Posts Tagged ‘MUSSOLİNİ’

JONAH GOLDBERG “LİBERAL FAŞİZM”

Cumartesi, Ocak 12th, 2013

JONAH GOLDBERG  “LİBERAL FAŞİZM”

 

İlericilik ya da gelişmecilik daha çok, faşizmin bir kardeş hareketidir.

“Faşizm, farklı sınıfları ama özellikle de orta sınıfları bir araya toplayan bir kitle hareketidir, görevinin milli yeniden doğuş olduğunu düşünür, karşıtlarıyla savaş halindedir, demokrasiyi yıkmak, yeni bir rejim kurmak için terör ve parlamenter taktikler kullanır.” Emilio Gentile

“Faşizm hem liberalizm hem de tutuculuk karşıtıdır.” Ernst Nolte

– Faşizm aslında sağa ait değil, aslında solla ilgili bir olgudur. Faşizm, komünizmin karşıtı olmak gibi yanlış bir fikrin gölgesinde kalmıştır.

– Solcu bazı kesimler, “Siyonizm = ırkçılık” ve “İsrailliler de Nazidir” derler.

– Amerikan gelişimciliğinin temeli, Avrupadaki Mussolini ve Hitler faşizmi ana kaynağını oluşturur. Amacı, Amerikayı ‘Avrupalılaştırma’ ve tamamen kontrol altına alınabilecek bir ülke haline getirme fikri vardır.

– Faşizm savaştan önce Avrupa ve ABD’de liberaller ve solcular tarafından geliştirici bir sosyal hareket olarak görüldü.

– 1920’li yıllarda faşizm ve faşist fikirler, Amerikan solunda çok popülerdi.

Mussolini, hristiyanlığı sevmiyor ve İtalyan sosyalizminde hristiyanlığı istemiyordu. Tek tanrılı dinlere tapanların partiden atılacağı kararını çıkardı. Parti üyeleri dini evlilik, vaftiz gibi hristiyan ayinlerinden vazgeçecekti.

Mussolini cinselliğe de büyük önem verirdi. 169 metresi vardı, çağdaş standartlara göre bir tecavüzcü sayılabilirdi.

– 18. Yüzyıl romantik nasyonalizminin ve modern faşizminin babası J.J. Rousseau’dur. Rousseau, Polonya’nın yeni laik bir inanç yaratabilmesi için milli tatiller ve simgeler yaratmasını önerdi.

– Fransız Devrimi, ilk totaliter devrimdir.

“ Faşizm bir dindir.”  Mussolini

“ Terör olmadan erdem güçsüz kalır. Terör adaletten başka bir şey değildir.” Robespierre

“ Gelecek için bir program geliştiren insan, devrimcidir”. Marx

– Mussolini 1945’te bir grup Alman askeriyle beraber yardımcılarını, metreslerini ve yakın dostu Bombacci’yi de yanına alarak İsviçre’ye kaçtılar fakat komünist partizanlar tarafından yakalanarak öldürüldüler.

Sol değişim partisidir, sağ ise mevcut durumu korur.

Hitler burjuvaziden, monarşislerden, gelenekçilerden, aristokratlardan ve kurulu düzene inanan herkesten nefret eder onları aşağılardı.

“İşçilerin vatanı yoktur” Marx

Komünisler sınıf, Naziler ırk, faşistler de ulus fikrini desteklerler. Hepsi de totaliter diyebileceğimiz bu ideolojiler hep aynı insanları çekerler.

– Soyunda Yahudi olmasına rağmen Marx, Yahudilerden nefret eder, mektuplarında “pis Yahudiler” gibi ifadeler kullanır, düşmanlarına “zenci gibi Yahudi” derdi.

Faşizm, orta sınıf sosyalizmidir ve durumlarını kötüleştireceğini kanıtlayana kadar, onu terk etmeleri için orta sınıfları ikna edemeyiz.” Karl Radek

“Bir sosyal demokrat, bir faşist ya da bir Nazi arasında hiçbir fark yoktur.” Üçüncü Enternasyonal

Stalin, Sovyet devletinin kurucularından L. Troçki’yi bile ‘Nazi ajanlığı’ ve ‘başarısız faşist darbenin lideri’ diyerek sayısız insanları suçladığı gibi suçlamıştır.

“Bizim sorunumuz sadece dünya yaşantısına uymaya çalışmaları için öğrencilerimize yardım etmek değil…onları babalarından mümkün olduğu kadar farklı yetiştirmektir.” T.W.Wilson

– Bugün çok da düşünmeden faşizmle militarizmle yan yana getiriyoruz. Fakat unutmamak gerekir ki, faşizmin militarist olmasının nedeni, militarizmin 20. yüzyıl başlarında ‘ilerici’ olmasıydı.

B. Shaw bir zamanlar Stalin, Hitler ve Mussolini’yi dünyanın büyük ilerici liderleri olarak övdü.

“Ne kadar kötü olursa o kadar iyidir.” Lenin

“Ülkenin senin için ne yapacağını değil, senin ülken için ne yapacağını sor.” J.F.Kennedy

Nazi filozofu Heidegger, “ batının ruhani gücünün tükeneceği, can çekişir gibi görünen kültürünün çökeceği, bütün güçleri karmaşaya iteceği ve çıldırtacağı günleri bekliyorum” diyordu.

