Posts Tagged ‘Ürün’

ANONİM / 1

Çarşamba, Mart 31st, 2010

ÖZLÜ SÖZLER – ANONİM

 

– Yüreğiyle düşünen olmalısın, hayatı anlamlandırmak zor değil, zor olan; “sevmek ve üretmek”.

*

Çok uzun yaşarsan, sevdiklerinin seni birer birer terkettiğini görürsün!

*

 – Çocukların kalplerindeki “tanrı”, onların anneleridir.

*

– Çocuklarla filozoflar, birbirine benzer. Her ikisi de başkalarının ne dediğine bakmadan, direkt “nedir?” diye sorar.

*

Mutluluk isteyenlerin değil, hakedenlerindir.

*

Hayal etmek, bilgiden daha önemlidir. Bugün gerçek olanların hepsi, geçmişte en az bir kere hayal edilmişti.

*

Edebiyat, hayat eleştirisidir.

*

– “İnsan beyni” bizim anlayabileceğimiz kadar basit olsaydı, onu anlayamayacak kadar da “aptal” olmamız gerekirdi.

*

– Küçük beyinler “kişileri”, orta beyinler “olayları”, büyük beyinler de “fikirleri” tartışır.

*

– Kimi adamların “fikirleri” vardır, kimi fikirlerin de “adamları” vardır.

Mazeret terazisinin, tartamayacağı günah yoktur.

*

– “İktidar” “gelin” gibidir, kendine ortak istemez.

*

– Deveye sormuşlar, “inişi mi yoksa yokuşu mu seversin?” diye, o da “düzün suyu mu çıktı” demiş.

*

– Deveye sormuşlar, “boynun niye eğri?” diye, o da “nerem doğru ki?” demiş.

*

– Kurda sormuşlar, “boynun niye kalın?” diye, o da “kendi işimi kendim görürüm de ondan!” demiş.

*

– Gezen kurt, yatan kurttan daha iyidir.

– Kurt kocayınca, itin maskarası olurmuş!

– Ağacı kurt, insanı dert yer.

*

– Kartala, ok değmiş o da kendi teleğinden.

*

– At izi, it izine karışmış.

– Ata et, ite ot verilmez.

– Atın ölümü, arpadan olsun.

– Boş torbaya, kısrak gelmez.

– Dere geçerken, at değiştirilmez.

– Hızlı giden atın boku, seyrek düşer.

– Yumuşak atın, çiftesi pek olur.

*

– İte bak, yattığı yere bak!

– İt ite, it de kuyruğuna buyuruyor.

– Isıracak köpek, dişini göstermez.

*

– İti an, çomağı hazırla!

– İyi adam, lafının üzerine gelirmiş!

*

– Nerde birlik, orda dirlik.

– Nerde çokluk, orda bokluk.

*

– İki çıplak, bir hamama yakışırmış.

– İki gönül bir olunca, samanlık seyran olurmuş.

*

– El elin eşşeğini, türkü çağırarak arar!

 – Eşşeğin sevmediği ot, burnunun dibinde bitermiş!

– Eşşeği seven, ossruğuna katlanır!

 – Eşek ölür semeri kalır, insan ölür eseri kalır.

– Mektep cehaleti alır, merkeplik baki kalır.

– Eşşeğin hatırı yoksa, sahibinin de mi yok?

*

– Bir boklu dana, bütün sürüyü boklamaya yeter.

– El danasından, öküz olmaz.

– Sen ağa ben ağa, bu ineği kim sağa!

*

– Tavşan dağa küsmüş, dağın haberi olmamış!

*

– Tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer, kürkçü dükkanıdır.

*

– Yılanın başını, küçükken ezeceksin.

– Bana dokunmayan yılan, bin yaşasın.

*

– Ya bu deveyi güdecen ya da bu diyardan gidecen,

– Deliye laf anlatmak, deveye hendek atlatmaktan zordur.

– Elalem deliye hasret, biz akıllıya!

*

– Kasap “et” derdinde, koyun “can” derdinde!

– Her koyun, kendi bacağından asılır!

