MEHMET ALTAN, “CAMİ KIŞLA PARANTEZİNDE TÜRKİYE”

MEHMET ALTAN “CAMİ KIŞLA PARANTEZİNDE TÜRKİYE”

 

– …Necmettin Erbakan da Ankara tipi bir politikacı. 28 Şubat Kararları’nın altındaki imzalardan biri ona ait. Kokuşmuş rejimin keskin bir resmi olan Susurluk’a “fasa fiso” diyen o. Türk halkının zenginlik ve özgürleşme taleplerini gerçekleştirecek proje üretmek yerine sadece ‘başörtüsü’ ya da “Taksim’e cami” gibi dar kapsamlı siyasette ısrar ederek ufkumuzu daraltanlardan biri de o. Yeryüzü demokrasilerinin yerine Ortadoğu  diktatörlüklerine el uzatarak işe başlayan da gene başkası değil…

– Hem Müslüman hem demokrat olmanın pratik ifadesi de “ideolojisiz bir devlet”ten yana olmak…Bu ancak bireysel özgürlüklerin genişlemesi, devletin herkese eşit mesafede hizmet vermesi ve hukukun etkinliğini gözetleyen bir odak olması ile mümkündür. Eğer birileri “din devleti” peşinde koşarsa, başka birileri de “askeri devlet” peşinde koşar.”

John Keane’e göre “demokratik devrim” sivil toplumlarda yayılır ve Türkiye’nin bir türlü “çoğulcu bir toplum” olamamasını ise “despotik laikleştirmeye” bağlıyor. Despotik laikliğin” de dinin rolünü azaltmak yerine tam tersine “dinselleştirmeyi” hızlandırdığı görüşünde.

– Demokrasiyi savunmak, laikliği savunmak demektir ama laikliği savunmak demokrasiyi savunmak anlamına gelmez.

– Türkiye’de zenginlik üretmeyen sosyoekonomik düzen irdelendikçe, bunu engelleyen ve “hırsızlığı üreten devletçi ekonomik sistem” değişmedikçe, biz aynı yerde dönüp dururuz.

Doç. Dr. Füsun Üstel’in “farklılıkları ortadan kaldıran cumhuriyet” ile “farklılıkları hayata geçirmeyi amaçlayan demokrasinin” Türkiye’de birbiriyle “çatışır” hale geldiğini anlatan tespitlerine yeni örnekler eklemek mümkün.

– AKP’yi iktidara getiren en önemli özellik, mevcut antidemokratik rejime muhalefetiydi. En büyük başarısı da AB sürecini hızlandıracak rejimi demokratikleştirme çabası. AKP ilk üç yıl boyunca inanılmaz devrimler gerçekleştirdi, büyük bir dönemecin dönülmesini sağladı…Ta ki Şemdinli olayına kadar.

– Belçika eski başbakanı Wilfried Martens, “bize göre Türkiye, AB’ye tam üye olacak bir aday değildir. Türkiye ile çok yoğun işbirliğinden yanayız ama Avrupa projesi bir medeniyet projesidir”, diyor.

Refah partisinin diğer Ankara partilerinden hiçbir farkının olmaması, İslamı alabildiğine sömürmesine ve iktidarının sekizinci ayında tıkanmasına yol açtı. Diğerleri gibi taraftarlarına devlet imkanlarını dağıtma anlayışıyla siyasete soyunmuş “merkeziyetçi, bürokratik, devletçi, otoriter ve totaliter eğilimlisıradan bir düzen partisi Refah

– Demokrasiyi evrensel kurallarıyla uygulayan hiçbir ülkede “bölünme” ya da “din devleti” tehlikesi yoktur.

– …Ekonominin ve siyasetin patronu devlet olduğu toplumlar normalleşemiyor.

– Prof. Dr. Altan Gökalp, “Kemalizm kesinlikle çağdaşlık yaratamaz, çünkü çağdaşlık kişi boyutuna bağlı bir olgudur…Kemalizm din haline geldi, bugün Kemalizm, laik bir dindir.”

– Biz sanayileşmeden, laiklik aracılığıyla “modernleşmeye” çalıştık.

– Osmanlı’da “sosyal sınıflar” yoktu. Padişah, sarayı ve kullar vardı. Osmanlı toprak düzeni “sermaye birikimine” olanak vermiyordu. Sermaye birikimi olmayınca da toplum topraktan kopup sanayileşemiyor, gelişemiyor, gelişmiş bir sermaye ve işçi sınıfı doğuramıyordu.

 Tek toplumsal ayrım, padişah sarayı ile kullar arasındaydı. Birinci Cumhuriyet bu yapıyı pek değiştirmedi. Padişah yerini “asker ve sivil bürokrasinin” egemenliğindeki “kutsal devlet” aldı. Halk gene teba olarak kaldı, bugün de öyle…

Kenan Evren, Yunanistan’ın Nato’nun askeri kanadına tekrar geri dönmesine onay vererek en büyük kozumuzu karşılıksız olarak harcamıştır.

Kemalizm, diktatörlük dönemindeki tek parti rejiminin ideolojisidir ve halk iradesine dayanmaz.

– Kendi dinamimizle yapamadığımızı, dünyanın enerjisiyle yapmak dışında bir seçenek yok…

– Batılılar gibi yaşamayı “modernleşme” sanıp Batılılar gibi “üretmeyi” boşveren bürokratik cumhuriyet bireyin zenginleşip özgürleşmesini sağlayacak sağlıklı reçeteleri hiçbir zaman gündeme getirmedi.

– Laikliği yıkacak, din devleti kuracak bir gelişmeden endişe varsa, bunun en etkili panzehiri “Avrupa Birliği” değil mi?

Ak Partinin kadrolaşma mantığı rahatsız edici. Liyakat esasına, deneyim ve beceri çıtasına çok aldırmayan bir yaklaşım toplumu rahatsız ediyor. Üstelik temel hak ve özgürlükler yerine, zoraki ve ceberut bir muhafazakarlaşma da hissediliyor.

Tags: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Leave a Reply

You must be logged in to post a comment.