

Nus ile uslanmayanı etmeli tekdir

Tekdir ile uslanmayanın hali kötektir

Tahsil cehaleti alır, eşeklik baki kalır. (Mektep cehaleti alır, merkeplik baki kalır.)

Diyar-ı küfrü gezdim beldeler, kaşaneler gördüm

Dolaştım mülk-i islamı hep viraneler gördüm.

İdrak-i maali bu küçük akla gerekmez

Zira bu terazi bu sıkleti çekmez.

– En ummadığın keşfeder esrarı derunun

Sen herkesi kör alemi sersem mi sanırsın

ZİYA PAŞA

 Aklın süsü dil, dilin süsü sözdür

Kişinin süsü yüz, yüzün süsü gözdür.

Kişinin gönlü, dipsiz bir deniz gibidir. Bilgi, onun dibinde yatan inciye benzer. Kişi inciyi denizden çıkarmadıkça, o ister inci olsun isterse çakıl taşı farketmez.

YUSUF HAS HACİB (“KUTADGU BİLİG”)

 – Gerçek bilgelik, deliliktir. Kendini bilge sanmak da gerçek deliliktir.

– Yaşam tasayla yüklü olduğunda, yaşam adını taşımaya layık değildir.

ERASMUS

 – Olağanüstü, olağanüstü olanlar için olağandır.

SERDAR ÖZKAN (“Kayıp Gül”)

 – İnsanın öyle sırları vardır ki; kimseye söyleyemez, öyle sırları da vardır ki; kendisi dahi hatırlamak istemez.

– Tanrı yoksa, her şey mübahtır.

– İnsan sadece dertlerini düşünmeyi sever, hiç sevinçlerini düşünmez.

– Her şeyi anlıyorum ve bu beni öldürecek.

– Bir fikir ayrılığına rağmen karşındakine saygı duyabiliyorsan, insan olmuşsun demektir.

DOSTOYEVSKİ

– İyi sanatçılar kopyalar, büyük sanatçılar ise çalar.

PİCASSO 

– Ne, neyi, neyle örterse örtsün, her şeyin bir göstereni vardır.

– Yalnızlık, biraz da her şeyi bilmenin ta kendisidir.

YALNIZLIKLAR (OYUN)

 – Ekmek yemek için değil,

güzeli sevmek için buradayız.

– Kime sordumsa seni doğru cevap vermediler.

Kimi alçak, kimi hırsız, kimi deyyus dediler.

Künyeni almak için partiye ettim telefon.

Bizdeki kayda göre, o şimdi mebus dediler

NEYZEN TEVFİK

 – Eğer dostluğumuz zaman ve uzaklıkla sınırlıysa, o yok demektir…

– Yüreğinde hissedersen, mesafe yoktur.

RİCHART BACH

 – Çok fazla uğraşma, en iyi şeyler hiç ummadığın zamanlarda olur.

– Hiç kimse senin gözyaşlarını haketmez. Onu hakeden, seni asla ağlatmayacak olandır.

-Birinin seni, senin istediğin gibi sevmemesi, onun seni tüm varlığıyla sevmediği anlamına gelmez.

Gerçek dost, elini tuttuğunda kalbine de dokunandır.

– Birini özlemenin en kötü hali, yanyana oturduğun halde hiçbir zaman elde edemeyeceğini bilmendir.

– Bu dünyada “bir insan” olabilirsin ama birisi için de “bir dünya” olabilirsin.

– Bir sona geldiğin için ağlama, onu yaşadığın için gülümse.

– Belden aşağısı bedenin aşkıdır, belden yukarısı ruhun.

G. GARCIA MARQUEZ

Sanat, baskıdan doğar.

Deha, imkanlara sahip olma duygusudur.

A. GIDE

Deha, kendinden başkasına tabi olmayandır. Başvuracağı araçlar üzerinde hüküm vermek yalnızca ona aittir. Çünkü; amacı bilen yanlızca odur. Bu yüzden kanunları yeniden yapmaya aday olan deha, kanunların üzerindedir. Yüzyılına hakim olan deha her şey olabilir, her şeyi tehlikeye koyabilir, her şey onundur.

– Beklemesini bilenin, her şey ayağına gelir.

– Kötü bir işin, en gizli tanığı vicdanımızdır.

– Her büyük servetin arkasında, büyük bir suç vardır.

H. BALZAC

– İnsanlar bir kere ergenlik acıları çeker, dehalar ise hep yeniden.

Cehaletin en tehlikeli hali, örgütlenmiş olanıdır.

– “Açlık”, en akıllı balıkları bile oltaya getirir.

– Küçük balıklar olmadan, büyük balıklar olmaz.

– Ya “örs” olacaksın ya da “çekiç”.

– “Yaratmak”, dinlenmektir.

– İnsanların kötü olduklarını görmek beni şaşırtmıyor ama bu yüzden hiç utanmadıklarını görünce, hayretler içinde kalıyorum.

– Kardeşlerimi tanrı yarattı, dostlarımı ise ben buldum.

– Gerçek dost, düştüğünde sana yardım eden değil, seni düşürmemek için düşmeyi göze alandır.

– Çocuklar, ana-babalarından çok zamanlarına benzerler.

GOETHE

Yaşam ne geçmişte ne de gelecektedir, sadece yaşandığı anda gizlidir.

TEZER ÖZLÜ

– Her şey, olması gerektiği gibi oluyor.

ADALET AĞAOĞLU

– Belli bir medeniyet seviyesine erişmiş insanlar arasındaki dil, din, inanç farkları artık çok mühim birşey ifade etmez.

YAHYA KEMAL

– Sendeki güzellik on para etmez, bendeki bu aşk olmasa…

– Devletin uyuduğunu bilseydim, ben uyumazdım.

AŞIK VEYSEL

– Çok uzun anlatmak gerekti

ve biz sadece ima ile geçtik.

– Bir göl bir güle düşerse,

göl değil de gül bulanır.

– Acının vergisini verdik,

gülün haracını ödedik

Şimdi hüznü

demirbaş defterinden düşmeye geldi sıra

HİLMİ YAVUZ

CEZMİ ERSÖZ:

– İnsan bir an geçmişe yenik düşmeye görsün, kırılgansa en dibe kadar gider ve kimse korumaz, tutmaz onu, o düştüğü yerde…

– Birini derinden koklamak, eski bir sevgiliye teslim olmaktır…

– Susarsan, en büyük hedefsindir…

‘Kendin olmak’, başkalarına ait zamanlarda, sürüklenmemek için odandan dışarıya çıkmaman gerekir. Çıktığın andan itibaren sen yoksundur artık.

Bütün felsefe kitapları, “kendin olmayı” telkin eder. Ancak aydının trajedisi tam da bu noktada, her an biraz daha yabancılaştığının farkına varmaktır.

—-

– Hayyam, “şarabı satıp da daha iyi ne almayı bekliyorlar?” diyordu. Ben de kitapçıların, kitabı sattıktan sonra yerine daha iyi ne almak istediklerini merak ediyorum.

CELAL ŞENGÖR

– Tam resim yapmayı öğrendim ama şimdi de ölüyorum.

– İnsanlar üçe ayrılır; görenler, gösterince görenler ve asla göremeyenler.

LEONARDO VİNCİ

– Bir insan hiçbir şeydir, ancak hiçbir şey de bir insan değildir.

C. DICKENS

– Daha iyi, iyinin düşmanıdır.

– Seninle aynı fikirde değilim ancak, senin de fikirlerini söyleyebilmen için gerekirse kellemi bile veririm.

Özgürlük, adaletten başka bir şey değildir.

– İnsanların pek çoğu yanlış düşünür, bir kısmı hiç düşünmez, geri kalanları da düşünenleri kötülemekle uğraşırlar.

– Dostluk, ancak erdemli insanlar arasında oluşabilen bir ilişkidir. Diktatörlerin uşakları, çete reislerinin yardakçıları ama yalnız erdemli insanların dostu vardır.

– Piramitler, dünyanın yedi harikasından biridir ama bunlar esir bir milletin anıtlarıdır ancak esir insanların meydana getireceği eserlerdir.

– Geminin yelkenini şişiren rüzgarlardır ama bazen batırdığı da olur. Ancak o rüzgarlar olmadan gemi yerinden oynamaz.

VOLTAİRE

– Kimse  senin dalgalarla nasıl boğuştuğuna bakmaz. Gemiyi limana getirip getirmediğine bakar.

Yoksulluğa katlanmaya gücü yetmeyenin, özgür olmaya da gücü yetmez.

– Dünyada hiçbir şey, zamanı gelmiş bir fikir kadar güçlü değildir.

– Ne zaman ki, “diktatörlük” bir vakıa olur, “devrim” bir hak haline gelir.

– Gelişme yolundaki barbarlıklara, “devrim” diyoruz. Devrimler sona erdiklerinde, insanoğlu hırpalanmıştır ama ilerlemiştir de.