*

Cin olmadan, adam çarpmaya kalkar,

hakım” diyeceği yerde de “bokum” der çıkar.

*

– İşini bilmeyen çavuşlar, sıçar bokunu avuçlar.

*

Naz ile yetişenin, “mihneti” olmaz.

Mihnetin olmadığı yerde, “aşk” olmaz.

*

– Az verme “hırsız” edersin, çok söyleme “arsız edersin.

*

– Balık, baştan kokar.

– İmam “salarsa“, cemaat orta yere yapar.

*

– Kimi insanları tanıdıkça, büyüdüğünü görürsün,

kiminin de tanıdıkça, küçüldüğünü!

*

-Erkeği toklukta, kadını yoklukta, evladını yaşlılıkta, kardeşini mirasta, arkadaşını yolculukta, dostunu zor durumda tanırsın.

*

– Yüz verdik deliye, sıçtı geldi halıya!

– Birine kırk gün deli dersen, deli olurmuş!

*

– Acele giden, ecele gider.

– Acele işe, şeytan karışır.

*

– Kötü örnek, emsal olmaz.

– Teşbihte hata, olmaz.

*

– Sağır duymaz, uydurur.

– Kelin ilacı olsa, önce kendi kafasına sürermiş!

– Kel başa, şimşir tarak.

– “Kel” ölünce “sırma saçlı”, “kör” ölünce “badem gözlü” olur.

– Körle yatan, şaşı kalkar.

– Körler sağırlar, birbirini ağırlar.

 *

– İnsanoğlu çiğ süt emmiş kimse bilmez fendini, her kime iyilik yaptıysan ondan sakın kendini.

*

– Söylesem tesir etmiyor, sussam gönlüm razı gelmiyor…

– Doğruyu söylesem sizden, yalan söylesem Allah’tan korkuyorum, suskunluğum bundandır.

– Kem söz, sahibine aittir.

*

– Akacak kan, damarda durmaz.

– Bükemediğin bileği, öp.

*

– Her dağın, kendine göre “kar”ı vardır.

*

– Dayanma gücü, galip gelme gücüdür.

*

– Bir hayali olmayanın, “ideali” de olmaz.

*

– Benim ağzım sıkıdır, sadece “camiyle kahve”nin ortasında konuşurum!

*

– Ben herkese inanırım, sadece içindeki şeytana güvenmem!

*

– Şerim şerim, üstüne işerim!

*

– Öğrenci hazır olduğunda, hocası ortaya çıkar.

*

– Taşlanacaksam, ilk taşı “günahsız” biri atsın!

*

– Zulme karşı sessiz kalmak, zulümdür.

*

– Ne verirsen elinle, o da gelir seninle.

– Dünya hayatı; “darılma” değil, “dayanma” yeridir.

– Zaman; “hesaplaşma” değil, “helalleşme” zamanıdır.

*

– Dünya malı dünyada kalır, kefenin cebi yok.

*

– Ahlâksızlığın en kötüsü, “ahlâk” haline gelmesidir.

*

– İktidar olma hırsı, maneviyatı öldürür.

*

– Cinayeti işletemiyorlarsa, “şahit” yapıyorlar.

*

– Ne yaparsan yap, haddini bilerek yap ve sen haketmiş olma.

*

Şeytan, ayrıntıda gizlidir.

– Şeytan da kariyerine melek olarak başlamıştı ama şimdi sadece bir iblis.

En yalnız insan, kendisiyle geçinemeyendir.

*

Bilgelik, emekleyerek gelişir.

*

– Afaki meselelerde “sahil” yoktur.

*

– En tehlikeli yalan, içinde bir parça doğru olandır.

-Yalancının mumu, yatsıya kadar yanar.

– Bozacının şahidi, şıracı.

– Ateş olmayan yerden, duman çıkmaz.

– Bilgi kutsal, “yorum” hürdür.

– Güneş, balçıkla sıvanmaz.

*

– Hatırda kalmaz, satırda kalır.

*

– Eden kurtulur, diyen tutulur.

