Posts Tagged ‘EPİKTETOS’

ÖZLÜ SÖZLER – KISSADAN / 5

Salı, Mayıs 22nd, 2018

 

      DEHA İLE DELİLİK ARASINDA 13 ÜNLÜ FİLOZOF

  1. “Emile” isimli kült kitabında, kendi “ideal birey yetiştirme” sistemini tanıtan ve mükemmel insan yetiştirmeye dair pedagoji dersleri için yöntemler sunan Rousseau, beş çocuğunun beşini de yetimhaneye vermiştir.
  2. Sinirli olmasıyla bilinen Ludwig Josef Johann Wittgenstein’ın, Keynes’i dövdüğü ve Karl Popper’ı da kızgın maşa ile tehdit ettiği rivayet edilir. Öğretmenlik yaptığı yıllarda ise bir kız öğrencisini dövmüştür.

En bilinen eseri Tractatus’u,  I. Dünya Savaşı’nda cephede yazdı, II. Dünya Savaşı’na gönüllü olarak katıldı, dünyanın en büyük miraslarından birini reddederek İngiltere’ye taşındı. Basit bir işçi olmak için başvurduğu Sovyetler Birliği’ne kabul edilmedi. Sekiz kardeşinden üçü intihar eden Wittegenstein, kanser tedavisini geri çevirerek, 62 yaşında hayatını kaybetmiştir.

  1. Pesimistliğiyle bilinen Arthur Schopenhauer, boğazının kesileceğinden korktuğu için, hiçbir zaman berberde tıraş olmamıştır.

Evinde tabanca bulunduran ve insanlardan değil de yaşamdan nefret ettiğini üstüne basa basa söyleyen filozofun, annesiyle de sorunları vardı. Savurganlığı nedeniyle, parasını yediğini düşündüğü annesinden nefret ederdi ve bu sebeple kadınlardan çekinirdi.

  1. Fenomenolojiyi varlık sorunu bağlamında yeniden yorumlayan Martin Heidegger, 1933’te Nazi Partisi’ne katılmıştır.

Yahudi soykırımının yanlış olduğunu düşünmeyen filozof, eşinin kendisini aldattığını öğrendikten sonra Yahudi bir kadınla birlikte oldu.

  1. Hassas bir bünyeye sahip olan Immanuel Kant, doğup büyüdüğü Königsberg kentinden hiç çıkmamıştır.

Günlük rutinlerine uyan ve her gün aynı saatte yürüyüşe çıkıp disipliniyle nam salan filozofun obsesif olduğu biliniyordu. Öyle ki, bir milim bile eğik olsa tabloları düzeltirmiş.

  1. Medeniyeti reddedip medeniyet içinde, medeniyetten uzak bir yaşam süren Diyojen, topluma açık yerlerde mastürbasyon yapmıştır.

Sinop’ta doğan, darphane işleten babasının paralarının değerini azalttığı için sürülen ve Atina’ya yerleşen Diyojen, insanların doğal hayatta yaptıkları bazı davranışlardan neden utandığına kafayı takmıştır. Ahlak anlayışının mesnetsiz olduğunu vurgulamak için kamuya açık alanda mastürbasyon yapan Diyojen, ayrıca tuvalet ihtiyacını da ortalık yerde gidermiştir.

  1. Pragmatizmin kurucularından Jeremy Bentham, yol kenarlarının mumyalanmış cesetlerle süslenmesini istemiştir.

Evcil hayvan olarak domuz besleyen ve mumyalanmış cesetleri çiçeklerden daha estetik bulan filozof, kendisini mumyalatmıştır.

  1. Hiçbir matematik sisteminin tam olamayacağını söyleyen Kurt Gödel, öldürüleceği korkusuyla hiçbir şey yememiş ve açlıktan ölmüştür.

Şüpheci, içe dönük ve titiz olan filozofun hayatının son dönemlerinde mikrop kapmamak amacıyla kar maskesiyle gezdiği biliniyordu. Paranoyanın kendisini ele geçirdiğini söylesek yanlış olmaz.

  1. Varoluşçuluk akımının ana figürü olan Jean-Paul Sartre, annesine karşı ensest duygular beslediğini söylemiştir.

Bebekken babasını kaybeden ve yeniden evlenene kadar annesiyle çok yakın ilişkide olan filozof, ölüm döşeğinde Simone de Beauvoir’a verdiği röportajda, annesine karşı ensest duygular beslediğini söylemiştir. Kendisi gibi biseksüel olan Simone de Beauvoir ile açık bir ilişki yaşamıştır.