– Bazı düşünceler birer “dua”dır. Öyle anlar vardır ki, bedenin duruşu ne olursa olsun, ruh secdeye kapanmıştır.

– Geçmişe teleskopla, şimdiye ise mikroskopla bakarız. Şimdiki zamanın görünürdeki muazzamlığı bundandır.

– “İyi olmak” kolaydır, zor olan “adil” olmaktır.

– Herkes ölür ama herkes yaşamaz.

Ölmek bir şey değil, korkunç olan, yaşamamaktır.

– Yumuşak olma ezilirsin, sert olma kırılırsın.

Paris’i kurtarmak, Fransa’yı kurtarmaktan daha büyüktür ve dünyayı kurtarmak demektir. İnsanlığın merkezi olan kutsal bir kenttir Paris. Paris’e saldıran, bütün insanlığa saldırmış demektir. Paris, uygarlığın merkezidir…Paris, devrim ülkesidir…Atina ve Roma gibi evrensel bir düşünce merkezidir.

VİCTOR HUGO

– Düşünmek için, durmak gerekir.

– Her insan, anlattığı şey içinde ölümsüzdür.

ALAİN

– İnsan ağlar, tanrı güler.

– İnsan, koşarken düşünemez.

MİLAN KUNDERA

Şark, oturup beklemenin yeridir.

A.H. TANPINAR

TERRY EAGLETON

“Azizler ve Alimler” adlı eserinden:

– ‘Doğru’ ya da ‘yanlış’ yoktur, sadece ‘kaçınılmaz’ olan vardır.

İnsanları isyan ettiren şey; özgürleşecek torunları hakkındaki düşler değil, köleleştirilmiş ataları hakkındaki anılarıdır…

– “Eşitlik” yok, yalnızca “farklılık” vardır…

– Yalnızca geçmişi unutursak, “özgür” olabiliriz

————-

– Her şey, bir insanı sevmekle başlar.

– Dünyayı gerçekten, güzellik kurtaracak.

SAİT FAİK

 – Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil.

FUZULİ

***

S.EXUPERY

“Küçük Prens” adlı esrinden:

– Milyonlarca yıldızın sadece birinde bir çiçek var. Bu çiçeği de bir kuzu yerse, bu mudur önemsiz olan?

– Bir insanı sevebilmen için, bütün insanları sevmen gerekir.

– İnsan çevresine yüreğiyle bakmalı, onunla özdeşleşirsen onu anlayabilirsin.

– Kendini yargılamak, başkalarını yargılamaktan güçtür.

———–

– “Barika-i hakikat”, müsademe-i efkardan doğar. (Hakikat ışığı, fikirlerin çarpışmasından doğar.)

– Adaletin olmadığı yerde, devletin payesi veya gücü arşa çıksa bile bir gün yerle bir olur.

NAMIK KEMAL

– İnsanı mutluluğa götüren tanrı, “doğru tanrı”dır. Bu tanrıyı bulan da “akıllı insan”dır.

MARCEL AYME (“İğreti Surat”tan)

– Hayat, umutsuzluktan umut yaratmaktır.

– Dünya, binbir çiçekli bir kültür bahçesidir. Dünyamızdan bir kültürü koparırsak, dünyamızdan bir rengi, bir kokuyu, bir zenginliği yok etmiş oluruz. Tarih boyunca kültürler hep birbirlerini beslemiş, birbirlerini etkilemiş, birbirlerini aşılamışlardır. Uygarlıklar ve kültürler, çağımıza kadar, hiç birbirlerine zarar vermemişler, birbirlerini öldürmemişlerdir.

YAŞAR KEMAL

– “…Şartlar ne kadar elverişsiz olursa olsun, günün birinde devrimin gerçekleşeceğine inanıyorum da. İş, devrimden sonraki hayatın, insana gereksindiği mutluluğu verip veremeyeceğine geldi mi aklım karışıyor. Neden dersen, toplumun ve doğanın çelişkileri üstüne tutmuş koskoca bir sistem ve felsefe koymuşuz da birey olarak insanın iç çelişkilerini hiç hesaba katmamışız. Senin insan dediğin, kendini doğru ve haklı bir davaya adamış, kalıptan çıkma bir yaratık değil ki! Baştan ayağa karşıtlıklarla dolu bir varlık. Aynı zamanda iğrenç ve saygıdeğer, aşağılık ve yüce, ödlek ve cesur! Bunu demekle zannetme ki, insanı soyut ve değişmez bir kavram olarak alıp, şartlar ne kadar değişirse değişsin, o aynı kalacaktır demek istiyorum. Hayır o da değişiyor, değişiyor ama değişmesi kötüden iyiye, bilgisizden bilgiliye, vahşiden medeniye sürekli yükselen bir eğri çizmiyor. Çizdiği daha çok; iyiyle kötü, günahlarıyla sevap arasında aralıksız bir zikzak. Ayrıca, iyilik ve kötülük kavramları, koşullara göre değişen kavramlar.”

ATİLLA İLHAN “BIÇAĞIN UCU”

– Zaman insanları değil, armutları olgunlaştırır.

– Şark, oturup beklemenin yeridir.

PEYAMİ SAFA

– Görmeden görebilirim ama düşünmeden düşünemem.

P. VALERY

Yaratan hürdür, yargılayan ise esirdir.

ANATOLE FRANCE

– Bu dünyada herkes layığını bulmuş olsaydı, hiçbirimiz cezadan kaçamazdık.

– Aslında hiçbir şey, iyi ya da kötü değildir. Her şey düşünce tarzına göre değişir.

– Bir at, bir at verene bir imparatorluk veriyorum.

– Korkaklar her gün, cesurlar bir kere ölür.

İnsanların çoğu:

Sevmekten korkuyor kaybetmekten korktuğu için,

Düşünmekten korkuyor sorumluluk getireceği için,

Konuşmaktan korkuyor eleştirilmekten korktuğu için,

Yaşlanmaktan korkuyor gençliğin kıymetini bilmediği için,

Unutulmaktan korkuyor dünyaya iyi bir şey vermediği için,

Ve ölmekten korkuyor aslında yaşamayı bilmediği için.

Durma üz kendini üzebildiğin kadar, hatalarını düzeltecekse,

Düşünme hiç şu anını, düşüncesizlik garantiliyorsa yarını,

Ve kork ölümden ölesiye, korkun seni ölümsüzleştirecekse…

SHAKESPEARE

– Herkes insanlığı değiştirmeye çalışıyor ama hiç kimse kendini değiştirmeyi aklından bile geçirmiyor.

– Varlığı bir şey kazandırmayan insanların, yokluğu da bir şey kaybettirmez.

– Bir Rus’u kazısanız, altından “Tatar” çıkar.

– Mutlu aileler birbirine benzerler, her mutsuz aileninse kendine özgü bir mutsuzluğu vardır.

L.TOLSTOY

– Sevdiğimiz zaman, aşk o kadar büyüktür ki; bir bütün olarak içimize sığmaz, sevdiğimiz insana doğru yayılır. Onda kendisini durduran başlangıç noktasına doğru geri dönmeye zorlayan bir yüzey bulur. İşte karşımızdakinin hisleri dediğimiz şey, kendi sevgimizin çarpıp geri dönüşüdür. Bizi gidişten daha fazla etkilemesinin, büyülemesinin sebebiyse, kendimizden çıktığını fark etmeyişimizdir.

MARCEL PROUST

MURATHAN MUNGAN:

– Yaşamın büyük paradokslarından biri; benlik bilincinin kaygıya yol açmasıdır. Aşk ve mutlu bir birleşme, sorgulayan “yalnız ben”in kaygısını ortadan kaldırıp ‘biz’ duygusuna dönüştürür. Böylece insan kaygıdan kurtulur ancak kendisini yitirir…

– Her birimiz aslında diğeriyle değil; onun bir hayaliyle ilişki kuruyorduk. Ben ona değil, onun benim için temsil ettiği kişiye aşık oldum.

– Ben sende bütün aşklarımı temize çektim.

– Aşk; birlikte yaşanmamış zamanları da / sevgilinin mazisini de ele geçirmek ister.

– Yılların rüzgar gibi geçmesine öfkelenme, gençliğe yakışan tutkuları teslim et geçmişe. Yapacağın etkinliklerin, yapabileceklerini engellemesine izin verme.

– Saklanmanın en iyi yolu, ortada gözönünde olmaktır.

BANA GERİ VER

zamanın eli değdi bize

çoktan değişti her şey

aynı değiliz ikimiz de

zaaflarına bir gece

hatalarına bir nilüfer

sevgisizliğine bir kalp verdim

artık geri ver, geri veremezsin aldıklarını

artık geri ver, geri verilmez hiçbir yanılgı

yokluğuma emanet et sen de benden kalanları

her şeyi al bana geri ver

bir şansım olsun

başka bir yer başka bir zaman

sensiz ömrüm olsun,

her şeyi al bir şansım olsun

başka yer başka zaman

sensiz ömrüm olsun

sensiz ömrüm olsun…

————–

Halk içinde muteber bir nesne yok, devlet gibi

Olmaya devlet cihanda, bir nefes sıhhat gibi

*

– Korkuların en korkuncu, kendini beğenmektir /kibirdir.