*

– Etme bulursun, inleme ölürsün!

*

– Ne ekersen, onu biçersin.

*

– Hamama giren, terler.

*

– Bir adamı en çok, ya düğünde ya cenazede tanırsın!

* 

– Hayatta en çok neyi istersen, o şey olur.

*

– Olmayacak duaya, “amin” denmez.

*

– Herkes, istediği kadarını alır.

*

– Ehem, mühime tercih edilir.

*

– Herşeyi çözdüğünü sandığın an, yanılırsın.

*

– Sen önünü kış tut, bahar gelirse bahtına.

*

– Olağan olan kazalardır, facialar değil.

*

– Her arayan belki bulamayacak ama bulacak olan, mutlaka arayan olacaktır.

*

– Arayan belasını da bulur, mevlasını da!

*

– Yaşam öyle bir öğretmendir ki; önce sınav yapar sonra ders verir.

*

– İnsanları olaylar değil, olaylara getirdiği yorumlar incitir.

*

İnsan, en gelişmiş ilkel yaratıktır.

*

– Zor oyunu bozar.

İş bilenin, kılıç kuşananın.

*

– En iyi savunma, taarruzdur.

*

– İnsan, kaybedeceği şeylere, fazla bağlanmamalı.

– Yenildiğinde değil, vazgeçtiğinde kaybedersin.

*

– Acı bir son yaşamak, “sonsuz bir acı son” yaşamaktan iyidir.

*

– Uzak olan kardeşten, yakın olan “dost” daha iyidir.

*

– Bir insanın ölümünden daha kötü olan, “iki insanın” ölmesidir.

*

– Fazla merhametten, maraz doğar.

– Merhamet; acımak değil, anlamaktır.

– Dinlemek, sevmektir.

*

–  İnancın, vicdanın kadardır.

*

– İnsanları, vicdanları ile cüzdanları arasına sıkıştırmak zulümdür.

*

– Herkes Hz.Ömer‘in adaletini istiyor ama kimse onun gibi yaşamak istemiyor.

*

– Barışmasını bilmeyen, kavga etmesin.

*

– Gülü seven, dikenine katlanır.

*

Savaşın kazananı, barışın kaybedeni olmaz.

*

Ahlâk; daha çok orta sınıfın uyduğu, çok zengin ve çok yoksulların ise bazen uydukları kurallardır.

*

– Azgelişmiş, yoksul ve yoksun bırakılmış toplumların da kendine özgü bir faşizmi vardır.

*

– Herkes, yargı bağımsız” olsun diyor ama kimse “tarafsız” olmasını istemiyor.

*

– Eğer bir “cezaevi” varsa, içinde kim olduğunun bir önemi yoktur.

*

Masumiyet yargılanamaz.

*

Doktor hata yaparsa bir kişi, hukukçu hata yaparsa herkes zarar görür.

*

– Terzinin hatasını ütü, ahçının hatasını maydonoz, doktorun hatasını ise toprak örter.

*

– Korkaklar hergün, cesurlar bir kere ölür.

*

Korkularımız, arzularımızdır.

*

– Korkunun ecele faydası yok.

*

Korkak insan; konuşması gereken yerde susan, susması gereken yerde de konuşandır.

*

İhtiyaç, korkakları cesaretlendirir.

*

– Dilde bir ejderha gizlidir, kan dökmeden öldürür.

*

– Zihnimin kapıları açıldıkça, yalnızlığım artıyor.

*

– Söyleme sırrını dostuna, o da gider söyler dostuna.

*

– Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla!

*

– Nasıl yaşarsan, öyle de ölürsün!

*

– Hayat, kurallarını tanrının koyduğu bir oyundur!

*

– Tanrı akıllıları kendine dost, aptalları ise kul olarak yaratmıştır!

*

Olaylar insanların dışında gelişir, insanlar sadece olaylar karşısında verdiği tepkilerden sorumludur.

*

Tanrı düşüncesi, ilkel toplumlarda bilgeliği temsil eder.

*

– Şeyh uçmaz, mürid uçurur.