  1. Adını verdiği teoremiyle meşhur Pisagor, müritlerine fasulyeye dokunmayı ve onu yemeyi yasaklamıştır.

Bir düşmanı tarafından evi basılan ve yakılan filozof kaçmaya çalışırken fasulye tarlasına denk gelmiş ve yasağı ihlal etmediği için de yakalanmıştır.

 

PİSAGOR TARİKATI’na girenlerin uymak zorunda olduğu bazı kurallar:

“Herşey ateşin, havayı ısıtmasıyla olur.”

* Güneşe karşı idrarını yapmamak,
* Altın takı takan bir kadınla evlenmemek,
* Sokakta yatan bir eşeğin yanından geçmemek,
* Baklagillerden sakınmak,
* Yatakta vücut izi bırakmamak,
* Ateşte tencere izi bırakmamak, karıştırmak,
* Ateşi demir çubukla karıştırmamak,
* Düşen şeyi yerden almamak,
* Beyaz horoza dokunmamak,
* Ekmeği bölmemek,
* Bütün ekmeği yememek,
* Çelenkten çiçekleri koparmamak,
*Dört ayaklı sandalyede oturmamak,
* Yürek yememek,
* Ana yollarda dolaşmamak,
* Kırlangıçların damda yuva yapmasına engel olmak,
* Işığın yanında aynaya bakmamak.

*****

  1. Modern felsefenin babası Descartes, soğuktan korunmak için eski usul bir fırın odasına sığınmış ve burada analitik geometriyi formüle etmiştir.

Temel bir doğru bulmanın ve mantıkla ilerlemenin tüm bilimlerin yolunu açacağını düşünen filozof, Almanya Neuburg’dayken soğuktan korunmak adına eski usul bir fırın odasına sığınmıştır. Kutsal ruhun kendisine yeni bir felsefe konusunda ilham gönderdiğine dair üç imge görmüştür ve matematiksel metodu felsefeye uyarlama fikrini bulmuştur.

  1. Hazcı olarak bilinmesine rağmen zevk ve sefa alemlerinden uzak duran Epikuros, sadece arpa ekmeği, peynir ve meyve ile beslenmiştir.

Müritlerinin yalnızca yılda bir kez şarap içmelerine izin veren filozof, onlara cinsellikten uzak kalmalarını öğütlemiştir.

  1. “Atina sineği” lakabı takılan Sokrates, yaşadığı dönemde tıpkı sineklerin atları rahatsız ettiği gibi sokaklarda gezerek insanları rahatsız emiş ve tüm kuralları sorgulamıştır. Bu durum sonunda da tutuklanarak, ölüme mahkum edilmiştir.

YAŞAM FİLOZOFU EPİKTETOS

“Mutluluğa giden tek yol vardır. Bu, irademizin dışındaki şeyler yüzünden kaygılanmayı bırakmaktır.”

“Senin huzursuzluğun başkalarıyla değil, kendi kendinle bağdaşamadığın içindir.”

“Eğer kendinizi geliştirmek istiyorsanız, başkalarının sizin aptal yada deli olduğunu düşünmelerine aldırmayacaksınız.”

“Bir insanın, bildiğini zannetiği bir şeyi öğrenmesi imkansızdır..”

“Nasıl saat günün bir parçasıysa ben de öylece bütünün bir parçasıyım. Saat gelir geçer, ben de gelir geçerim. Görevim, elimde olanı yapmak ve üst yanına kulak asmamaktır. Deniz yolculuğuna çıkarken gemiyi, kaptanı ve mevsimi seçerim. Bu benim işimdir. Yolda bir fırtına koparsa asla umursamam. Bu benim işim değildir. Kaptanı seçmek benim elimdedir, fırtınayla uğraşmaksa kaptanın elindedir. Bilgelik, bizim olanı ve olmayanı bilmek ve ona göre davranmaktır.”

“Oynaşan şu köpek yavrularını görüyorsun, birbirleriyle gerçekten dost gibi görünüyorlar. Küçük bir kemik at, o zaman gerçeği göreceksin. Kardeşlerin, babaların ve çocukların dostlukları işte böyledir. ele geçirilmesi gereken bir servet, bir tarla ya da bir metres ortaya çıksın; ne baba, ne kardeş, ne çocuk kalır.”

“Senden alınan şeylere karşı, senden alınamayacak olanları koysana! Bu, senin iradendir. İradenin hürriyetine ise, Jüpiter bile müdahale edemez. İşte asıl özgürlük budur.”