“Kitlelerin harekete geçirilmesi için mitlere ihtiyaç vardır. G. Sorel

“Hayatımdaki monotonluktan kurtulmak için bombalar patlatır, konuşmalar ve başka eylemler yaparken çok zevk alıyorum.” C.Guevera

Şüphelendiğin adamı öldür.C. Guevera

Devlet gerçek anlamda var olan idrak edilmiş olan moral hayattır…Dünyada  var olan şekliyle kutsal fikirdir. İnsanoğlunun sahip olduğu her şeye değer. İnsan tüm ruhsal gerçekliğe sadece devlet kanalıyla sahip olur. Tanrının dünya üzerindeki yürüyüşüdür. Hegel

“Hükümet için daha kolay olmaz mıydı? Halkı dağıtmak ve yerine yeni bir halk seçmek acaba? B. Brecht

“ Tek temel ve mümkün olan sosyalizm, seçkin insan türünün sosyalleşmesidir.”… “Özür dileyerek, yakınlık göstererek ve son arzularında cömert davranarak suçluları ve soysuzları idam edip, ortadan kaldırmalıyız.”  B.Shaw

Muhafazakarlık, tedavi edilebilir bir hastalıktır.”  M. Lerner

Beyaz ırk insanlık tarihinin kanseridir.” S. Sontag

A. TOYNBEE, “MEDENİYET YARGILANIYOR”

Perşembe, Aralık 2nd, 2010

   A.TOYNBEE, “MEDENİYET YARGILANIYOR”

 – Sanatçıların, edebiyatçıların eserleri, işadamlarının, askerlerin ve devlet adamlarının yaptıklarından daha uzun ömürlü oluyor. Şairler ve düşünürler, tarihçilerden daha uzun süre hatırlanırken, peygamberler ve azizler hepsinden üstün ve uzun ömürlüdürler.

– Belli başlı tezlerimden biri, tarihsel çalışmada en küçük birimin ‘bütün toplumlar’ olduğu ve Greko-Romen dünyasının ‘şehir devletleri’ veya çağdaş Batının ‘ulus devletleri’ gibi gelişi güzel parçalara ayrılamayacağı idi. İkinci tezim de, ‘medeniyet’ dediğimiz bütün toplumların tarihlerinin bir anlamda paralel ve çağdaş olduğu idi.

Spengler’e göre medeniyetle doğar, gelişir, geriler ve belirli bir zaman çizelgesine uyarak yıkılırdı. Bu aşamaların hiçbirisi hakkında bir açıklama getirilmiyordu.

– Siyah ırkın, günümüze kadar sözü edilmeye değer bir katkısı olduğunu söyleyemiyoruz ancak, medeniyet deneyinin gündemde olduğu anın kısalığını düşünürsek, bunu inandırıcı bir yeteneksizlik kanıtı olarak göremeyiz. Sadece dürtü veya fırsat yoksunluğunun bir sonucu da olabilir.

– Eğer Jung’un eserlerini tanısaymışım bana gereken ipuçlarını vereceklermiş. Yaklaşımımın temellerini, okulda esaslı bir biçimde öğrendiğim Aeschylus’un Agamemnon’u ile Goethe’nin Faust’unda buldum.

– Bizim Batılı kafalarımıza göre, eğer bu ‘çevrimsel tarih görüşü’ ciddiye alınırsa, tarihi bir aptalın anlattığı saçmasapan bir hikaye haline getiriverir.

– Medeniyetler yükselip alçalırken ve bu alçalışta kendilerininkinden daha anlamlı amaçları olan başkalarına yol açarken aslında sürekli ilerliyor olabilirler ve medeniyetlerin gerilemesinin sebep olduğu acı ile elde edilen öğrenme, pekala bir plan içinde gelişen ilerlemenin en ala yolu da olabilir.

– …Büyümenin olduğu yerde, çürüme de olur…

Komünizmin ortaya çıkışından yüzyıllar önce atalarımız aynı umacıyı İslamda bulmuşlar. Günümüzde komünizmin yaptığını aynı nedenlerle 16.yüzyılda İslam, Batılı kalplere bir isteri ilham ederek yapmaktaydı. İslam da komünizm gibi Batılı inanışın belli bir doktrine dayanmayan bir uyarlaması olan ‘anti-batıcı’ bir hareketti. Ve komünizm gibi o da ruhun kılıcını, maddi donatımdan yoksun olarak kullanmaktaydı.

 Batılılar bugün komünizmden, Nazi Almanyası’ndan, Japonlardan korktuğundan daha çok korkuyor.

‘Bloksuzlar’ ile Batılılar 400 yıl önce ‘Türk olmak’ tehlikesinde kaldıkları gibi bugün de komünist olmak tehlikesi ile karşı karşıyalar. Komünistler de kapitalizm tehlikesinden emin değiller…

– Geçmişte kalan 5-6 bin yıl içinde ‘medeniyetin babaları’, bizim arıların balını çaldığımız gibi kölelerin emekleri sonucu ortaya çıkan meyvaları çaldılar.

– Genellikle olduğu gibi belki de kurtuluş, bir orta yol bulmaya bağlı. Politikada bu orta yol, ne dar görüşlü devletlerin sınırsız hükümranlığında ne de merkezi bir ‘dünya hükümeti’nin tekdüze istibdatında aranmalı, ekonomide ise ne sınırsız özel teşebbüse ne de katıksız sosyalizme yer vermeli.

– Kurtulmak için ne yapmamız gerekiyor? Politka alanında ‘dünya hükümeti’ni başaracak kurucu bir sistem hazırlayın. Ekonomi alanında, serbest yatırım ile sosyalizm arasında uzlaştırıcı çalışma düzenleri bulun. Ruh alanında laik üst yapıyı dinsel kurumlarla birleştirin.

– Eğer Birleşmiş Milletler etkili bir dünya hükümeti kurmayı başarabilirse, bu bizim siyasal sorunsalımız için en iyi çözüm olacaktır.