*

Meyve dalına konsa bir karınca

Vebali olur mu karıncayı kırınca?

KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN

Yarın hak divanını kurunca

Kanuni’den hakkın alır karınca

ŞEYHÜLİSLAM EBUSSUUD EFENDİ

*

 – Her güne kendi acısı yeter.

ANDRE MAUROİS

 (Susma! Sustukça sıra sana gelecek)

 Almanya’da Naziler

komünistleri içeri attı

sesimi çıkarmadım

çünkü; komünist değildim.

Sonra yahudileri içeri tıktılar

gene sesimi çıkarmadım

çünkü; yahudi de değildim

Derken sıra sendikacılara geldi

gene aldırmadım

çünkü; sendikacı da değildim

Sonunda beni de götürdüler

kimse sesini çıkarmadı.

 Rahip MARTİN NİEMÜLLER

 – Dahi gibi davranırsanız, dahi olursunuz.

SALVADOR DALİ

 – Reisim yapmak bir uğraş değil, yazgıdır.

P. CEZANNE

 – Hayal edebilirseniz, yapabilirsiniz. Her şeyin bir fareyle başladığını unutmayın!

WALT DİSNEY

*

– Kır kalemin ucunu

bundan sonraki yolculuğumuz

aşk yolculuğudur

aşkı kalem yazmaz

kitaplarda da bulamazsın

Bir şey yap güzel olsun

Çok mu zor?

O vakit güzel bir şey söyle

Dilin mi dönmüyor?

Güzel bir şey yaz

Beceremez misin?

Öyleyse güzel bir şeye başla

Ama hep güzel şeyler olsun

Fazla vaktin yok

Çünkü her insan ölecek yaşta

ŞEMS-İ TEBRİZİ

Meyvasız ağacı sallama boşa

Ne yaprağını dök ne gülü incit

Sevda sahrasında Mecnun değilsen

Ne Leyla’yı çağır ne çölü incit

Gönül çalamazsan aşkın sazını

Ne perdeye dokun ne teli incit

 HASRET GÜLTEKİN

– Bir çalışmayı bölen en kötü iki şey; zamansız çalan telefon ve davetsiz gelen misafirdir.

E. HAMİNGWAY

– İyi örneklerde, teşvik olsun diye isim veririm ama kötü örneklerde vermem. Ola ki, pişman olur.

– Sofrada “tuzluk” neyse, çalışma masasında “sözlük” de odur.

– Karpuz, “kabak” çıkarsa yemezsiniz ya kitap kabak çıkarsa?”

BİLGE KARASU

– Gençlik olgunlukla, cehalet bilgelikle, hastalık sağlıkla, sarhoşluk ayılmayla kendine gelir ama aptallık, sonsuza kadar sürer.

ARİSTOFANES

– “Metin”, tembel bir makinedir. Onu harekete geçirecek olan okurdur.

– Gülmek, korkuyu öldürür.

– Mutlu insanın, hikayesi olmaz.

– Az çalarsan hapse girersin, çok çalarsan kariyer yaparsın.

UMBERTO ECO

Aşırı mütevazilik, başkalarına çalışmayı gerektirir.

TARIK BUĞRA

İlham nasıl olsa gelir, asıl mesele onu sepetleyebilmekte.

BAUDALAİRE

– En kötüsü, sahip olmadığın şeylere ait olmandır.

– Bir kitap, başımıza inen bir darbe gibi bizi sarsmıyorsa, neden zahmet edip okuyalım ki?

– Her devrim gün gelir buharlaşır, ardından yapış yapış bir bürokrasi kalır.

– Ölümü arzulamaya başlamamız, bazı şeyleri anladığımızın ilk işaretidir.

– Bir an gelir artık geri dönemezsiniz, mühim olan o noktaya ulaşabilmektir.

– Kabul edilebilir olandan değil, doğru olandan başlayınız.

– Düşünceleri arasında sıkışıp kalmış bir eylemci, o durağanlıktan çıkmadan asla mutlu olamaz.

KAFKA

– İnsan, bir eksiklikler varlığıdır.

HERDER

– İnsan bir şeyi ciddi olarak istemeye görsün, hiçbir şey erişilemeyecek kadar yükseklerde değildir.

ANDERSEN

– Siyasetçiler gerçeği örtmek için, sanatçılarsa gerçeği ortaya çıkarmak için yalan söylerler

İyi kararlar tecrübe sayesindedir. Tecrübe ise kötü kararlar sayesindedir.

WİLL ROGERS

– İnsan gündüzleri çalışıp didinir, geceleriyse acı içinde kıvranır.

HESEİDOS

– İyiliği sadece iyiler, kötülüğü herkes anlar.

CENAP ŞAHABETTİN

– Birini affedememek, intikama bile dönüşse ona bağımlı olduğunu gösterir.

HANRY GİBSEN

– Güzellik, mutluluğu vaadeder.

STENDAHL

MEVLANA CELALEDDİN-İ RUMİ

Pazar, Nisan 18th, 2010

MEVLANA:

  Nice adamlar gördüm, üzerinde elbise yoktu

 Nice elbiseler gördüm, içinde adam yoktu.

 

Arkamdan ağlamayın,

Ölüm günü düğün günüdür,

Vuslat günüdür,

Maşukun aşığına kavuştuğu gündür.

Suskunluğum asaletimdendir

Her lafa verilecek bir cevabım vardır

Lakin,

Bir lafa bakarım, laf mı diye

Bir adama bakarım adam mı diye.

Yüzde ısrar etme, doksan da olur

İnsan dediğinde, noksan da olur

Sakın büyüklenme, elde neler var

Bir ben varım deme, yoksan da olur

Hatasız dost arayan dosttan da olur.

Peygamber bunu anlattı dedi ki:

Kim kendini bilirse, Rabbini de bilir.

Açlığa sabredersin, adı “oruç” olur.

Acıya sabredersin, adı “metanet” olur.

İnsanlara sabredersin, adı “hoşgörü” olur.

Dileğe sabredersin, adı “dua” olur.

Duygulara sabredersin, adı “gözyaşı” olur.

Özleme sabredersin, adı “hasret” olur.

Sevgiye sabredersin, adı “AŞK” olur.

 ETME

(Şems’e)

 Duydum ki, bizi bırakmaya azmediyorsun, etme.

 Başka bir yar, başka bir dosta meylediyorsun, etme.

 Ey ay, felek harab olmuş, ziyan olmuş senin için

Bizi öyle harab, öyle ziyan ediyorsun, etme

Ey, makamı var ve yokun üstünde olan kişi

Sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun, etme.

Sen yüz çevirecek olsan, ay kapkara olur gamdan

Sen ayın da evini yıkmayı kastediyorsun, etme.

Şekerliğin içinde zehir olsa dokunmaz

Sen zehri şeker, şekeri zehrediyorsun, etme.

Harama bulaşan gözüm, güzelliğinin hırsızı

Ey hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun, etme.

Aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer

Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun, etme

İsyan et ey arkadaşım, söz söyleyecek an değil

Aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun, etme.

YENİLİĞE DOĞRU

 Hergün bir yerden göçmek

 ne iyi

Hergün bir yere

konmak ne iyi

Bulanmadan, donmadan

akmak ne hoş

 Dünle beraber

gitti cancağızım

 Ne kadar söz varsa

düne ait

Şimdi yeni şeyler

Söylemek lazım

 …..

Bana harflerden ve kelimelerden arınarak gel,

kalıplardan kurtul, kalbinle gel,

kalindn sıyrıl, halinle gel,

ister bu aşkın “sen” hali,

ister “ben” hali olsun,

“gel” dediğin zaman,

ne “sen” ne de “ben” olmayacacağız burada,

o halde sadece gel,

ister “sen” ile gel, ister “sen”siz,

yeter ki, GEL….

…..