“Kişileri yaşananlar değil, o yaşananlara bakış açıları rahatsız eder.”

“Sadece eğitimli olanlar özgürdür.”

“Kader eninde sonunda günahlarımızın bedelini önümüze koyar. Görünen ya da görünmeyen zaman içinde herkes günahlarının bedelini öder. Ektiğini biçer, bunu bilen adam kimseye kızmaz, gücenmez, kimseyi aşağılamaz, kimseyi itham etmez, kimseden nefret etmez, kimseye kin tutmaz. Bunu bilen adam karşılaştığı aksiliklere şaşmaz. Önüne çıkan maddî manevi engellerin kendi günahlarından başka bir şey olmadığını bilir.”

“Bizi gerçekten korkutan ve umutsuzluğa düşüren şey, dışımızdaki olayların kendileri değil, fakat bizim onlar hakkındaki düşüncelerimizdir. Bizi rahatsız eden ‘şeyler’ değil, onların anlamını yorumlama biçimimizdir.”

“Hayatında olup biten şeylerin, dilediğin şekilde olmasını isteme, nasıl oluyorlarsa, öyle olmalarını iste. Böylece her zaman mutlu olursun.”

“Yaşamındaki sınırlar, yalnızca senin belirlediklerindir.”

  GLENN CUNNİNGHAM

  Kansas’ta soğuk bir kış gününün sabahı, Cunningham kardeşler, sınıfın sobasını temizleyip odunla doldurdular. Bir şişe gazı odunların üstüne döktükten sonra ateşe verdiler. O anda öyle bir patlama oldu ki, eski bina sallandı.

 Patlama sırasında büyük kardeş ölür, diğerinin de bacakları feci şekilde yanar. Daha sonra anlaşılır ki, şişeye gaz yerine yanlışlıkla benzin doldurulmuştur.

  Doktor, yaralı kurtulan Glenn’in ise bacaklarının kesilmesi gerektiğini söyler. Bir oğullarını kaybeden acılı anne ve baba, kesme işinin ertelenmesini ister ve bu ertelemeyi iki ay uzatırlar. İki ay sonra sargılar açıldığında, sağ bacağının diğerinden 6 cm daha kısa olduğu, sol ayağındaki parmakların da neredeyse koptuğu görülür. En azından bacakları kesilmekten kurtulmuştur.

 Fakat genç adam kararlıdır, acılar içinde kıvranmasına rağmen, her gün egzersiz yaparak sonunda bir iki adım atmayı başarır. Kısa olan ayağı da düzelmeye başlamıştır. Yılmayıp koşmaya başlar öyle koşar ki iyi bir “atlet” olur. Kesilmek üzere olan ayaklarıyla bir dünya rekoru kırar.

 Bu genç adam; Glenn Cunningham’dır. “Dünyanın En Hızlı İnsanı” olarak,  Madison Square Garden’da yüzyılın sporcusu ünvanını alır.

 ASLAN İLE FİL

 Aslan, keyiflenince yanından geçen hayvanlara soruyormuş; “ormanların kralı kim?” Bütün hayvanlar da “sensin” deyip geçiyormuş. Fille karşılaşınca ona da sormuş. Fil de onu hortumuyla tuttuğu gibi fırlatmış.

  Aslan güya bozuntuya vermemek için düştüğü yerden; “ne kızıyorsun ya, bilmiyorsan bilmiyorum de” diye seslenmiş.

 YAŞLILIK

  Adamın biri yaşlılıktan bahsederken, “insanın yaşlandığını gösteren üç husus vardır” demiş. “Birincisi; unutkanlık, ikincisi” dedikten sonra düşünmüş düşünmüş, “ikincisi ve üçüncüsünü unuttum” demiş.

 LEİBNİZ’İN EVLİLİK TEKLİFİ

 Leibniz ilk defa 50 yaşındayken bir kadına evlilik teklif eder. Kadın da  teklifini düşünmek için zaman ister.

 Bunun üzerine Leibniz, ” iyi ki zaman istedi, ben de düşündüm ve teklifimi geri çektim” der.

DÖRT SURE

Temel, Dursun’a “kaç sure biliyorsun” diye sormuş. O da “dört” demiş. Temel bu kez, “hangileri” demiş.

O da “üç kulhü bir elham” demiş.