– Her medeniyet deneyinde insanlık, ilkel insanlığın seviyesini aşmaya ve daha yüksek bir ruh seviyesine ulaşmaya çalıştı.

– Bana göre medeniyetler kurulduktan sonra tehditlere karşılık vererek büyürler. Üstesinden gelemedikleri bir tehditle karşılaştıklarında yıkılır ve parçalanırlar.

Alışkanlık, hayal gücünün afyonudur.

Babür, dünyayı bir merkezden yayılarak birleştirme amacını güden Timur’un torunlarındandı. Babür’ün zamanında (1483-1530) Colomb, İspanya’dan Amerika’ya ulaşmış, Vasco da Gama, Portekiz’den Hindistan’a ulaşmıştı.

 Babür’ün amacı neydi? Fergane’nin doğusunda Hindistan ve Çin’e, batısında da kendi akrabaları olan Osmanlı topraklarına kadar uzanmaktı.

– Türkler de ulusların ana ailesiydi. Günümüzde Türk merkezli bir tarih, Osmanlı Türklerinin büyük batıcılarından Mustafa Kemal tarafından gerçekleştirilmişti.

– …Şimdi büyük bir devrimle karşı karşıyayız. Batılıların yaşayan diğer bütün medeniyetlerin üstüne çıktığı ve dünyayı tek bir toplum halinde birleştirdiği teknolojik devrim.

Bir tarafta Hristiyan çok tanrıcılığı, öbür tarafta Hint çok tanrıcılığı arasında İslam, tek tanrıcılığın ışığını yakarak dünyayı yeniden umutlandırdı.

– …II. Mahmut ve Sultan Selim’in altı nesil önce Osmanlı-Türk hayatında giriştiği totaliter devrimi gerçekleştiren komutan Mustafa Kemal Atatürk.

– İslamın insanlığa verdiği yaratıcı hediye, tek tanrıcılıktır ve bu hediyeyi iyi korumak zorundayız.

– Eğer bütün dünya Avrupalılaşıyorsa, Avrupa dünyadaki üstünlüğünü kaybetse ne farkeder?

Rusya’da batılılaşma işlemi diğer yerlerden çok daha uzun sürdü. Rusya’da Batı Avrupa etkisi, Japonya ve Çin’den iki yüzyıl, Müslümanlar ve Hintlilerden de yüzyıl fazla sürdü.

– İki dünya savaşı sırasında Naumann’ın ‘Merkezi Avrupa’ fikri diğer siyasetçiler tarafından yine Zollverein’e (1818 de Almanya’da oluşturulan gümrük birliği) dayanan bir ‘Panavrupa’ fikrine dönüştürüldü…II.Dünya savaşından sonra ‘Avrupa Birliği’ fikri tekrar ortaya çıktı ve Amerika’nın ‘Marshall Planı’ ile oldukça cesaret kazandı.

– Hristiyanlık batıda değil, bugün İslam medeniyetine ait sınırların içinde doğmuştur. Biz Batılı hristiyanlar bir zamanlar dinimizin geliştiği Filistin’i Müslümanlardan almaya çalıştık. Eğer haçlı seferleri başarılı olsaydı, Hristiyan alemi Asya’nın en önemli kısımlarına uzanmış olacaktı. Ne var ki, haçlı seferleri başarısızlıkla sonuçlandı.

– Büyük medeniyetlerin etkileşiminden büyük dinler doğmuştur. Suriye ve Babil medeniyetlerinin etkileşiminden doğmuş olan Yahudilik ve Zerdüştlük, Suriye ve Yunan medeniyetlerinin etkileşiminden Hristiyanlık ve İslam, Hint ve Yunan medeniyetlerinin etkileşiminden de Mahayana Budizmi ve Hinduizm bunlara örnektir.

– Ruslar, Batı tarafından fethedilip içinde zorla erimemek için, kendilerini sürekli Batı teknolojisine sahip olmaya zorlamışlardır.

– Batıda Rusya’nın saldırgan bir ülke olduğu kanaati vardır. Batılı gözle bakıldığında bu doğrudur da, 18. yüzyılda Polonya’yı hırsla parçalayan, 19. yüzyılda Polonya ve Finlandiya’ya zulmeden günümüz savaş sonrası dünyasının baş saldırganlarından biri olarak görüyoruz. Ruslara göre ise bu tam tersi, onlar da kendilerini Batının sürekli kurbanları olarak görüyorlar.

– 1453’ten itibaren Rusya, Müslümanların elinde olmayan tek Ortodoks ülkesiydi ve İstanbul’un Türkler tarafından alınışının intikamını yüzyıl sonra Tatarlardan Kazan’ı alarak gerçekleştirmiştir.

Bizanslı Yunanlılardan, Ruslar tarafından devralınan bu ortodoksluk ve kader duygusu, Doğu Ortodoks Hristiyanlığının dağılışından sonra kurulan komünist rejimin de özelliklerindendir. Şüphesiz Marksizm batılı bir inanış fakat Batı medeniyetini hesaplaşmaya çağıran bir Batılı inanış.

Roma imparatorluğu, Yunanlılar için hem yaşam koşulu hem de gururları için dayanılmaz bir hakaret kaynağı idi. Bu durum onlarda korkunç bir ikilem yaratıyordu. Bundan çıkış yolunu Roma imparatorluğunu, Yunanın bir ürünü saymakta buldular.