Sen ruhuma cemre diye damlamadıktan sonra,

ben bu “ben”de neyleyim,

aşk da sen

hasret de sen

ben de “sen”

*

**

Sonsuz bir karanlığın içinden doğdum

ışığı gördüm, korktum

ağladım

*

Zamanla ışıkta yaşamayı öğrendim

karanlığı gördüm, korktum

gün geldi sonsuz karanlığa uğurladım sevdiklerimi

ağladım

*

Yaşamayı öğrendim

doğumun, hayatın bitmeye başladığı an olduğunu

aradaki bölümün

ölümden çalınan zamanlar olduğunu öğrendim

*

Zamanı öğrendim

yarıştım onunla

zamanla yarışılmayacağını

zamanla barışılacağını

zamanla öğrendim

*

İnsanı öğrendim

sonra insanların içinde iyiler ve kötüler olduğunu

sonra da her insanın içinde

iyilik ve kötülük bulunduğunu öğrendim

*

Sevmeyi öğrendim

sonra güvenmeyi

sonra da güvenin sevgiden daha kalıcı olduğunu

sevginin, güvenin sağlam zemini üzerine kurulduğunu öğrendim

*

İnsan tenini öğrendim

sonra tenin altında bir ruh bulunduğunu

sonra da ruhun aslında tenin üstünde olduğunu öğrendim

*

Evreni öğrendim

Sonra evreni aydınlatmanın yollarını öğrendim

sonunda evreni aydınlatabilmek için

önce çevreni aydınlatabilmek gerektiğini öğrendim

*

Ekmeği öğrendim

Sonra barış için, ekmeğin bolca üretilmesi gerektiğini

sonra da ekmeği hakça üleşmenin

bolca üretmek kadar önemli olduğunu öğrendim

*

Okumayı öğrendim

kendime yazıyı öğrettim sonra

ve bir süre sonra yazı, kendimi öğretti bana

*

Gitmeyi öğrendim

sonra dayanamayıp dönmeyi

daha da sonra kendime rağmen gitmeyi

*

Dünyaya tek başına meydan okumayı öğrendim genç yaşta

sonra kalabalıklarla birlikte yürümek gerektiği fikrine vardım

sonra da asıl yürüyüşün

kalabalıklara karşı olması gerektiğine aydım

*

Düşünmeyi öğrendim

sonra kalıplar içinde  düşünmeyi öğrendim

sonra sağlıklı düşünmenin kalıpları yıkarak

düşünmek olduğunu öğrendim

*

Namusun önemini öğrendim evde

sonra yoksundan namus beklemenin

namussuzluk olduğunu

gerçek namusun, günah elinin altındayken

günaha el sürmemek olduğunu öğrendim

*

Gerçeği öğrendim bir gün

ve gerçeğin acı olduğunu

sonra kararında acının, yemeğe olduğu kadar

hayata da lezzet kattığını öğrendim

*

Her canlının ölümü tadacağını

ama sadece bazılarının

hayatı tadacağını öğrendim

*

Ben dostlarımı

ne kalbimle ne de aklımla severim

olur ya kalp durur, akıl unutur

ben dostlarımı ruhumla severim

o ne durur ne de unutur.

*

**

– Kamil insan odur ki, koya dünyada eser, eseri olmayanın yerinde yeller eser.

– Güzel günler sana gelmez, sen onlara yürüyeceksin.

– Herşey üstüne gelip, seni dayanamayacağın bir noktaya getirdiğinde sakın vazgeçme, çünkü orası gidişatın değişeceği yerdir.

– Seni anlatan iki şey vardır; hiçbir şeye sahip değilken gösterdiğin sabır ve her şeye sahipken gösterdiğin tavır.

– İnsanların birbirlerini daha iyi anlamak için,  aynı dili konuşmaları değil, aynı duyguyu paylaşmaları önemlidir.

– Sen ne kadar konuşursan konuş, herkes anladığı kadarını alır.

– Kahırdan, lütuf doğdu.

– Yaralarımız, ışığın içeri girdiği yerdir.

– Bir insanın olmak isteyeceği en güzel yer, bir hayır duasının içinde olmaktır.

 – Kusursuz dost arayan, dostsuz kalır.

– İyi bir dostu olanın, aynaya ihtiyacı yoktur.

 – Altın ne oluyor, can ne oluyor, inci mercan da nedir ki; bir sevgiye harcanmadıktan, bir sevgiliye feda edilmedikten sonra.

 – Senin için başkasını terk eden, başkası için de seni terk eder.

 – Kimde bir güzellik varsa, bilsin ki ödünçtür.

– Sen yola çık, yol sana görünür. 

 Aşka uçarsan kanadın yanar,

Lakin aşka uçmazsan kanat neye yarar?

– Tüm dinler aynı şarkıdır.

 – Üç sözden fazla değil, tüm ömrüm şu üç söz; hamdım, piştim, yandım.

 – Akıllı insan, düşündüğü herşeyi söylemez fakat söylediği herşeyi düşünür.

 – Soysuza ilim öğretmek, eşkiyanın eline kılıç vermektir.

***

– Canı arıyorsan, cansın

bir lokma ekmek arıyorsan, bir lokma ekmeksin

neyi arıyorsan, O’sun!

***

 YEDİ ÖĞÜT

 Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol

Şevkat ve merhamette güneş gibi ol

Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol

Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol

Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol

Hoşgörülükte deniz gibi ol

Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol.

TANRI, DİN VE TASAVVUF

Pazar, Mayıs 31st, 2009

 

 TANRI, DİN ve TASAVVUF  ÜZERİNE:

– Tanrı varmış gibi yaşamaya çalışıyorum.

JORDAN PETERSON

– Derman arardım derdime derdimin dermanı derdim bana derman imiş…

NİYAZİ MISRİ

– Tanrının birliği ile varlığın birliği (vahdeti vücut) aynı şey değil tamamen farklı kavramlardır.

– Türkiye’de din hep aşağılandı ama hiç eleştirilmedi.

– Bazıları abdestlerini suyla alır bazıları da kanla.

– İnsanların aldanmaya ihtiyacı var.

– Kriz arttıkça felsefe yapma ihtiyacı da artar.

– En güzelin en çirkine dönüştüğünü görecek kadar yaşamakmış yazgım.

– Yürü, yürümeye devam et. Yol sana yardımcı olacaktır. Yol insanı terbiye eder.

– Cumhuriyetçi olmak, büyük bir erdemdir.

– Padişah da olsa bütün insanlar eşittir.

– Cumhuriyet, dinamik toplum anlayışının bir sonucudur.

– Bütün dinler, inanışlar, İslam hukuku asla değişemez.  Dindar bilinç, dinamik olamaz daima geçmişte, tarihtedir, durağandır.

– İlerleme, değişim, gelişme modern dünyaya ait dindışı kavramlardır.

– Mustafa Kemal’i anlamak için onun okuduklarını hatta okuyamadiklarını da okumak lazım.

– Şimdiki muhafazakarlar, muhafaza edilecek hiçbir şey bırakmadı.

DÜCANE CÜNDİOĞLU

– İnsan zihni sürekli olarak tanrı üretir.

“Herkesin tanrısı kendisinin abartılmış bir versiyonudur.” O nedenle insanların çoğu putperesttir.

– İnsanlar yaşamak yerine anlatmayı, yapmak yerine dayatmayı tercih ediyor.

SİNAN CANAN

 

– Nasıl olduğunu bilmediğimiz tanrı hakkında yapmamız gereken tek şey, susmak suretiyle saygımızı göstermektir.

– Kanıt imandan sonra gelir.

AUGUSTINUS

– Tanrıyı yüceltmek, onurlandirmak adına yaptığımız iltifatlar, kavramlar aslında tanrıyı küçültür.

MAIMONIDES

– Aşkta dayatma düşüncesi aşktan nefreti, dinde dayatma düşüncesi dinden nefreti destekler.

SCHOPENHAUER

*

-“Acaba diyorum, gazabı olsun, kendini övmesi, övünmesi olsun, laneti vs. olsun, acaba Resulullah bir tür Hermes gibi… Hani Hermes’i biliyorsunuz; mitolojide Tanrı’nın mesajını, insan idraki tarafından kuşatılamayacağı için, o mesajın insan diline çevirisini, aktarımını Hermes üstlenir; bir tür elçilik yapar. Peygamber de Allah’ın soyut mesajlarını muhatap olduğu insan kitlesine kendi zihin süzgecinden geçirerek aktarıyor olabilir mi?” 

PROF.DR. MUSTAFA ÖZTÜRK

***

Tanrı, kaldıramayacağı bir kaya yaratabilir mi?”:

 Yaratamazsa tanrı olamaz, yaratırsa da kaldıramayacağı bir “kaya” var demektir.

ATEİST PARADOKS

                     **                

– Ateizm bilindiği gibi sözcük olarak, “tanrıtanımazlık” anlamına gelir. Fakat doğal olarak, dinlerin reddini de içerir. Ben şahsen, tutarlı bir ateist konumun kendisini “tanrıtanımaz” olarak değil de esasen “din-tanımaz” olarak tanımlaması gerektiğini düşünüyorum. Ateizm, dinlerin ve onların tanrı fikrinin reddidir çünkü.

