Posts Tagged ‘Kutup’

ERİCH ROTHACKER

Cumartesi, Haziran 6th, 2009

Felsefede ilk kez kültür antropolojisi üzerine sistemli bir yazı yazan düşünür.

Eseri; ‘Tarihte gelişme ve krizler’ (1951). Rothacker bu eseri ile kültür antropolojisinin kurucusu kabul edilir.

Felsefi antropoloji insan kültürünün de özünü araştırmak zorunda, buna iki şekilde bakılabilir:

1-Kültür antropolojisi; insanın kültür alanındaki başarılarının, antropolojik bakış açısı ile geliştirilmesi. Kültür antropolojisinin altındaki, ‘antropoloji’nin vurgulanması.

2-Kültürün vurgulanması; kültür hayatın taşıyıcısı. İnsan kültür tarafından belirlenmiş bir varlık, bu nedenle kültürün altı çiziliyor.

İşte antropoloji geniş bir bilim haline getirilmelidir. Antropolojinin görevi ise, insan hakkındaki şimdiye kadarki kavramlarla, kültür taşıyıcısı insanı geliştirmek. Ancak böyle bir antropoloji hem insanın yapısına hem de insanın kültür yapısına bakacaktır. İnsan kültür içinde yaşar ve ölür. Bu nedenle insan kültürün taşıyıcısı, böyle bakılmazsa insan anlaşılmaz.

İnsanın özellikleri:

1- İnsan eylemde bulunan bir varlıktır. Hayatın ilk ve en önemli gerçekliği; insanın, insan topluluklarının belirli durumlar içinde olmasıdır. Eylem, hep bir durum içinde gerçekleştirilir. Nesnesiz, amaçsız bir eylem sözkonusu değildir. ‘Ben’ olmayansız eylem olamaz.

Belirli bir duruma hakim olma, o durumda en uygun eylemi gerçekleştirmedir. İnsan bu tip durumlardan kurtulamıyor. Her zaman bir durum içinde, hep bir durum içinde eylemde bulunuyor. Bu durumlar çeşitli bilimlerin konusu.

2-Bu duruma hakim olmak için, vermek zorunda olunan; ‘karar verme’. Durum içinde hep bir karar verme sözkonusu. İnsanın ölümüne kadar bu kararlar hep kutuplar arasında verilir.

Kutup; ideal bir doğru üzerinde, hayali son noktalar.

Karar; hep bu yönde ya da diğer yönde veriliyor. Kutuplar, eylemleri yönlendirici ideler. İnsan kendi hayatında yaratıcı kararlarla bir yönde ilerler. İnsan bu doğru üzerinde optimal noktayı arar. Bu nokta insan tarafından gerçekleştirilmeli. Bu kutupsallığın özelliği verimlilik. Bu her eylem için geçerli. Eylemekte olan bir hayatın, verimli bir hayatın yasaları bulunmalı.

Hayat, sürekli bir tavır içinde eylemde bulunmak. İnsan belirli bir kültüre sahip olduğundan, belirli bir tavra sahip.

Tavır; tüm yapıp etmelerin apriorisi. Bütün arzular kompleksinden daha fazla o topluluğu ayakta tutan. Tavır; toplumun tüm hayatına yön veren, biçimlendiren ve düzenleyendir.

Hayat sitili, büyük ve ender topluluklarda gerçekleşir. Artık tavır, o hayat sitiline yön vermiş ve geliştirmiştir.

Kültür sitilleri, sürekli gelişme içindedir. Bunu o kültür grupları oluşturur. Bu yüksek kültür/hayat sitili, kendini toplumun siyasal, ekonomik, sosyal vs. yaşamında gösterir. Bu yüksek kültür, ‘örnek insan’ anlayışını sanatta gösterir, en çok da edebiyatta.

Yüksek kültürler, varlıklarına bir daire içinde anlam verirler. Bu yüksek kültürler; sanat, edebiyat ve bilgelik sayesinde yükselmişlerdir. Bunların amacı, kültürün kendisine anlam vermek için.

İşte kültür antropolojisinin görevi; bu yapısal yasalılıkları bulmak. Bu sayede insan, anlaşılabilir ve gelişme sağlanabilir.

Rothacker’e göre en son yüksek kültür; antik yunan kültürü.

İçinde yaşadığımız kültürün; toplumsal, siyasal, ekonomik ve yaratmakta olduğumuz bilim, sanat, edebiyat ve felsefesine bakarak, yüksek kültür müdür değil midir karar verebilirmiyiz?