– …Bizans gururu korkunç iki saldırı ile karşılaştı. Batıdan gelen Frenkli hristiyanlarla, doğudan gelen Müslüman Türkler, sırasıyla Bizans’a saldırdı….iki yabancı iğrenç boyunduruktan birini seçmek zorunda kalmışlardı. Bu üzücü seçimle karşılaşan Yunanlı ortodoks hristiyanlar, Batılı hristiyan hizipçi kardeşlerinin boyunduruğunu şiddetle reddederek, gözleri açık Müslüman Türklerin boyunduruğunu seçtiler. Onlar İstanbul’da “kardinalin ya da papanın tacını görmektense, Muhammed’in sarığını görmeyi tercih ederiz” demişlerdir.

– Bu sefer islam, ortodoks alemini fethederek Arapların ve Romalıların gibi bir ‘dünya devleti’ kurarak, Osmanlılar tarafından temsil edilmiştir.

Mussolini bir keresinde, işçi sınıfının olduğu gibi işçi ulusların da olduğunu hatırlatmıştı ki, Batılı olmayan günümüz insanlarının dahil olduğu kategori de bu olsa gerek.

– …Irkçılık ve alkol bağımlılığı kabul edildiği taktirde islami ruh bu hastalıkları, yüce bir ahlak ve toplumsal değerle yokedecek kadar kuvvetlidir.

– Çağdaş İslam dünyasının en ilginç olaylarından birisi, Türkiye Cumhuriyetinin geleneksel islamla dayanışmayı reddetmesidir. Türkler, “kendi kurtuluşumuzu kendi ellerimizle sağlamak inancındayız. Bize göre bu kurtuluş ekonomik olarak kendi kendine yeterli, siyasal olarak bağımsız bir devletin Batılı modeli üzerine kurulmasına bağlı. Diğer Müslümanlar kendi kurtuluşlarını istedikleri yerde arayabilirler. Onlardan yardım beklemediğimiz gibi, onlar da bizden beklemesinler. Herkes başının çaresine baksın, her koyun kendi bacağından asılır” diyorlardı.

– …Gerçekte milliyetçilik, müslümanların içine düştükleri bir oyun. Müslümanların büyük çoğunluğu için milliyetçiliğin kaçınılmaz sonucu, Batı dünyasının proleter kalabalığı içinde erimek olacaktır.

Selahaddin Eyyubi ve Memlüklüler zamanında İslam, haçlı seferlerine ve Moğol istilasına karşı durdu. Eğer insanlığın bugünkü durumu bir ‘ırk savaşı’na yol açacaksa İslam tarihi görevini yapmak için bir kere daha çağrılmalıdır. Dileyelim ki, böyle bir savaş çıkmaz.

– Ruslar, Batının laik sosyal felsefesinin bir ürünü olan marksizmi alıp onu bir İncil gibi yorumladılar. Ruslar, batıya ait olan bu dini alıp onu kendilerine malettiler, şimdi yeni bir anlamla sunuyorlar.

Gibbon’a göre, hayatın tek amacının tanrıya yakınlaşmak ve ruhun kurtulması olduğunu telkin eden, doğulu dinlerin ahlaksız bencilliğinin sonucu, dindarların halk hizmetinden çekilip, düşüncelerini kendi ruhsal gelişmelerine vermeleri oldu. Dindarlar dünya hayatını, daha iyi ve sonsuz bir hayat için, bir onay yeri olarak gördüklerinden küçümsemeye başladılar.

– Gibbon’a göre, Roma imparatorluğu batarken hristiyanlık yükselişe geçiyor, hristiyanlığın yükselişiyle de medeniyet gerilemeye başlamaktadır.

ÖZLÜ SÖZLER – SOLDAN

Salı, Ekim 26th, 2010

– Faşizme karşı birleşmeyenler, faşizmin zindanlarında buluşurlar.

BERTOLT BRECHT

– Kitleleri harekete geçirmek için, mitlere ihtiyaç vardır.

G. SOREL

– Tek temel ve mümkün olan “sosyalizm”, seçkin insan türünün sosyalleşmesidir.

– Yirmisinde solcu olmayan eşektir, kırkında solcu kalan şeddeli eşektir.

– Doğruları biliyorsan, yalanları dinlemek eğlencelidir.

-Altın kural şudur; herhangi bir altın kural yoktur. 

– Özür dileyerek, yakınlık göstererek ve son arzularında cömert davranarak, suçluları ve soysuzları idam edip ortadan kaldırmalıyız.

BERNARD SHAW 

– Devlete ihtiyaç yoktur…Devlet tarafından yapılan sömürü daima yöneticiler ve ücretli köleler anlamına gelir. Bizler insanın insana hükümet etmesini, insanın insanı sömürmesinden daha fazla arzulamıyoruz. Sosyalizm, hükümetçiliğin karşıtıdır….bizler bu birliklerin…demokratik ve toplumsal cumhuriyetin ortak bağında birleşecek engin bir birlikler ve gruplar federasyonunun ilk bileşenleri olmasını arzuluyoruz.

PROUDHON

– Ben toplumsal refahın ve özellikle de toprağın, toplumsal tasfiye anlamında kollektifleştirilmesi için oy kullanacağım. Toplumsal tasfiyeden, bugün olduğu üzere mülkiyetin yaptırımcısı ve yegane garantörü olan kanuni ve siyasi “devlet”in lağvedilmesiyle, şu anda mülk sahipleri olanların tamamen mülksüzleştirilmesini anlıyorum… tüm daha büyük hoşnutluklarıyla birlikte, komünlerin solidarasyonunu destekliyorum…çünkü böylesi solidarasyon aşağıdan yukarıya bir toplum örgütlenmesini içermektedir.

BAKUNİN

– Anarşinin kaynağı, devlettir.

