Posts Tagged ‘özgür’

J.PAUL SARTRE

Pazar, Haziran 7th, 2009

 

Sartre’ın amacı; ‘fenomenolojik ontoloji’yi yaratmak.

Yararlandığı iki isim var; E. Husserl ve M. Heidegger.

Sartre, varoluşçu olduğunu söyleyen tek isim.

Varoluşçuluk felsefesi ile varoluşçuluk genellikle ayrılıyor.

Varoluşçuluk felsefesi içine girenler:

Tanrı tanıyanlar; Jaspers, Marcel. Ateistler; Heidegger ve Sartre.

Satre, Jaspers ile Heidegger’i de varoluşçu okullara sokuyor.

 

Satre’ın hareket noktaları:

1-Varoluş özden önce gelir.

2-Öznellikten hareket etmek gerekir.

 

Varoluşun özden önce gelmesi ne demek?

Bir şey yaparken, bu yapmakta olduğum işin bir planı ya da tasarısını kafamda oluşturuyorum. O işi o plana göre yapıyorum. Bu yapmakta olduğun işn özü kafamdaki planıdır. Yani burada yapmakta olduğum şeyin özü, varoluşundan önce gelmektedir.

Peki ama insanı vareden ne? Tanrı ama Satre’ın kabulüne göre tanrı yok. O halde, varoluşu özden önce gelen bir varlık vardır o da; insandır.

İnsan önce varolur, dünyaya gelir. Sonra kendi özünü belirleyip ortaya koyacak olan yine insanın kendisidir. İnsan, başlangıçta hiçbir şey değil.

İnsan, her nasılsa dünyaya fırlatılmıştır.  Sartre bu fikri, Heidegger’den almıştır.

İnsan özünde ne olduğunu kendi tasarlayıp, belirleyecek.

İnsanı tanrı tasarlayıp yaratmadığı için yapayalnızdır. İnsan kendini nasıl yaparsa öyledir. Sartre’ın öznellikten anladığı budur. İnsan gelecek içinde kendiyle ilgili tasarıyı yine kendisi gerçekleştirecektir. İnsan kendini nasıl yapmak isterse öyle yapar.

O halde insan yaptığı her şeyden sorumlu. Hatta  başkalarından da sorumlu. Çünkü, insan kendisini seçerken, kendiyle ilgili kararı verirken, aslında insanı seçer.

Ben seçtiğimi, karar verdiğimi, bütün insanlar için de isteyebilmeliyim. İnsan tasarladığını başkaları için de isteyebilmeli.

Sorumluluk bilinci, insana bunaltı verir. İşte bu bunaltı da insanı, sorumluluğunu omuzlamaya götürür.

İnsan özgür olmaya mahkumdur’. Çünkü; tanrı yok insan yaratılmamıştır. İnsan kendi kendini yaratmak zorunda. İşte bu özgürlük, kişiyi tüm yaptıklarından özgür kılıyor. İnsanı belirleyecek bir tanrı olmadığına göre, insan kendi kendini belirleyecek. Böylece insanın tüm kaderi kendi elindedir.

‘Ben neysem o değil; ben ne olmak istiyorsam oyum’.

Sartre, buna dayanarak ‘benim varoluşçuluğum, hümanisttir’ der.

MİCHAEL LANDMANN

Cumartesi, Haziran 6th, 2009

    MICHAEL LANDMANN (Öl. 1984)

 

 Landmann, kendisine kadar olan bütün kültür antropolojilerini toparlamıştır.

 Temel tezi; insanın kültür boyutu içinde ele alınması. Ona göre, kendisine kadar olan bütün kültür antropolojileri bir başlangıçtır.

 Kültür antropolojisi, insanı bütün olarak ele alan yegane disiplindir. Çünkü; insanın dünyası, onun kültürüdür.

 İnsan; 1- kültür yaratıcısı olarak, 2- kültür yaratığı olarak.

 1-Kültür yaratıcısı olarak insan, özelleşmemiş bir varlıktır. İnsan dünyaya açık bir varlık. İçgüdüsü olmadığından, her durumda nasıl davranacağı belirlenmemiştir. Hayvan içgüdüsel davrandığından belirlenmiştir. Oysa insanın ne zaman ne yapacağı belli değil. İnsan ne yapacağını kendi seçiyor. Yaratıcı olması işte bu; insan özgür olduğu için yaratıcı. Bu özgürlük, bir yandan yaratıcılık diğer yandan da kendini belirleyebilme.

 Anthropinon; sadece insana özgü bir özellik. İnsan özelleşmediğinden kendi kendini yaratmak ve belirlemek zorunda. İnsan sadece homosapiens değil, aynı zamanda homoinveniens ( yaratıcı insan) de.

 İnsan yaratabildiği için aynı zamanda tehlikede olan bir varlık. Hayvan, doğanın istemediği bir düzeye çıkamadığı gibi inemez de, kendisine nasıl verilmişse öyle. Oysa insan; bilgi sahibi, erdemli olabileceği gibi hata yapması da mümkün. İnsan en iyiyi de en kötüyü de yaratabilir.

 İnsan olmak demek, cesaret etmek demektir’.

 ‘İnsan hem yaratıcı hem de tehlikede olan bir varlık’.

 İnsan ile hayvan arasındaki en önemli fark; insanın tecrübelerini biriktirmesi. Dünyaya yeni gelenler, bu bilgileri alıp her seferinde yeni bir şey eklemekte. İnsan homa creator yani yaratıcı olması nedeniyle bir çok şeyler yapıyor ve bunları üst üste koyuyor. Yeni gelenler de bunlara yeni bir şeyler ekliyor.

 İnsan, özgür olduğu için yaratıcı, hayvan değil. Bu nedenle insanın ne olacağı kendisine, kendi yaratmasına bağlı.

 2-İnsanın kültür tarafından yaratılmışlığı; tür olarak insanın yaratması. Bu yaratma aktiftir, tek olarak yaratma ise pasiftir.

 İnsanın kültür tarafından şekillendirilmesi sözkonusu. Bu nedenle insan, toplum yaratığı da. Topluluk kültürü biriktiriyor ve yeni gelenlere aktarıyor.

 İnsan tarihi yaratan ve tarih tarafından yaratılan bir varlık.

 İnsan gelenek yaratığı oysa hayvan da gelenek ırsi.

 ‘Doğa olduğum kadar tarihim de’.

 İnsan kültür tarafından kendisine veriliyor. Geleneğin yarısı öğrenmek ise diğer yarısı da öğretmek.

 İnsan varlığında bir antinomi sözkonusu. İnsan hem yaratıcı hem de yaratılmış bir varlık. İnsan yaratıcılığı açısından otonom (kendisini mükemmelleştirme olanağına sahip), yaratılmış olarak ise, kültür tarafından mükemmelleştirilmesi sözkonusu.

 Landmann’a göre bu ikisine birden bakan antropoloji; esaslı yani fundamental bir antropolojidir.