Deizmden farkı, bu fikrin karşısına başka, daha makul ve makbul bir “tanrı” fikriyle çıkmak gibi bir dert, niyet taşımamasıdır. Ateizm tanrıya karşı çıkmaz. Zira bir şeye karşı çıkmak, onunla şu ya da bu yer ve zamanda bir şekilde karşılaşmayı gerektirir ki, tanrı söz konusu olduğunda böyle bir ihtimal sıfırdır. En azından ateizmin fikri, hatta diyebilirsiniz ki inancı budur…

İnancın ya da inançsızlığın ahlakla doğrudan ilişkili olmadığını gayet iyi biliriz. Hepimiz etrafımızda -daha doğrusu içimizde- ahlaklı dindar ve ateistler kadar, hatta ne yazık ki çok daha fazla, ahlaksız dindar ve ateistlerin varlığına şahit olmuşuzdur. Dindar olmak için, “ahlaklı olmak” şarttır. Ancak ahlaklı olmak için, “dindar olmak” şart değildir. Hatta burada şunu da söylemeye cüret edebilirim: Hakiki bir dindarın tanrıya inanma sebebi ile hakiki bir ateistin tanrıya inanmama sebebi, benzer bir ahlaki kaygı zemininde yeşerir. Zira ilki, “eğer tanrı var olmazsa iyilik olmaz” diye düşünür. Diğeri, “eğer kötülük varsa tanrı var olamaz” diye düşünür…

Müslüman kültürel çevre içinde yaşayan bir ateist, doğal olarak müslüman bir ateisttir. Bu iki anlamda böyledir. Birincisi, onun karşı çıktığı tanrı fikri ve sureti esasen müslüman kültürü içinde şekillenmiş ve ve aktif hale gelmiştir. İkincisi, kimliğinin hamuru ister istemez içinde yaşadığı bu kültürel çevrenin ellerinde yoğrulmuştur.

ŞÜKRÜ ARGIN (Birikim Dergisi)

*

-Aslında ateizmin dinlerle pek fazla işi olmaz, tanrıyı reddeder. Ama siz varsayım olarak tanrının var olduğunu düşünüyorsunuz ve her şeyin nedenini de bu varsayıma bağlıyorsunuz. Ateizm ise böyle bir varsayımı reddeder. Ya “yoktur” ya da henüz “bilmiyoruz” der.

ŞANER ATİK (Ateizm Derneği)

*

– “Mucize” diye inanırlara sunulan şeyin, gerçekle en küçük bir ilgisi yoktur ve tüm mucizeler insanlığı aldatmak için ileri sürülmüş, bir yalanlar bütünüdür. Bu durum inanırlarca anlaşıldığı, iyice kavrandığı zaman, temelinde bir sınıfın çıkarları olan yapı da gümbür gümbür yıkılacaktır. O yapı “din” dir, insanlığın zararına da olsa, dünya egemenlerinin yıkılıp yok olmasını istemediği kurumdur…

– Doğru eğilir, yıkılmaz.

TURAN DURSUN

*

– İslamın yeni bir bakış açısıyla okunması gerek. İslamı da bütün dinler gibi iki düzlemde ele alabiliriz. Bireysel ve kişisel inanç olarak İslam. Bireyin kişisel inancı olarak, İslama saygı göstermek zorundayız. Sadece İslama değil, din ve inanç ne olursa olsun hepsine ama kurum olarak İslamı aşmak zorundayız. Bana göre, İslam bir kurum olarak çağımızın sorunlarına  çağdaş bir yanıt bulacak durumda değil. Bana kişisel olarak, bu alanda hiçbir şey söylemiyor. Ama şunu kesinlikle belirtmeliyim ki bir inanç olarak, bir din olarak islama karşı değilim.

– Yeni bir okumaya cesaret edenler, reddedilmiş ve zındık ilan edilmiştir. Çağımızda İslam, kültürsüz bir din olarak görünmektedir. Düşüncesiz, soru sorma yeteneğinden yoksun bir din.

 Tek tanrılı dinler, ömrünü tamamlamıştır, işlevleri sona ermiştir. Bunu söylemeye cesaret etmeliyiz. Tek tanrılı dinler (monoteizm) ile tektanrılı dinler öncesini (promonoteizm) karşılaştıracak olursak, promonoteist uygarlığın kültür, şiir, felsefe ve mimarisi monoteizminkileri fersah fersah aşar. Evet monoteizm, bilimi ve tekniği yarattı ama kültür adına ne varsa promonoteizm yarattı.

– Günümüz İslamı, emperyalizmle birlikte, Hristiyanlığın dümen suyunda ve islama karşı.

ALİ AHMAD SAİD ESBER (ADONİS)

***

– Antikçağın çoktanrıcılığı, siyasal yetkenin bir sınıfta (aristokrasi) toplanmasına yol açarken, Asya tek tanrıcılığında, siyasal otorite de bir monarkta toplanmıştır.

ROBERTSON SMİTH

 *

-Kuşlar gibi uçmayı, balıklar gibi yüzmeyi öğrendik ama çok basit bir şeyi unuttuk; kardeş gibi yaşamasını.

M. LUTHER KİNG

*

– Bizler, evrenin kendisini düşünmesiyiz.

CARL SAGAN

*

– Fizik tek başına “neden hiçbirşey değil de birşeyler var?” sorusuna yanıt veremez.

ROWAN WİLLİAMS

*

– Ben bilimi giderek daha iyi anladıkça, tanrıya daha fazla inanıyorum.

JOHN LENNOX

 *

– O kadar cahilsiniz ki, dininiz var diye ahlaka ihtiyacınız kalmadığını sanıyorsunuz.

NİKOLA TESLA

*

– Haksızlıklardan intikam alınmaz. Çünkü, intikama başladığınızda siz daha büyük haksızlıklar yapmaya başlarsınız.

İSKENDER PALA

*

– “Benim” dediğin herşey, seni cehenneme sokar.

Cehennemin kapıcısı MALİK

*

– İnsanın gelişimi, tanrının yerine kendisini koyabilme çizgisindedir.

– Tanrı, sıradan insan entellektüelizminin göğe yansımasıdır.

-Tanrı, insan yaratılarının en kutsal olanıdır.

YALÇIN KÜÇÜK

*

– Kilise, kıyameti bekleyerek şurada yatan eski kemiklerin üzerine yükselmektedir. Sonradan bu temel üzerinde devasa bir kuram ve ilahiyat ve kurgu ve iman ve hurafeler ve devlet siyasası üstyapısı yükselmiştir.

PETER HEBBLETHWAİTE

*

– Tanrı barbut atmaz.

-Ey fizik! Sen olmasaydın, tanrıya inanmayacaktım.

– Geleceğin dini, kozmik bir din olacak. Bu din, teoloji ve dogmalardan uzak olup, kişisel tanrıya üstün gelecek.

EINSTEIN

*

– Evren bir kaos sonucu oluşamaz. Bu nedenle tanrı tarafından tasarlanmıştır. Yerçekimi gezegegenlerin nasıl hareket ettiğini açıklıyor yoksa gezegenleri neyin yörüngeye soktuğunu değil…herşeyi tanrı yönetir.

NEWTON

*

– Yerçekimi diye bir yasa olduğu için, evren kendisini hiçten yaratabilir ve yaratmaya devam edecektir. Bu nedenle tanrıya ihtiyaç yoktur.

– Doğruları söylerseniz, yalanları hatırlamak zorunda kalmazsınız. 

STEPHEN HAWKİNG

*

– Bilim adamları cehalet dağını aştılar, en yüksek tepeye tırmandılar, ancak en üstteki kayaya çıkınca orada binlerce yıldır oturan ilahiyatçılarla karşılaştılar.

ROBERT JASTROW

*

– Eğer öküzler “insan” olsaydı, onların tanrısı da “öküz biçiminde” olurdu.

KSENOFANES

*

– “İnsan”, yediği şeydir ve “insan insanın tanrısıdır”.

“Tanrı, insanın idealleştirilmiş olarak dışavurumudur.”

L. FEURBACH

*

– Eğer tanrınız yoksa, saygılarınızı Hitler veya Stalin‘e sunmak zorunda kalırsınız.

T.S.ELİOT

*

 – Herkes tanrıya, sadece kendi duasının kabul edilmesi için yalvarıyor.

AMİN MAALOUF (“Tanios Kayası”ndan)

*

– “Tanrı”, beşerin en büyük keşfidir.

Upanişad; “tanrısın”Freud ise “itsin” diyor, hangisi haklı?

– İnsanların çoğunun hafızası kuvvetli olduğu için orjinal filozof olamaz 

CEMİL MERİÇ

*

– Her meyvede tohum, her canlıda tanrı…Sevgin bütün varlıkları kucaklamalı yani tanrıyı. Kurtuluş, kesretten vahdete (çokluktan birliğe) dönüş. Tanrının içinde kaybolmalısın. Ummana dökülen ırmaklar gibi benliğinden sıyrılmalısın. Ne kalıbın ne de adın kalmalı. “Tanrı nedir?” diye soruyorsun, “tanrı sensin”.

UPANİŞADLAR

*

– Her “din” bir tanrı anlayışı, her “tanrı” ise bir “varlık” anlayışıdır.

İOANNA KUÇURADİ

*

Din, halkın / kitlelerin afyonudur.