PASCAL

– Herkes aynı fikirde olursa, toplumda gelişme olmaz.

– Bütün insanlar eşit yaratılmışlardır. Onları yaratan tanrı, kendilerine vazgeçilmez bazı haklar vermiştir. Bu haklar arasında; yaşama, özgürlük ve refahını arama hakları yer alır. Bu hakları korumak için, insanlar arasında meşru iktidar, hak ve yetkilerini yönetilenin rızasından alan hükümetler kurulmuştur. herhangi bir hükümet şekli, bu amaçları tahrip eder bir nitelik kazanırsa, onu değiştirmek veya kaldırmak ve temelleri kendi güvenlik ve refahlarını sağlamaya en uygun görünecek ilkeler üzerine dayanan, güç ve yetkiyi aynı amaçla örgütleyen yeni bir hükümet kurmak, o halkın hakkıdır.

THOMAS JEFFERSON

– Esas olan, kuvvetler ayrılığıdır (yasama, yürütme, yargı).

MONTESQUİEU

– İnsan, özgür doğar ama hayatın her anında zincire mahkum edilir.

 – Bütün kavgaların, felaketlerin, tüm kötülüklerin anası;özel mülkiyet”tir. Özel mülkiyetin olmadığı yerde haksızlık da yoktur.

– Esas olan, kuvvetler birliğidir yani yasama, yürütme ve yargının aynı erkte olmasıdır.

J.J. ROUSSEAU

MARX:

Tarihi yapan, insandır…

– Alt yapı, üst yapıyı belirler…

İnsanlık tarihi, sınıf çelişkisinden ibarettir.

Komünizmin önündeki engel, burjuvazinin eksikliğidir.

– “Din”, toplumun afyonudur.

– İnsan, ne üretirse ona yabancılaşır.

– Toplumsal reformlar, güçlünün zayıflığından ötürü değil, zayıfın gücünden ötürü gerçekleşir.

Kapitalist, kendisinin kapitalist olmasından sorumlu değildir ama ilişkilerin kurulmasına yardımcı olduğu için sorumludur

– Bir memleket iki şekilde talan edilir; “düşmanlar” ve bizzat o ülkenin kendi “maliyesi” tarafından.

– Fatih ülkeler, fethettikleri ülkelerin etkisi altına girerler. 

– Zorun güzelliği, doğallığındadır.

– İşçilerin vatanı yoktur.

– Gelecek için bir program geliştiren insan, devrimcidir.

– Mülkiyet, hırsızlıktır.

– Marx 1850’de “din; ruhsuz bir dünyanın ruhu, ezilenlerin haykırışı, kalpsiz bir dünyanın kalbidir. Din, kitlelerin afyonudur” der. O zamanlar insanların acılarını azaltsın diye “afyon” yutturuyorlar. Bunu Marx, “din uyuşturucudur” demiş gibi lanse etmeye çalışıyorlar, bu sözü bu manada yorumluyorlar. Aslında o bu sözü ile dini övmektedir. Din için, “ruhsuz bir dünyanın ruhu”, insanlar için dinden başka teselli edici bir çözüm kalmamıştır diyor.

ÖMER LAÇİNER

  Devlet, tanrının dünya üzerindeki yürüyüşüdür.

– Sanat, bir fikir hareketidir.

– Bir insanın  sana neler verebileceği değil, senin için nelerden vazgeçeceği önemlidir. 

 HEGEL

Faşizm, bir dindir.

MUSSOLİNİ

– Şüphelendiğini öldür. Devrim, her şeyden önce gelir.

– İktidarın, olgun bir meyve gibi ellerine düşmesini bekleyenlerin bekleyişi, hep sürecektir.

– “Kaybetmeyi ahlaksız bir kazanca tercih et. İlkinin acısı bir an, ötekinin vicdan azabı bir ömür sürer. Bazı idealler o kadar değerlidir ki, o yolda mağlup olman bile zafer sayılır. Bu dünyada bırakabileceğin en iyi miras dürüstlüktür.”
– Ne kadar farklı olursa olsun, sana ait olmayana tenezzül etme ve ne kadar basit olursa olsun, senin olmayandan asla vazgeçme.
– Arkamdan konuşmaya devam et. Çünkü, karşıma çıkacak kadar büyük değilsin!
CHE GUEVERA
– Sırtından vurana kızma, ona güvenip arkanı dönen sensin ve arkandan konuşana da darılma, onu adam yerine koyan sensin.

GORKİ

Muhafazakarlık, tedavi edilebilir bir hastalıktır.

M. LERNER

Beyaz ırk, insanlık tarihinin kanseridir.

S. SONTAG

Avrupa projesi, bir medeniyet projesidir.

W. MARTENS

Kemalizm, laik bir dindir.

Prof. Dr. ALTAN GÖKALP

Solculuk, en ileri üretim biçimlerine sahip çıkmaktır. En ileri üretim biçimi, insanın refahını ve özgürlüğünü pekiştirir.

– Devletin herkese eşit mesafede hizmet verebilmesi için, “devletin ideolojisiz olması” gerekir. Birileri “din devleti” peşinde koşarsa, birileri de “askeri devlet” peşinde koşar.

 – Devletçilik, toplumların zenginleşmesini sağlayamıyor aksine bürokrasinin ve devletin bir soygun batağına düşmesine yol açıyor…

 – Sol; ırka değil bizatihi insana, ulus-devlet anlayışına değil; ‘evrenselleşmeye’, kültürlerin zıtlaşmasına değil; küreselleşmeye sahip çıkan bir kimliğe bürünüyor.