*

– “Ama”dan önceki herşey ya önemsizdir ya da yalandır.

*

– Bir memleketin sonunu hazırlayan, kabiliyetsiz muktedirler ile kifayetsiz muhterislerdir.

*

Diktatörlerden en büyük zararı; onu sevenler, ona ençok destek verenler görür.

*

– Aptallar söylediklerine, akıllılar söylemediklerine pişman olur.

*

Akılsız dostun olacağına, akıllı düşmanın olsun daha iyi!

*

– Davacının akılsızı, mübaşire anlatır derdini.

*

– Zekâsını farkeden için en büyük zaaf, şımarmasıdır.

*

– Biz kuşbakışı diyoruz, o kuş gözüyle görmeye çalışıyor!

*

İyimserler her felaketi bir “fırsat”, kötümserlerse her fırsatı bir “felaket” olarak görürler.

*

– Ne kadar geriye bakabilirseniz, o kadar ileriyi görebilirsiniz.

*

Ekonomi, iktisatçılara bırakılamayacak kadar ciddi bir iştir.

*

– Onlar paralarını, ben anılarımı biriktirdim.

*

Az para dövüştürür, çok para seviştirir.

*

Tecrübe, yediğin kazıkların toplamıdır!

*

– Aklına satmayı koyanlar, alıncaya kadar ya ürünü değiştiriyor ya bizi.

*

Sabır acıdır, meyvası tatlıdır.

*

Beklemek, kavuşmaktan iyidir.

*

Vuslat ertelendikçe, şehvet artar.

*

Umut ertelendikçe, yerini işkenceye bırakır.

*

Nostaljinin fazlası, gelecekten kopmadır.

*

Karakter olduğun, itibar sandığın şeydir.

*

Dahilik ile delilik komşudur.

*

– Elinde çekiç olan, her şeyi çivi zannediyor.

*

– Gecenin en karanlık olduğu an, sabaha en yakın olduğu zamandır.

*

SANAT ESERLERİNDE FELSEFE PROBLEMLERİ

Pazartesi, Temmuz 20th, 2009

 

 Sanatlar:

1-Plastik sanatlar

a)Heykel

b)Seramik

*Vitral

*Kuyumculuk

2-Resim

3-Müzik

4-Mimari:

a)İç mimari

b)Dış mimari

5-Edebiyat

a)Şiir

b)Tiyatro

c)Hikaye

d)Roman

 

      SanatçıSanat eseriBirey

 

     Herhangi birinin eksik olması halinde, o sanat eserinden söz edilemez.

     Sanat yapıtını, sanatçı ve birey açısından değerlendirirsek, sosyal psikoloji açısından değerlendirmiş oluruz. Yani sosyal psikolojide sanatçı ya da bireyle, ruhsal yapısı arasında

bir bağ bulunması sözkonusu.

 Sanat felsefesi, bir sanat eserinin ontolojik anlamda varlık yapısını ve neliğini inceler:

1-Eser, önce bize ne diyor? İnsan, özgürlük, dostluk, etik… sanatkar yapıtı ile bize bunlar açısından ne diyor?

2-Yeni ne diyor? Yapıtın özelliği nedir? Şimdiye kadarki eserler arasındaki yeri nedir? Eser, orijinal bir şey getiriyor mu? Getiriyorsa ne getiriyor?

3-İnsan ve insanlık açısından önemi nedir?

 

 Sanatta problem:

 Bir objenin bağımsız olarak eleştirilmesi, doğru bildiğimiz ya da olmasını istediğimiz bir kuralın, yöntemin, amacın varolup – olmadığını irdelemektir.

 Aradığımız dala göre problem değişir.

 

 Sanattaki problemleri sınıflamak mümkün:

1-Eserde teknik(ler) var mıdır, yok mudur? Varsa ne derece başarı ile uygulanmıştır? Önce buna bakılır. Teknik varsa, problem de tekniktir. Felsefe problemi ise, eserin kaliteli olup olmadığı ile ilgilidir. Tekniğe uygun yapılmışsa felsefe problemi aranır.