MARX

*

– Marx 1850’de “din, ruhsuz bir dünyanın ruhu, ezilenlerin haykırışı, kalpsiz bir dünyanın kalbidir. Din, kitlelerin afyonudur” der. O zamanlar insanların acılarını azaltsın diye afyon yutturuyorlar. Bunu Marx, “din uyuşturucudur” demiş gibi lanse etmeye çalışıyorlar, bu sözü bu mana da yorumluyorlar. Aslında o bu sözü ile dini övmektedir. Din için, ‘ruhsuz bir dünyanın ruhu’, insanlar için dinden başka teselli edici bir çözüm kalmamıştır, diyor.

ÖMER LAÇİNER

*

Din, halkın afyonu değil, zayıfların vitaminidir.

REGİS DEBRAY

*

– Dualite; ontolojik değil, epistemolojiktir.

YAŞAR NURİ ÖZTÜRK

*

– Dualite, ontolojik değilse;

“yaratan da yaratılan da aynı birliğin parçalarıdır.”

– Vahyin, kaynağı da muhatabı da akıldır. Aklı olmayanın, dini de yoktur.

*

– Ahlaksız bilim; “felaket”, bilimsiz ahlak; “boştur”.

– Neye inandığınızı ya da inanmadığınızı söylemeniz değil, hangi ahlâk anlayışına sahip olduğunuz önemlidir. Tanrı, “güzel ahlaktır” ve güzel ahlaktan yana olan herkes de Onunla beraberdir.

– Müslüman, “iyi insan”dır. Evrensel tüm dinlerin nihai hedefi de bu “iyi insanı” ortaya çıkarmaktır. 

– Aslolan “söz” değil, ne yaptığınız, kimin tarafında olduğunuzdur.

*

– Sıfatlarından birini kabul ediyorsanız, kendisini tamamen inkar etmiyorsunuz, demektir.

– En tehlikeli insanlar; iyiliği kendinden menkul sanıp, herkesi yargılama hakkını “tanrıya” bırakmadan kendilerinde görenlerdir.

– Alemin esrarına dair söylenenlerle yetinmek yerine, onu keşfetmeye çalışmak, çok daha tatmin edicidir.

*

-Tanrıya yönelmek için, aracılara ihtiyaç yoktur. Aracıların olması, çoğu kez ya başkasına ya da kendine tapınmaktır. 

– Tanrıyı sevmek, iyiden, doğrudan ve güzelden yana olmak için, mürşidler ve ritüeller şart değildir. Hatta bunlar çoğu kez, insanı uzaklaştıran, yabancılaştıran unsurlardır.

*

– Her fikir ve inancın, temsiliyet makamında birileri vardır. Zamanla bu kişilerin pek çoğu, kendi ayrıcalıklı konumlarını yitirmemek adına tağutlaşarak, nüfuz ettikleri insanları sadece “kendilerine biat eden kullar” haline getirmek isterler. Biat etmeyenleri ise hasım olarak görürler.

– Her din, tanrıya ulaşmada bir arınma aracı, bir yoldur. Bir dinin, araç olmaktan çıkıp “tek hakiki din” olarak mutlaklaşması, “dinsel faşizm”dir.

*

– Sonuçlarında ortaya çıkanın nedenlerinde olmaması düşünülemez.

*

Aklın egemen olduğu toplumlarda insan, bütün trajedisiyle ortadadır ve kaderini değiştirmek için uğraşır. Dogmatik toplumlar da ise ahlakçıların marifetiyle yazgıyı kabullenmiş, kitleler içinde kaybolan tek tip insan vardır.

AHMET AĞI

*

– “Cemaatçi örgütlenme, zannedildiği gibi muhafazakarlık ve dindarlığa has bir yapılanma biçimi değildir”.

“Lidere; “insanüstülük”, “kurtarıcılık” benzeri niteliklerin atfedilerek tapınılan bir toplumda siyasi kültür, “lideri kutsama”, ona itaati siyaset yapma ve özdeşleştirme eğilimi taşımıştır. Bunun da muhafazakar siyasetle sınırlı olmadığını belirtmek gerekir.

“Toplumumuzda, lidere itaatın siyaset olarak mütalaa edilmesi ve kurumlarda çoğulculuğun yaşanmamasının, muhafazakarlık ve dindarlığa indirgenmesi anlamlı değildir. Benzer şekilde Türkiye’de bireyin ön plana çıktığı örgütlenmeler yaratılamaması, bu alanda cemaatçiliğin egemen olması da muhafakarlık ve dindarlıkla sınırlı değildir. Bütün bunlar tarihi nedenlerden ziyade, modern gelişmeler çerçevesinde açıklanabilecek olgulardır. Biat benzeri bir kavramın, asırlar öncesine ait yorumlarının bu alanda açıklayıcı olabileceğini düşünmek, fazlasıyla kuvvetli bir muhayyile gücünü gerektirmektedir”.

M.ŞÜKRÜ HANİOĞLU

(“Sorgulamadan itaat ve liderlik kutsaması muhafazakarlığa mı özgü” adlı yazısından)

……………

————–

Cemaatçilik kültürü, dinsel muhafazakarlığın aksine siyasal muhafazakarlığın bir sonucudur. İktidar erki, insanların özgürce sorgulayan bireyler olmasını değil, kendisine tartışmasız biat eden kullar olmasını ister.

“Dinsel muhafazakarlık” ise, sanıldığının aksine insanların birilerine biat eden kullar değil, kendi hayatlarının sorumluluğunu alan özgür bireyler olmasını ister. “Halife” olmanın anlamı da budur. Dinin siyaset aracı haline gelmesiyle, dinin yerini siyasal muhafazakarlık alır. Böylece, dinin muhatabı olan özgür bireylerin yerini de her tür otoriteye sorgusuzca itaat eden kullar alır. Pek çok ateistin reddettiği tanrı da insanın insanı sömürmesini meşrulaştıran, böyle bir dinin tanrısıdır.

AHMET AĞI

 *

Tanrı yoksa, her şey mübahtır.

      DOSTOYEVSKİ

 *

Tanrı olsaydı, yaptıklarımızın hiçbirinden sorumlu olmazdık ancak tanrı yok ve biz tüm yaptıklarımızdan sorumluyuz.

J.P. SARTRE

*

 “İspatlanabilen bir tanrı”, tanrı değildir.

          KARL JASPERS

 *

– İspatlananları kuşatmayan bir tanrı, ispatlanabilen sonlu bir tanrıdır.

AHMET AĞI

*

– Karekterin ne ise kaderin odur.

HERAKLEİTOS

*

– Herşey üstüne gelip, seni dayanamayacağın bir noktaya getirdiğinde sakın vazgeçme, işte orası kaderinin değişeceği noktadır.

MEVLANA

*

Şeytan, tanrının taklitçisidir.

       RENE GUENON

İnsan, tanrının taklitçisidir.

AHMET AĞI

*

– Yükselen her şey, birbirine yaklaşır.

      Peder TEILHARD DE CHARDİN  

 – Her çağda, tek bir gerçek vardır.

– Amaç, bilinene ulaşmaktır.

– Edep, aklın tercümanıdır. İnsan, edebi kadar akıllı, aklı kadar şerefli, şerefi kadar kıymetlidir.

      ŞEMS-İ  TEBRİZİ

 *

– Tanrı var mı?

“Sadece gerçek var.”

– Yollar, yolculuk içindir, bir yere varmak için değil.

BUDHA:

– Medeni insanın, yasaya ihtiyacı yoktur.

KONFÜÇYUS

*

“İnsan hangi dünyaya kulak kesilmişse, öbürüne sağır.”

İSMET ÖZEL

– “İyi insan olmak için müslüman olmak gerekir” değil, “müslüman olabilmek için iyi insan olmak gerekir”.

– Diktatörlük, günahı yasaklasa bile ahlaksızlıktır. Demokrasi, günaha izin verse bile ahlaklıdır. Ancak özgürce yapılan eylem, ahlaklıdır.

– Erkekler için ayrı kadınlar için ayrı iki ahlak anlayışı yoktur.

ALİYA İZZETBEGOVİÇ

– Dindarlığını Allah’a göster, bana insanlığın lazım.

MUSTAFA İSLAMOĞLU

……………………

– Tek bir günah vardır o da hırsızlık. Diğer bütün günahlar, hırsızlığın çeşitlemesidir. Bir insanı öldürdüğün zaman, bir yaşamı çalmış olursun, yalan söylediğinde, birinin gerçeğe ulaşma hakkını çalarsın. Hile yaptığın, birini aldattığın zaman doğruluğu, haklılığı çalmış olursun.