 ‘İçe kapalı anlayış’; ekonomide dünyaya kapalılık, bölgesel ekonomik ittifaklara karşı çıkmak da ‘faşizmin yeni yüzü’ olarak görülüyor.

 Sol, serbest değişimi, ekonomik ittifakları, dünyaya açılmayı savunuyor.

 Liberalizm, bireyin özgürlüğünü, devlet karşısında bireyin korunmasını amaçlayan bir düşünce biçimidir. Odağı bireydir, birey ve onun özgürlüğü için vardır.

 Marksizm de evrenin değişimini araştıran, toplumsal dinamiklerin kaynaklarını irdeleyen bir felsefedir, değişim bilimidir.

 – Dünyayı değiştirmek isteyen Marksistlerin hedefleriyle, bu liberal değişim çelişmiyor çakışıyor.

 – Sanayileşme dönemi bitiyor…Ulus-devlet dönüşüyor…Sosyolojik yapı değişiyor…Daha önce Marksizm ile liberalizm çatışırken şimdi benzerlikleri ön plana çıkmakta…

 Marksizm de hümanizma var…Liberalizmde de bireyin üstünlüğü…İkisi de mümkün olduğunca “az devlet” peşinde. Bu yeniçağ aynı zamanda yeni bir sentez çağı, marksizmle liberalizmi evlendirecek bir çağ.

 …Yaşamın akışındaki değişim ve dönüşümü marksist bir yöntemle ele alan ve piyasa ekonomisini de zenginleşmenin tek gerçek reçetesi olarak kabul eden bir anlayış…Hayata bakarken Marksist…Ekonomiye bakarken liberal…Yaşamı kavramaya çabalarken de “marksist-liberal”…

 MEHMET ALTAN

– Kuran’dan asla kapitalizm çıkmaz, “abdestli kapitalizm” hiç çıkmaz. Müslüman antikapitalisttir, çünkü “mülk Allah’ındır”. Bütün kötülüklerin başı özel mülkiyettir. Kuran-ı Kerim‘den illa bir ekonomik düzen çıkarılacaksa, çağımızdaki kavramları kullanarak söylersek, sosyalizme eğilimlidir. Ahlaki ve dini bir sosyalizm çıkar. İslamın siyasi, politik duruşu sol bir duruştur, sağcı değil.

İHSAN ELİAÇIK

– Batı dışı dünya hakkında Marx ve Engels‘in düşünceleri bütünüyle emperyalisttir…ABD‘nin, Meksika‘nın epeyce toprağını ilhak etmesiyle sonuçlanan savaşı Marx kendi cümleleriyle, “tembel ve çaresiz Meksikalılara karşı uygarlaşmanın lehine bir netice” olarak nitelemiş ve desteklemiştir.

Fransa‘nın Cezayir‘i işgali de “ilerleme ve uygarlık için önemli ve talihli bir olay”dı. Çünkü, “Bedeviler bir haydutlar ulusu” idi.

Marx, İngilizlerin Hindistan‘ı işgalini de aynı mantıkla desteklemiştir. Çünkü Hint toplumsal hayatı, Marx’ın tabiriyle “değersiz, durağan ve bitkisel” idi.

 RASİM OZAN KÜTAHYALI

      – İhtiyaç, icadın anasıdır.

                   Felsefe, mantık ve diyalektikten oluşur.

 – Erkek burjuvazidir, karısıysa proleteryayı temsil eder.

– Ne mutlu o yoksullara ki, öteki dünya onlarındır ve er ya da geç bu dünyada onların olacaktır.  

ENGELS

  – Az gelişmiş toplumlarda “ordu”, kendi halkına karşı kullanılmak için vardır. 

 – Her devrimin temel sorunu, “iktidar” olmak içindir.

– Yumurtalar kırılmadan, omlet” (devrim) olmaz.

– Ne kadar kötü olursa, o kadar iyidir.

LENİN

– Filozofun gerçek işlevi; dünyayı değiştirmek değil, onu anlamaktır.

Sosyalizmin bana göre arzu edilir bir tarafı yok. Çünkü, hiçbir özgürlük vermiyor, bir bilginin engelsizce edinilmesine izin vermiyor. Dogmacılığı teşvik ediyor. Bir düşünceyi yaymak için baskı kullanılmasını öneriyor. Ben ki eski liberalim, onun yapıp ettikleri çoğu kez pek az hoşuma gidiyor.

– Orta halli bir Rus, Stalin zamanında çarlık zamanına göre daha az mutluydu.

– Lenin kendisi için değil de bir inancı cisimlendirmek için ortaya çıkmıştı. Fakat inancı çok dar göründü bana. Marxçı yörüngenin dışında hiç mi hiç düşünemeyen bir “bağnaz” gördüm ben onda.

– Lenin’in bir “proleter” sayıldığı fakat dilenciler, yiyecek bir lokması olmayan zavallılar için “burjuvazinin uşakları” deniyordu.

B. RUSSELL

   G.V.PLEKHANOV:

 Formel mantık, realitede geçer değildir. Hareket, ayniyet ve çelişmezlik prensibine tabi değildir. Çünkü; madde hareketsiz, hareketsiz de madde olmaz. Bütün alemin esası bu hareketli maddedir. Hareket halindeki bir cisim, aynı zamanda hem burada hem de başka yerdedir..Hem vardır hem de yoktur. Bizzat bu değişmenin varlığı, gerçekte çelişmezlik mantığı yerine, çelişme mantığı veya diyalektiğin cari olduğunu gösterir.

 Ya formel mantık doğrudur, o zaman realiteyi inkar etmeli ya da realite doğrudur, o zaman da formel mantık ilkelerinin geçerliliği yoktur.