Yukarda sayılan alanlar Rothacker’e göre insanın yüzüne tutulan bir aynadır.

MAX SCHELER

Cumartesi, Haziran 6th, 2009

 

   MAX SCHELER ( 1874 – 1928  ) :

 

 (Onu daha iyi anlamak için Schelling’i iyi bilmek gerekir.)

 İnsan, hiçbir zaman bu denli kendi kendine sorun olmamıştı. 20yy da insan kendini arıyor.

 ‘İnsan hakkında üzerinde birleşilebilen bir tanımdan yoksunuz. İnsanın hayvanlar aleminde yerini bulamayız. İnsan, hayvanlar dünyasının en üst basamağı değildir’.

 Scheler’in amacı; varlık bütünlüğü içinde insanın yerini göstermek. ‘Varlık bütünlüğü’; canlı, cansız, geist, tanrı…hepsini kastediyor. Böylece de Scheler, zorunlu olarak insanın metafizikle ilişkisini kurmak zorunda kalıyor.

 

HAYAT:

1-Vital tepki(bitki); psişik varlık tabakalarının en alt basamağı. Kendini bilmek sözkonusu değil. Çünkü; duyuları yok. Objesi olmayan bir haz ve acı var. Hayat koruması yok. Tamamen bir eksiklikler bütünü. Buna karşı bir ifadesi ve tepkisi var. Ayrıca en büyük kimyager. Varlığını inorganikten alıp sürdürüyor.

 Vital tepki insanda da var. Zaten bütün varlık basamakları en yoğun biçimde insanda kendini buluyor.

2-İnstink (canlının davranışı); bu davranışın bir takım özellikler var.

    a)Bir kere bu davranış bir mana taşımalıdır. Öyle bir şekilde ortaya çıkmalı ki; ya kendine ya da başkalarına faydalı olabilsin.

    b)Bir ritmi olmalıdır. Şimdi için değil, geleceği bilir gibi, geleceğe yönelik bir davranıştır.

    c)Türe hizmet etmesi.

    d)Kalıtsal olup sonradan kazanılmayan davranışlardır.

    e)Bu davranışın, hayvanın yaptığı denemelere, tekrarlara bağlı olmaması.

3- Associativ hafıza (çağrışım yapan hafıza); anlamlı canlı davranışlarına sahip tüm canlılarda sözkonusu.(Örneğin, sirk havyalarında) Belli bir dereceye kadar tüm hayvanlarda var. Genellikle omurgalılarda taklit ve gelenek sonucu. Bu konuda Edison ile maymun arasında sadece derece farkı vardır.

4-Zeka; organizmayı vital etkinin amacına götüren.

 

İnsanda bu özelliklerin hepsi var ama insanı insan yapan bu tür özellikler değil. İnsan aynı zamanda bir geist varlığıdır da. Geist, hayata tamamen zıt bir yeti. Geistın, yukardaki dört özellikle hiçbir ilgisi yok.

Geist hem ideleri hem aktları hem de idrak merkezini içine alıyor. Bu geistın eylem merkezi, kişi.

‘geist varlığı olan insan; kişidir’, hayvanlar olamaz.

 

   Geista sahip varlığın özellikleri:

1-Bu varlık organik bir hayata bağlı değil.

2-Bu varlık çevreye bağlı değil hatta çevresi yok. İnsan her tarafta yaşayabilir hem kutupta hemde ekvatorda, oysa hayvan yaşayamaz.

 İnsan çevresine bağlı olmadığı için özgür, hayvan ise çevresine bağımlı.

 İnsan dünyaya açık bir varlık, o anda çevresinde olmayan şeyleri de bilebilir. Oysa hayvan obje edinemiyor. Ekvatorda yaşayan insan için bile ‘hürriyet heykeli’ var.

 İnsan geist varlığı olduğu için ‘ben’ bilgisine sahip, hayvan değil. İnsan kendi varlığını obje edinebiliyor. Daha doğrusu insan her türlü varlığı obje edinebiliyor.

 İnsan geist varlığı olduğu için somut bir şey ve substansa sahip.

 İnsan yine geistı sayesinde birleşmiş bir tek mekana sahip, bunlar hayvanda yok.

 Geist varlığı kişinin, bir özelliği de ideleştirme.