KHALED HOSSEİNİ

– Kuran’da “kırkta bir” oranında zekat vermek yoktur. Müslüman kimsenin, ihtiyacından arta kalanı yoksullara ve ihtiyacı olanlara ayrımsız vermesi gerekir. “Biriktirmek” ateştir, “servet yığmak”, başkasının hakkını çalmaktır. “Mülk Allah’ındır”. Müslümandan zengin olmaz. Bütün kötülüklerin başı, özel mülkiyettir. Müslüman antikapitalist olmalıdır. Sende fazla olanı, olmayana dağıtacaksın, infak edeceksin.

Hz.Peygamber, “komşusu açken tok yatan bizden değildir” buyuruyor. Kendisi vefat ettiğinde, bir tası bir kuru hasırı vardı. Vasiyeti bile yoktu. Çünkü, malı mülkü yoktu, olanı olmayana dağıtıyordu.

Ebu Hanife, malını infak ettiği ve böyle fetva verdiği için işkence görmüş, zindana atılmıştır.

Hz. Peygamber zamanında varlıklı kimselerin islama en büyük itirazları, zekat için olmuştur. “Zekatı kaldır, hepimiz müslüman olalım” diyorlardı. Mallarını dağıtıp (infak),  köleleriyle aynı seviyede olmak ağır geliyor, sınıfsal olarak imtiyazlı olmak istiyorlardı.

– İslam, muhafazakar değildir. Statükoya karşı devrimi savunur.

İbadet, Allah’tan başkasına boyun eğmemektir. Secde sadece Allah’a yapılır, bu da bir ritüeldir, camide yapılır. İnsanların birbirine boyun eğmeden yaşaması (iyilik) ibadettir.

– Kur’andan asla kapitalizm çıkmaz, “abdestli kapitalizm” hiç çıkmaz. Kur’andan ekonomik bir düzen çıkarılacaksa, çağımızdaki kavramları kullanarak söylersek, sosyalizme eğilimlidir. Ahlaki ve dini bir sosyalizm çıkar. İslamın siyasi politik duruşu, sol bir duruştur, sağcı değil.

– Bir döneme damga vurmak, başkasına gösteriş yapmak, egemenliğini göstermek için yapılan camiler, Kur’anda söylenen, “temeli takva ile atılacak mescid” tanımına uymuyor. Ben de sultan camilerinde huzur duymuyorum. Ayasofya camii de buna dahil. Şaşaalı camilerde, Allah’ın büyüklüğünün değil, sarayın ve saltanatın büyüklüğü gözüme çarpıyor ve beni eziyor.

– İslamda (Kur’ana göre) hacca gitmeyenlerin kurban kesmesi gibi bir vecibesi yoktur. Kurban kesme geleneğinin kaynağı, İslam değil, Şaman kültürüdür. Kurbandan kasıt, fakir fukarayı doyurmaktır.

İHSAN ELİAÇIK

*

– Baki hakikatler, fani şahsiyetler üstüne bina edilmez.

SAİD NURSİ

*

– Diğer dinlerin mensuplarıyla irtibatın (dinlerarası diyalog), müslümanların din değiştirmesine yolaçacağı endişesi, tamamen asılsızdır. Zira bu tutum, islama olan güvensizlikten kaynaklanmaktadır.

İnsaniyet, bilgi ve bilim çağına girmiştir. Gelecekte bilim, dünyada daha fazla söz sahibi olacaktır. Dolayısıyla, bilimsel hakikatlerin hükümlerini desteklediği islam gibi bir dinin mensupları, bu diyaloglardan çekinmemelidir. Diyalog, fuzuli bir çaba değil bir mecburiyettir. Bu diyaloglarla, dünyamızı barışın hüküm sürdüğü daha güvenli bir yer haline getirmek, müslümanların vazifelerindendir.

Batıda yüzyıllarca bilim, dinin düşmanı olmuştu ve hristiyanlık bundan çok çekmişti. Müslüman hristiyan diyaloğu ile her iki din de ilişkilerini düzeltebilir. Eğer, müslüman hristiyan diyaloğu kurmak için başka neden olmasaydı, en önemli sebep olduğu için bu bile diyaloğu başlatmaya yeterdi.

F. GULEN 

 Vahdet-i vücutta tabiat, tanrıda olduğu halde, panteizm  de (vahdet-i mevcut) tanrı tabiattadır. İki yaklaşım arasındaki temel fark, ilkinin tanrıyı tabiatla açıklayan bir sistem olmasına karşılık, ikincisi tabiatı tanrıyla, tanrının görünmez güçlerine ve akıl erdirilmez sırlarına göre açıklayan “gaybi” bir felsefedir.

 İSMAİL HAKKI İZMİRLİ 

         *         

  – Kendisini duyu organlarıyla fark edilemez şekilde isimlendirdiğinde “hak”, duyu organlarıyla farkedilecek haliyle isimlendirdiğinde ise “halk” adını almıştır.

         En-NURİ (öl. 907)

Tevhid; ölümsüz ve değişmez bir ilke olarak, bütün değişme ve farklılıkların temelini oluşturur.

– Siyasetçinin derdi; maneviyat değil iktidardır.

  MUHAMMED İKBAL

…………….

Hz.ALİ:

 – Perde kalksaydı yine yakinim (kesin bilgim) artmazdı.

 – Hakikat, hakkın celal nurunun işaretsiz olarak keşfidir.

 – Hakkal yakin, ezel sabahından doğan bir nurdur. Bunun eserleri tevhid ehlinin üzerlerinde görünür.

 – Her şeyi birbirinden ayrı görmek ve toplamamak; şirk,

 Her şeyi toplayıp aralarındaki ayrılıkları görmemek; zındıklık,

 Her şeyi, hem birbirinden ayrı hem de aynı görmekse; tevhiddir (birlemektir).

 – Alimin uykusu, cahilin ibadetinden iyidir.

– En büyük zenginlik, akıldır.

– Hayatta en hakiki mürşid, ilimdir.

– Devletin dini, adalettir. Adaleti olmayan devlet, dinsizdir.

– İnsan, dilinin altında gizlidir.

– Mazlumun zalimden öcünü alacağı gün, şüphesiz zalimin zulmettiği günden daha çetin olacaktır.

—————-

           

– “Tanrı”; mutlak zaman, mutlak mekan, mutlak hareket, mutlak beden ve mutlak ruhtur.

– Allaha inanıyorum ama peygambere gerek yok.

         EBUBEKR  er-RAZİ

—————-

———————

MUHYİDDİN İBN-İ ARABİ:

-İnsanı ölümden, eceli korur.

– Kader gayrete aşıktır.

– Dünyada huzur arayan, huzursuz olur. Huzur, birbirine kardeşçe sarılana verilir.

– Kendi inancınızda, farklı inançları yok sayacak derecede yok olmayın. Böyle yaparsanız varlığın gerçek güzelliğini göremezsiniz. Allah’ın kudreti ve ilmi sonsuzdur. Hiç kimsenin anlayışına hapsedilemez. Allah der ki, “Doğu da batı da onundur. Yüzünüzü her nereye dönerseniz Allah’ın yüzü  (kudret ve rahmeti) oradadır. Şüphesiz ki,  Allah herşeyi kuşatandır. Hakkıyla bilendir. (Bakara 115)”

*

 Noksan sıfatlardan münezzeh olan Allah, eşyada en parlak şekilde görünür. Ve O, O’nun görünüşüdür.

 Şüphesiz yaratıkların sonradan olma varlığı, yaratıcının varlığının görünüşüdür.

 Hakkı tanıyan kişi gerçekten tanıdığı zaman, itikat sahibinin itikadıyla bağlanmaz.

 Kul rabdır, Rab da kul. Ya teklifle mükellef kimdir? Rab dersen o teklif edicidir, kul dersen o da ölüdür.

 Furkan benim ve 7 çift Fatiha suresi de benim. Ruhun ruhuyum, kalıpların ruhu değil.

*

 ————

*

                   

 -Ahlak, hükümlerin aklıdır.

İMAM ŞAFİ

-Tasavvuf, sulhü/barışı olmayan savaştır.

CÜNEYDİ BAĞDADİ

-İhlasın en aşağı derecesi, “şeriat tevhidi”dir ki; Allah’tan başka ibadet edilecek kimse yoktur, onun ifadesidir. En yüksek mertebesi de, “hakikat tevhidi”dir ki;  “Allahtan başka kimse yoktur” onun ifadesidir.

            M.ALİ AYNİ

——————

——————

FAZLUR RAHMAN:

 ‘Uyanış’ ve ‘yenilik’, mantıki olarak ancak bir gelenek oluşturulduktan sonra olabilir.

Bütün geleneklere devamlı yeniden hayatiyet kazandırmalı ve taze yorumlarla yenilenmelidir.

 İlk müslüman nesiller nasıl ki; Kuran ve sünneti, kendi dönemlerinde kendi şartlarına uygun biçimde serbestçe yorumlamışlarsa, biz de aynen kendi gayretimizle, kendi çağdaş tarihimizde aynı şeyi yapmak zorundayız.