 Eğer mantığımız doğruysa, Zenon gibi “hareketi” inkar etmemiz gerekir.

…/…

– İktidar yozlaştırır, mutlak iktidar mutlaka yozlaştırır.

LORD ACTON

– “Minnettarlık”, köpeklerin alışkanlığıdır.

– İki şeyden taviz verilmez; vatan ve ordu.

– En büyük hatalarımdan birisi; imzaladığımız “Güvenlik İşbirliği Antlaşması”na Hitler’in sadık kalacağını düşünmemdir. 

– Bir insanın ölümü trajik, binlercesininki dramatik, bir milyonun ölümü ise istatistiktir.

– “Benim kör, küçük kediciklerim bensiz ne yapacaksınız?”

– Hedefini belirle, kovala, yakala ve yoket. Dünyada bundan daha güzel birşey yoktur.

– Dişini ne kadar gösterirsen o kadar iyidir.

STALİN

– Bir köle olarak yaşamaktansa, bir “özgürlük savaşçısı” olarak ölmek daha iyidir.

  YILMAZ GÜNEY

– Bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olunmaz.

– Haklıdan yana değil, güçlüden yana olanlar korkak ve kaypak olurlar. Güç merkezi değiştikçe dönerler; fırıldak olurlar.

UĞUR MUMCU

– En tehlikeli yönetim, hem cahil hem cesaretli olanların yönetimidir.

ERTUĞRUL GÜNAY

– Düşündüğünü söylemeye korkmaya başladı mı kişi, düşünmekten de korkmaya başlar.

VEDAT TÜRKALİ

– Bilinç, baskıdan doğar.

– Sömürü düzenine karşı çıkmak için; sosyalist/ marksist olmak, ulusunu, halkını sevmek için; ırkçı/milliyetçi olmak, adil bir insan olmak için de ahlakçı/dinci olmak zorunluluğu yoktur. Dahası bu türden yaklaşımlar; sınıfsal, etnik ve dogmatik bir tutum içinde sorunları çözen değil, derinleştiren bir anlayıştır.

– Eşitlik, “eşitler” arasındadır. Eşit olmayanları eşitlemeye çalışmak, eşit olmayanların sömürüsüne dönüşür.

– Din ve ideoloji; bilim öncesi, “ahlakçı” öğretilerdir.

AHMET AĞI

    Marxizm, toplumumuzun gerçeklerine uydurulacak yerde, toplumumuzu kafamızdaki yarım yırtık yani aptallığımızın marxizmine uydurmak istemişizdir…Memleketimizde, 50 yıllık marxizm çabalamalarının içine düşürüldüğü durum, marxizmi tersine çevirdiğimizden ileri gelir…Değişen şartlara göre değişen tedbirler gerekir. Dogmatizm, değişen durumların karşısına eski gerçeklere göre alınmış tedbirlerle çıkmaktır. Dünyada değişmez gerçek yoktur…Batılı toplumlara benzemeyen doğulu toplumlarda durum daha da çapraşık sayılmalı, kesinliklerden, genellemelerden büsbütün kaçınılmalıdır. Bir durumun değiştirilebilmesi için onun genel gerçeklerini bilmek hiçbir işe yaramaz, özelliklerinden yola çıkılmadıkça hiçbir durum işe yaramaz.

Her ülkenin sosyalistleri, kendi yollarını kendileri bulmak daha açıkçası, kendi sosyalizmlerini kendileri yaratmak zorundadırlar.

  KEMAL TAHİR

– “…Şartlar ne kadar elverişsiz olursa olsun, günün birinde devrimin gerçekleşeceğine inanıyorum da. İş, devrimden sonraki hayatın, insana gereksindiği mutluluğu verip veremeyeceğine geldi mi aklım karışıyor. Neden dersen, toplumun ve doğanın çelişkileri üstüne tutmuş koskoca bir sistem ve felsefe koymuşuz da birey olarak insanın iç çelişkilerini hiç hesaba katmamışız. Senin insan dediğin, kendini doğru ve haklı bir davaya adamış, kalıptan çıkma bir yaratık değil ki! Baştan ayağa karşıtlıklarla dolu bir varlık. Aynı zamanda iğrenç ve saygıdeğer, aşağılık ve yüce, ödlek ve cesur! Bunu demekle zannetme ki, insanı soyut ve değişmez bir kavram olarak alıp, şartlar ne kadar değişirse değişsin, o aynı kalacaktır demek istiyorum. Hayır o da değişiyor, değişiyor ama değişmesi kötüden iyiye, bilgisizden bilgiliye, vahşiden medeniye sürekli yükselen bir eğri çizmiyor. Çizdiği daha çok; iyiyle kötü, günahlarıyla sevap arasında aralıksız bir zikzak. Ayrıca, iyilik ve kötülük kavramları, koşullara göre değişen kavramlar”.

ATİLLA İLHAN “BIÇAĞIN UCU”

 – Türkiye’de “sağ” soldur, “sol” da sağdır.

– Türk Kurtuluş Savaşı, “anti-emperyalist” bir savaş değildir. 

        İDRİS KÜÇÜKÖMER

Herşey değişebilir, herşey tartışmaya açıktır. Ancak dinler, marxistler, Stalin, Hitler bunu kabul etmiyor. Bir tek bilim herşeyi tartışmaya açar. Üstelik onda da amaç, tartışmanın sonunda doğruyu bulmak değil, ona yaklaşmaktır. Bunu da yanlışları eleyerek yapar.