 Geist varlığı kişinin son özelliği ise hayata hayır diyebilmesi. İnsan kendi hayatıyla ilgili vital itkilerini bastırarak-ilke olarak da olsa hayattan vazgeçebiliyor. Hayvan vazgeçemiyor.

 Bu sayede insan; sanat, felsefe, ve bilim gibi ideler alemine yönelebiliyor.

 Geist; kendisi obje haline getirilemeyen tek varlık. Saf bir form, saf bir yapıp etme olarak var. Geistın gerçekleşmesi, kişinin yapıp etmeleriyle ortaya çıkıyor.

 İnsan, kendine üçüncü kez verilmiştir. Merkezi de var, refleksiyonu da.

 Hayvan, kendine ikinci kez verilmiştir. Belirli bir merkezi var ama refleksiyonu yok.

 Bitki, belirli bir merkezi yok ama ifadesi ve tepkisi var.

 İnorganik, iç varlığı yok; cansız.

 

 

 

 Zeka, Hafıza, İnstink, Vital itki=Tepki/Hayvan                                

                                                                                                                                                                                                        

                                     Tanrı                                             

           Tepki(hayvan)————-Geist

                                     İnsan

              

 

               TANRI                          

                   ↓↑                

               İNSAN                         

                   ↓↑

              HAYVAN

                   ↓↑

               BİTKİ

                   ↓↑

           İNORGANİK

 

Aşağı inildikçe; güç artıyor, özgürlük azalıyor. Yukarı çıkıldıkça da özgürlük artıyor, güç azalıyor.

 

 Geist saf bir form ve bir güce sahip olmadığı halde insanın hayata hayır deme enerjisi nerden geliyor?

 İki insan teorisi var; klasik ve negatif insan teoriler.

 Kuvvet alanının yönü, yukarıdan değil, aşağıdan yukarı doğrudur. En güçlü anorganik çünkü; organik olana ihtiyaç duymuyor. Bu nedenle de en bağımsız olan odur. İçindeki tepki ve dirençle var.

 Geistın güç kazanması, yükseltilmeyle oluyor.

 Scheler hem organik olanın hem de anorganik olanın içinde bir şey buluyor, o da tepki.

 Tanrının(ens a se) iki atributumu var; saf bir varlık, her şeyin temeli olan varlık.(deitas = tanrısallık)

 Tanrı, insan kadar bile güçlü değil, Çünkü; en yukarda. Tanrı insandan daha güçsüz ama insandan daha özgür.

 ‘Hayatta yasa filan yok, bu bizim uydurmamız. Hayat kör bir tepkinin olduğu bir kaos’. (natura naturans = yaratıcı doğa) Geist dışında her şey kör bir tepkiden başka bir şey değil. Tepki; dünyayı yaratan.

 Tanrı güç kazanmak istiyorsa, dünyayı yaratan tepkiyi salıvermelidir ki, zaman zaman içindeki oluşumunu güçlendirebilsin. Tanrı, güçlü bir tanrı olmak için dünya tarihini göze almıştır.

 Geistın güç kazanması için hayata ihtiyacı var. Hayatın kendisi ise natura naturans; tepki.

 Schelling, ‘dünyanın temeli tanrı ise nasıl olur da dünyadaki negatif özellikler, tanrıya atfedilemeyecek kadar karanlık şeyler bu mükemmel, en yetkin varlığın içinde barınabilir?’. Böylece Schelling, tanrının içine negatif olanı da koyarak onu ikiye ayırır. Schelling’e göre kendini bölüp salıveren tanrı, zaman içinde iyinin kötüyü altetmesiyle sonunda tamamen iyi olarak birliğini yeniden sağlayacaktır.

 Scheler’e göre tanrı, tanrı olacaksa dünyaya ve insana muhtaç. İnsanı yaratan tanrı değil, tanrıyı yaratan insan. Geist varlığı olan tanrı, gücünü geisttan değil, geist ve tepkinin hesaplaşmasından alıyor. İnsan, tepkinin ve geistın birleştiği noktadadır.

 Antropoloji yapmak için önce insanın yerini belirlemek gerekir. İnsanın yeri, insan ile tanrı arasındaki metafizik bağı ortaya koymakla çıkacaktır.

 Scheler, felsefi antropolojinin farkını belirliyor ama felsefi bir şey ortaya koymuyor.Yaptığı felsefi antropoloji değil.

 A.Gehlen ile aralarındaki en büyük fark; Gehlen’in felsefi bir antropoloji ortaya koymasıdır.