2-Estetik eleştiri; soyut bir duyarlığın aranmasıdır. Genellikle psikolojik yönleri içerir. Ancak estetiğin kurallarına da uygun olmalıdır.

*Teknik yoksa ne kadar güzel olursa olsun, estetik aranmaz, değerli de sayılmaz.

*Özgünlüğü; tek olması.

*Duyulara hitap etmesi.

*Zaman ve mekan değişikliğine rağmen, onunla teke tek ilişkiyi sürdürebilmek. Örneğin, yıllar geçse bile Rio karnavalının ışık gösterisini zihnimizde canlandırdığımızda o günkü aynı hazzı alabilmek.

 

 Bütün bunlara bakmak, estetik problemi içerir. Güzellik ilkelerine uyuyor mu uymuyor mu işte estetik problem budur.

Ayrıca güzellikle, fonksiyonellik ayırt edilmelidir. Örnek; ‘çok güzel bir kız ama fahişe’. Buradaki ‘güzel olmak’ ile Fahişe olmak’ karıştırılmamalı. İkisi farklı şeyler.

 Teknik dediğimiz zaman, fonksiyon dışı olması gerek ve sanatsal bilgide

teke tek ilişki sözkonusu.

3-Felsefe problemi aramak varolan birşeyi yok etmek demek değildir. Sant eseri vardır ancak sanat problemi ile iç içedir. Felsefe problemi aranırken en insanca yaşamın problemi aranıyor demektir. İnsanca yaşam; o insanın tam kapasiteyle tüm yeteneklerinin, zekasının aktif tutulabileceği ortamdır.

 

 Birinci felsefe problemi bulma kaynağı; sanat politikasıdır. Bütün sanat yaşamımızı yönlendiren; toplumların, devletin sanat politikasıdır.

Örneğin, ‘hiçbir şey olamazsam ressam olurum’, bir sanat politikasıdır.

Bir toplumun sanat felsefesini yansıtan, devlet politikasıdır. Yönlendiren ise toplumların sanatsal yaşamlarıdır.

 *Devletin sanat politikasını ilgilendiren bir konuda fetva vermek.

 *Sanat eserinin yapıldığı dönemdeki devlet politikasının durumu; sanat felsefesi problemi yaratır.

 İkinci felsefe problemi bulma kaynağı; belli bir felsefi görüşün problem edilmesi. Belli bir ‘izm’in irdelenmesi. Belli bir ‘izm’in sanat eserlerine yansıması, bu da felsefe problemidir.

 Üçüncü yol; sanat eserlerini varoluşları bakımından da irdelemek mümkün. Yani ontolojik irdelemeleri de yapılabilir. Varoluşları hangi katmana kadar gelebilmiştir. Hangi düzeydeki insana ne kadar verebilir.

 

 Felsefe problemi; bize yaşamımız için bir idea, bir mesaj verip vermemesi. O eser belirli bir değeri nasıl ifade ediyor?

 Felsefe problemlerinde, estetik ve etik aranmaz.

 Sanat eseri; bilinen bir olguyu tek ve özgün bir şekilde ifade edebilmek.

 Bireysel tin; tek teklere indirgenebilen tin.

 Örneğin; “hayatta en hakiki mürşit ilimdir”, “Ferhat ile Şirin’in aşkı”.

 Bireysel tinin özelliği; teklik, özgünlük, yaratıcılık, evrenselleşme.

 Objektif tin; öznesiz bir tin, bir değer. Bireyselliği olmayan kollektivitesisi olan bir tin. Kendisi obje haline geliyor. Objektif tinin, bireysel tinden en önemli farkı; öznesizlik.

 Örneğin; aşk. Ör; “ak akçe kara gün içindir”, bunlar objektif tindir çünkü, öznesizdir, topluma maledilmişlerdir.

 Objektifleştirilmiş tin; aslında irreeldir ancak reel olana ihtiyaç duyduğundan onunla objektiflik kazanır, idealdir. Objektivasyona uğramış tindir.