– At çok fazla çalışıp, yarışı kazanıyor. Atın sahibine 3 milyon lira, ata binen jokeye 250 bin lira, ata ise kazandı diye havuç veriyorlar. Hah işte o at biziz…

CELAL ŞENGÖR

– Eşitlik yok, yalnızca farklı olanlar var. Biraz ondan biraz bundan biraz da ötekinden…

WİTTEGENSTEİN

 İdeoloji, kendine göre bir mantığı ve tutarlılığı olan, belli bir toplum içinde tarihi bir görevi bulunan, bir tasavvurlar (imajlar, mitler, ve fikirler) bütünüdür.

  – Ayrıca ideoloji; maddi yaşamı din, ahlak ve bir anlamda da felsefe düşüncesiyle açıklayan tasarımlara ilişkindir. Kısaca ideoloji, bilim öncesi düşüncedir. Bilim düşüncesi ise tarihi ve toplumu, maddi yaşamın temel koşullarına göre açıklamaktır.

ALTHUSSER (Hilmi Yavuz, “Kültür Üzerine”)

 – Bir ülkeye diktayı yapanlar değil, “boyun eğenler” getirir.

– Sizin yüksekliğiniz, bizim eğilmişliğimizdendir.

BÜLENT ECEVİT

 – Önemli olan kedinin ak ya da kara olması değil, fareyi yakalamasıdır.

– İnsanların sosyal varlığı, düşüncelerini tayin eder. Öncü sınıfı temsil eden doğru düşünceler, yığınların içine girer girmez, toplumu ve dünyayı değiştiren maddi bir kuvvet haline gelir.

– Herşeyi değiştirecek, acıdan ve ölümden korkmayan bir nesil yetişecek.

 MAO

– İnsan, yediği şeydir ve insan insanın tanrısıdır. Tanrı, insanın idealleştirilmiş olarak dışavurumudur.

L. FEURBACH

 

 İnsanın gelişimi, tanrının yerine kendisini koyabilme çizgisindedir.

*

“Tanrı”, sıradan insan entellektüelizminin göğe yansımasıdır.

– “Tanrı”, insan yaratılarının en kutsal olanıdır.

         YALÇIN KÜÇÜK

Sol, ezilen ve dışlananların sözcüsü olan düşünce akımının adıdır…Ezilen ve dışlananlar 1960’larda işçiler ve köylülerdi. Sol bunların sözcüsü oldu. 70’lerde Kürtleri farkettik ama temelde Kemalist olduğumuz için onlara uzak durduk. 80’lerde bu kategori tüm dünyada fevkalade çeşitlendi; çingeneler, kadınlar, sakatlar, eşcinseller, vicdani redçiler vb. Ama biz bu yıllarda canımızla uğraştığımız için farkında bile olmadık. 90’larda kendimize gelmeye başlayınca baktık ki, bunların yanısıra Türkiye’de Aleviler, üniversiteye sokulmayan başörtülü kızlar, ateistler, gayrimüslimler…hepsi de ezilmişler ve dışlanmışlar kategorisinin has elemanları. Şimdi sol demek, işte bütün bunların sözcüsü demek”.

BASKIN ORAN

“Ancak bir noktada Marx yanıldı. Proleterya ve burjuvaziden oluşan iki kutuplu dünya oluşacak diye beklenirken orta sınıf büyüdü. Bugün dünyayı değiştirecek olan işte bu orta sınıftır, küçük üreticiler ve girişimcilerdir.”

NABİ YAĞCI

 – Burjuva kültürünün demokratlaşmasıyla, niteliği değişmeden çok sayıda insana ulaşıp yaygınlaşmasıyla, “mutlu azınlık kültürü” olmaktan çıkıp, “mutlu çoğunluk’ “kültürüne dönüşebilir.

Eğer bir “tanrınız” yoksa, saygılarınızı Hitler veya Stalin‘e sunarsınız.

T.S. ELİOT

Komiserin manivelası; “devrim”. Dava, alt yapıyı değiştirmek, üst yapı kendiliğinden değişir. Yogi içinse kurtuluş, içimizde. Aksiyon, bir tuzak. 

Zıt yaklaşımlara sahip oldukları için, komiserle yogi uzlaşamaz.

ARTUR KOESTLER

 Marxizm, aşılamaz tek toplum felsefesidir. Benim yaptığım ise, onun unuttuğu bireyi yerine koymaya çalışmaktır.

-Tanrı olmadığı için, bütün yaptıklarımızdan sorumluyuz.

-İnsan temelde, tanrı olmak isteğindedir.

– Düşünce özgürlüğünün olmaması, düşüncenin ifade edilememesi değil, insanın düşünmemesidir.

– İnsan olmak istediği, kendini tasarladığı şeydir…Başkalarını seçerken kendimizi seçeriz.

SARTRE

– Coğrafya kaderdir.

İBN-İ HALDUN

– İnsanlar, sınırlardan önemlidir.

 V. HAVEL

– Sol her şeyden önce, hümanizmdir. İnsan, “insan” olduğu için değerlidir.

ZÜLFÜ LİVANELİ

Sol; ilericidir, enternasyonaldir, devrimcidir, hümanisttir. Bizde ise kendisi gibi düşünmeyene, yaşamayana tahammül edemeyen, “faşist solcular” var.

 SİNAN ÇETİN

– Aç insanların karnını doyurduğum zaman bana, “kahraman” diyorlar. Bunların neden aç olduğunu sorduğum zaman ise bana, “komünist” diyorlar.

Cardinal HELDER PESSOA CAMARA

– Bireye tek olma imkanı vermeyen, “kollektivizm şeytandır”. “Tek insan”, tanrı karşısında sorumlu olan insandır.

 KİERKEGAARD