    ————-

– “Vahdet-i vücutçu” tasavvuf felsefesi aslında, tanrının “kuantum” halidir. Damlalar “mahlukatı”, okyanus ise “tanrı”yı sembolize eder. Her şey hem birbirinin aynıdır hem de gayrıdır. Her şey, hem tek başına vardır hem de tek vücut olarak vardır.

                  AHMET AĞI

              *

– Fakirlik Allaha yakın olmaktır.

ALİ ERBAŞ (DİYANET İŞL. BAŞ.)

  Din, güzel ahlaktır ve bu yüzden vicdanlara hitabeder. Vicdanın çifte standardı yoktur, herkes için evrenseldir. Ayrım yapmaksızın tüm insanlığa karşı, merhametli ve adil olmak için empati yapar. Toprakları, ülkeleri fethederek değil, gönülleri fethederek yayılıp çoğalır.

 İyi (ahlaklı) insanlar; “adil toplumu”, adil toplumlar da “adil devlet yönetimleri”ni ortaya çıkarır.

 İktidar olmak, ülke yönetimlerini ele geçirmek dinin amacı olduğunda, din siyasallaşmakta ve evrenselliğini yitirmektedir. Bu şekilde, kifayetsiz muhterislerin iktidar aracı haline gelmektedir. Siyaset doğası gereği, hep daha fazla olana hükmetmek, hakim olmak ister. Bu uğurda pek çok yol ve yöntemi de mübah sayar. Buna izin veren bir din de mazlumun hakkını arayan olmaktan çıkıp, zalimin zulmüne ortak olur.

 Modern toplumlarda dinlerin evrensel umdeleri, “insan hak ve özgürlükleri” olarak hukuki niteliğe kavuşmuştur. Bir dinin, din, dil, ırk ve cinsiyet ayrımı yaparak kendini dayatması, gönüllerden kovulmasına, ezilen ve dışlanan tüm insanlığı kuşatmasıyla da gönüllerde yer etmesini sağlar.

***

– Bir süreç yaşanıyorsa, henüz hiçbir şey bitmemiş demektir.

– Eğer bir insan söylüyorsa, kim adına konuşuyor olursa olsun, söylediği her şey insana özgüdür.

– İnanca yer açan, bilgimizin çok sınırlı olmasıdır. Ontolojik olanın sonsuzluğundan bahsediliyorsa, her şeyi bilmemizin de olanaksız olduğu görünüyor.

– Bir insan, destansı, efsanevi veya masalsı da olsa bir takım yorumlara inanabilir. Bu onun inanma ve seçme özgürlüğüdür. Ancak kabul edilemez olan, inanmıyor ya da kabul etmiyor diye bir başkasının cezalandırılmasıdır. Üstelik bu ceza, az gelişmiş toplumlarda korkunç bir vahşete de dönüşmektedir.

Kimi ahlakçılarda kendi çıkarlarını koruma adına, haksızlıklar karşısında sessiz kalarak iktidar yanlısı tavır sergilemektedir.

 – İktidar olmanın, hakimiyet kurarak insanları tebalaştırmanın adı, “maneviyat” olmuş. Oysa, her şeye hakim olmanın yolu, gönülleri fethetmekten geçer. Her yolu mubah sayarak, her şeyi “zapturapt” altına alma zihniyeti, er ya da geç kaybedecektir. Bu sürdürülebilir bir yol değildir.

AHMET AĞI

*   

– Gerçeği, “otorite” kabul etmek yerine, otoriteyi “gerçek” kabul edenler için, bu çok zor olmalı.

G. MASSEY      

– Kendini arayan “tanrıyı” bulur, tanrıyı arayan da “kendini”.

– Her şey dağıttıkça çoğalır, biriktirdikçe de azalır.

– Ne verirsen elinle, o da gelir seninle.

– Yukarıdaki aşağıdakine, aşağıdaki yukarıdakine benzer.

– Kesrette (çokluk) vahdet (birlik), vahdet de kesret vardır.               

– Oldum demek, öldüm demektir.

– İnsan hayattayken, ölmeden önce ölmeli!

– Alimin ölümü, alemin ölümüdür.

– Sözün çoğu cahile, azı arife söylenir.

Cahil elini hakka sürse batıl eyler, alim ise batıla sürse hak eyler.

– Olgun (kamil) insan olmanın  dört aşaması; “şeriat, tarikat, marifet ve hakikattir”.

– Olgun insan, kendinden başka hiç kimseye kızmayandır.

– İyilik de ibadet de gizlidir.

– Nefis çıkınca aradan, ayan olur yaradan.

TASAVVUFA DAİR

 

– Evren büyük kainat (makrokosmoz), insan ise küçük kainattır (mikrokosmoz).

– İnsan, görünen alem ile görünmeyen alem arasında bir geçittir.

    SADRETTİN KONEVİ

 

İnsan, makrokosmozda bir mikrokosmozdur.

M.SCHELER

*

– Şaşı tanrıya nasıl bakarsa, tanrı da ona öyle bakar.

HEGEL

**

– İnanıyorum çünkü, saçmadır.

TERTULLİANA

**

– Din, ahlaki bir şiirdir.

G. SANTAYANA

**

– Hallacı Mansur, M. Arabi, Mevlana, Yunus, S.Konevi ve Nesimi başta olmak üzere hepsi de ‘vahdet-i vücut’ yani varlıkta birlik felsefesini benimsemişlerdir. Bu felsefeye göre her şey, gerçekte tanrının çeşitli biçimlerde görünmesinden başka bir şey değildir.  Varlık ve tanrı aynı özdendir. İnsan da ezelden beri tanrı katındaydı. Her şey hem ezeli hem de ebedidir. Çünkü; Ondan başka varlık yoktur. Her şey Ondan gelir Ona döner.

       İBRAHİM AGAH ÇUBUKÇU

 

**

*

-Biz seferden sorumluyuz, zaferden değil.

SELAHATTİN EYYUBİ

****

*

– Allah var, gam yok.

– Dervişin fikri ne ise zikri de odur.

– Şeyh uçmaz, derviş uçurur.

– Üslubu beyan, ayniyle insandır.

– Sen doğru ol, eğri bulur belasını!

– Hiç bir şey yapmamak, seçim yapmaktır, tarafsız olmak değil.

– Zulme sessiz kalmak, ona ortak olmaktır.

– Ah ile abat olanın, ahiri berbat olur.

– Güç, sabrın içindedir.

***

– Taşlanacaksam, ilk taşı günahsız biri atsın!

– Dünya hayatı “darılma” değil, “dayanma”, “hesaplaşma” değil, “helalleşme” yeridir.

– Sövene “dilsiz”, dövene “elsiz” ol.

– Bizde “dil” yok istemeye, sizde de “din” yok vermeye, namerde muhtaçlığımız bundandır.

– Ne ekersen onu biçersin, rüzgar eken fırtına biçer.

– Ne verirsen elinle o da gelir seninle.

– Kol kırılır, yen içinde kalır.

– Şeriatın kestiği parmak acımaz.

– Kul sıkışmayınca, Hızır yetişmez.

– Ahlaksızlığın en kötüsü, “ahlak” haline gelmesidir.

– Ahlak daha çok, orta sınıfın uyduğu, çok zengin ve yoksulların ise bazen uyduğu kurallardır.

– Herkes Hz. Ömer’in “adaletini” istiyor ama kimse onun gibi yaşamak istemiyor! 

– Masumiyet, yargılanamaz.

***

– İnsan, kaybedeceği şeylere fazla bağlanmamalı!

– Dünya malı dünyada kalır, kefenin cebi yok!

– Olmayacak duaya, “amin” denmez. Sadece, “olmuşla ölmüşe” çare yok.

– Dindar ol, “dinidar” değil!

– Dinini tilkiden öğrenirsen, tavuk çalmayı sevap  zannedersin.

– Bazen, peygamberler bile tökezler.

– Kabe yolunun klavuzu, bu uğurda ölenlerin kemikleridir.

– Namazda gözü olmayanın , ezanda kulağı olmaz.

– Abdestinden şüphesi olmayanın, namazından da olmaz.

– Uçak giderken “ateist”, düşerken “dindar” olmak, riyadır.

– Bir insanı, kötülük yapmaktan meneden tek kavram, “tanrı” ise o kişi zaten kötüdür.

***

– Günahın çok olduğu yerde, Allah’ın lütfu da bol olur.

– Zannın çoğu, günahtır.

– Din, nasihatten, güzel ahlaktan başkası değildir.

– Din böler, inanç birleştirir. 

– Pişman olmak, günahın kefaretidir.

– Menfaati bitenin, muhabbeti de biter.

– Dünyaya, sadece yemek yemeye gelmedik!

– Mala mülke karşı tamahkar olanın maneviyatı, cennetten arsa kapmaya benzer.

– Ne düşünürsen, O değildir.

– Size bakıp özenen insanlar yoksa, kendinizi gözden geçirin.

./.