 Novum; o tabakayı o tabaka yapan özellikler. Örneğin; organik tabakanın novumu; üremedir.

 Bağımlılık ve bağımsızlık ilkesi; Üst tabaka alt tabakaya bağımlıdır ama kendi novumuyla da alt tabakadan ayrıdır.

 Sanatta değer; zaman, mekan dışı olup herkes için aynı olan idea. Ancak her idea, değer niteliğinde değil. İdea dediğimizde o sanat eseri nasıl bir değer taşıyor ve o değeri ne kadar taşıyor. Her sanat eserinde mutlaka bir idea vardır.

 (Trajik; yüksek bir değer gerçekleştirilirken, diğerinin çiğnenmesi. Ör; “Brütüs’ün, Sezar’ı öldürmesi”.

 

 Estetik obje – Sanat eseri farkı;

 Her estetik obje, sanat eseri değildir ama her sanat eseri estetik objedir.

 Estetik obje, bir duygudur. Bunda aranılan ilk nitelik; yaratma mı değil mi ona bakılır. Ancak her yaratma, estetik bir obje değildir. Bu yaratma taklidi, yaratma değildir.

 Sanatsal bilginin, bilimsel bilgiden farkı; sanatsal bilgi ikinci elden alınmaz. Çünkü sanat eseriyle teke tek bir ilişki sözkonusudur. Bilim de ise ikinci el vardır.

 Sanat eseri ile ürün arasındaki fark; ürün fonksiyoneldir, sanat eseriyse her şeyden önce estetik bir objedir.

 Yaratma’dan sonra estetik objede aranılacak olan; estetik analizler yapabilme ve bu analizler sonucunda değerli bir şey çıkarma.

 Estetik obje analizinde, süje sadece varolanı dile getiren değil, kendi düşüncesini, kendi sübjektivitesini de ortaya koyandır.

 Estetik obje analizinde amaç; destekleyici bir şekilde yerine yerleştirme.

 Ontolojik irdelemede ise, ‘ben’ yoktur. Eserde ne varsa ona bakılır. Örneğin, ‘benim görüşüm..’ diyemeyiz, bunlar estetik değerlendirmeye girer. Yani ontolojik irdelemede başta gelen, sanat eseridir. Bu sanat eseri hangi tabakaya kadar çıkıyor ona bakılır. Bu tabakalar bilinmezse, yapılan irdeleme estetik olur.

 İdeanın olup olmaması ontolojik irdelemede sözkonusu.

 “Bir sanat eseri felsefi bir problem taşımıyorsa kısa ömürlüdür. Bir sanat eseri, sanat eseri olabilmesi için idea ortaya koymalıdır”. (S.Erinç)

 

N.Hartmann’a göre sanat eseri tabakaları 7 tanedir:

 

Edebiyatın varlık tabakaları:

1-Reel / ön tabaka; eserin görünen, nesnel, somut yanı. Örneğin bir tablonun; çerçevesi, tuvali, boyası, figürleri…

2-İrreel /arka tabaka; bir başka dıştan algılayabileceğimiz şey; dikkati ilk çeken mesela bir jest, bir mimik…ilk algılanan şey.

3-Olaylar tabakası; olay, niyet, maksat…

4-Çatışma; iyi-kötü, zengin-fakir, renk çatışması, ses tonu çatışması…

5-Sonuç / alıyazısı; o sanat yapıtı ile sonucun bağlandığı nokta. Örneğin, alın yazısının, kaderin çıktığı nokta, tabaka.

6-Kişilik ideleri; kişiler için getirdikleri, insanlığa ne verdiği…

7-Genel ideler; zaman-mekan düşünülmeksizin tüm insanlığa verdikler; idea, değer…

    Her sanat eserinde ilk üç basamak ister istemez vardır. Her sanat eserinin, bir reel bir de irreel yanı vardır.

 

    Sait Faik’in ‘Sinarit Baba’ adlı öyküsünün ontolojik irdelemesi:

1-Real tabaka; kitabın sayfası, kapağı, derinliği vs.

2-İreeal tabaka (İlk algılanan); balık + ölmek isteği.

3-Olaylar tabakası (olay, niyet); Sinarit babanın gözüpek birine yakalanıp ölme arzusu.

4-Çatışma; Sinarit baba ile olta sahipleri arasında, insan değerleri açısından bir çatışma var.

5-Sonuç/Alınyazısı; istediği karakterde birine yakalanmak isterken bir alçak tarafından yakalanıyor.

 

6-Kişilik ideleri; namuslu bir insan da alçak olabilir. (Sarhoş bir insan kötü demek değildir ama alkolik kötüdür)

 

7-Genel ideler; alınyazısına karşı gelmek için birlik olmak. Oltalara karşı koymak bir kişi ile olmaz. Sinarit baba herkesi kurtarıyor ama kendisi yakalandığında onu kurtaracak kimse yok.

 

Kişisel idelerimizi sınamadıkça böyleyim diyemeyiz. İdeler sınanmalıdır.

Mert insan, mertliğini sınamadan bilemez.

 

Temalar – ideler:

 

“Yılan kendi başını yer”.

“Cehalet, kan davası gibi törelerin körü körüne ayakta kalmasını sağlar”

  TAZİYE – M. MUNGAN

 

“İnsan davranışlarından yine kendisi sorumludur”.

“Senin tek yolun akıldır. Sen aklını özgürce kullan”.

  SİNEKLER – J.P. SARTRE

 

“İnsan amaç sahibi olmalı ama amacının esiri olmamalı”.

“Ne kadar reddedersen reddet yine tanrı ihtiyacını duyarsın”.

  İHTİYAR BALIKÇI – E. HAMİNGWAY

 

“İnsanlar kartvizite, şekle daima önem verir”.

“Gerçek her zaman göründüğü gibi değildir”.

“İnsanı mutluluğa götüren bir tanrı, doğru tanrıdır, bu tanrıyı bulan ise akıllı insandır”.

  İĞRETİ SURAT – M. AYME

 

“Yaşam sadece duygu üzerine kurulamaz, bir de gerçek hayat var”.

MİLENA’YA MEKTUPLAR – F.KAFKA

 

“Aç, karnı tok olana düşmandır”.

“Bilinçli olmazsan, galip olduğun an malupsun”.

 DOKUMACILARIN İSYANI – G.HAUPTMANN

 

“Paranın kazanılış şeklindeki kirlilik arttıkça, insanın mutluluğu da kısıtlanır”

 BEŞİNCİ FRANK – F. DÜRRENMATT

 

“Her toplum insanlarına karakter verir. Kişi İngilizse özgür değil, bir toplumun üyesidir”.

“Yaşamımızın büyük bir kısmı saçma olmasına rağmen yine de mutlu olabiliyoruz”.

 KEL ŞARKICI –İONESCO

 

“Milyonlarca yıldızdan sadece birinde bir çiçek var. Bu çiçeği bir kuzunun yediğini düşünün bu mu önemsiz olan?”

“Bir insanı sevebilmen için bütün insanları sevmen gerekir”.

“İnsanı insan olduğu için sev”.

“İnsan çevresine yüreğiyle bakmalı. Onunla özdeşleşirsen onu bilebilirsin”.

“Kendini yargılamak, başkalarını yargılamaktan güçtür”

 KÜÇÜK PRENS – S.EXUPERY

 

         “İnsan ne ise odur”.

“Önemli olan hayattan zevk alabilmektir”.

 SOKAK KIZI – P.ISTRATİ

 

“İnsanın yaşamı kendi elinde olmalıdır. İnsan bir başkasına teslim olmamalı”.

         “Özgür olmak için elindekilerden fedakarlık yapmalısın”.

          KIRMIZI YAPRAKLAR – W.FAULKNER

 

         “Gerçekle hayal uyuşmaz”.

         “Birlikte olmak için yalnızca sevgi yetmez, kişilikler de uymalı”.

          İKLİMLER – A. MAUROİS

 

         “Amaç, bilinç olursa gerçekleşir”.

          İNCİ – J.STEİNBECK