 AZİZ NESİN

Annesini, küçük yaşta hastalıktan kaybeder. Çok fakirdirler. Bir ara, İstanbul Topkapı surlarının dibinde, sebze yetiştirip satarak geçinirler. Babası çok mütedeyyin birisidir, kendisinin de din eğitimi alarak, dindar bir insan olmasını ister. Bu amaçla onu Kasımpaşa’da din eğitimi alacağı bir cami kursuna yerleştirir ve orada “hafız” olacak aşamaya kadar gelir.

 Sonrasında durumlarına acıyan bir kişi, annesi ölmüş olduğu halde babası ölmüş gibi göstererek, Darüşşafaka’ya kayıt olmasını sağlar. Buraya iki yıl kadar devam eder fakat bu sahtekarlığa daha fazla katlanamayıp okulu bırakır. Ancak, “Darüşşafaka” armalı ceketini vapur ve otobüslere ücretsiz binmesini sağladığı için, bir müddet çantasında taşıyarak kullanır.

 Kuleli askeri lisesini kazanır. Subay olur, ancak bir soruşturma neticesinde üsteğmenken askerlik görevinden uzaklaştırılır.

 Kendisinin çok cimri olduğu söylenir ancak o, kimsesiz ve bakıma muhtaç çocukların yetiştirilmesi için “Nesin Vakfı”nı kurar ve kitaplarının tüm gelirini de buraya bağışlar.

 Hafız olarak başladığı hayat serüvenine, sonrasında ateist olarak devam eder ve bunu açıkça söylemekten de kaçınmaz.

 “Şeytan Ayetleri” kitabı yayınlandığında, Ayetullah Humeyni, “bu kitap İslama karşı hakaretler içeriyor” diye yazarı Selman Ruşdi için ölüm emri vermişti. Aziz Nesin de “ kimse inanç ve fikirlerinden dolayı ölmemeli” diyerek taraf oldu ve sözkonusu kitabı kendi yayınevinde basacağını söyledi. Sonrasında kendisi hakkında da linç kampanyaları başladı.

 1993 yılında Sivas’ta Madımak Otelinde düzenlenen “Pir Sultan” etkinliğinde diğer aydınlarla beraber yakılarak öldürülmek istendi. 37 kişinin hayatını kaybettiği bu elim olayda, şans eseri hayatta kaldı ancak iki yıl sonra kalp krizi geçirerek aramızdan ayrıldı.

KAYSERİLİ VE İSLAMIN ŞARTI

Kayserililerin ticarete düşkünlüğü herkesçe malumdur. Bir gün Kayserilinin birine sormuşlar; “İslamın şartı kaç?” diye. O da hemen “sekiz” demiş. “İslamın şartı beştir” diye itirazlar yükselince, o da  “bize gelişi beş” demiş.

KANUNİ’DEN, I.FRANSUVA’YA MEKTUP

Alman İmparatoru Şarlken ile 1525’de yaptığı Pavye Savaşı‘nda yenilerek esir düşen, Fransa Kralı I.Fransuva’nın annesi Düşes Dangolen’in, yardım talebine cevaben Kanuni’nin yazdığı mektup:

“Ben ki, sultanlar sultanı, hakanlar hakanı, hükümdarlara taç giydiren, Allah’ın yeryüzündeki gölgesi ve atalarımın fethettiği Akdeniz’in, Karadeniz’in, Rumeli’nin, Anadolu’nun, Karaman’ın, Rum’un , Dulkadiroğluları Vilayeti’nin, Diyarbakır’ın, Kürdistan’ın, Azerbaycan’ın, Acem’in, Şam’ın, Haleb’in, Mısır’ın, Mekke’nin, Medine’nin, Kudüs’ün, bütün Arap memleketlerinin, Yemen’in ve daha nice ülkelerin ki, büyük atalarımın Allah kabirlerini nurlu etsin karşı konulmaz kuvvetleriyle fethettikleri ve benim muhteşemliğimle de ateş saçan mızrağımın ve zafer getiren kılıcımın gücüyle fethettiğim nice memleketlerin sultanı ve padişahı olan Sultan Bayezid Han oğlu, Sultan Selim Han oğlu, Sultan Süleyman Han’ım.

Sen ki, Fransa vilayetinin kralı olan Françesko’sun…”

 MARKA DEĞERİ

  Ünlü bir markanın ceosu, pek çok kişide kendi ürünleri olan ayakkabıyı görünce, telaşa kapılır. Satış bölümüne, “neden bu ürün daha çok satılıyor?” diye sorduğunda da “depoları boşaltmak için fiyat indirimi yaptıkları” cevabını alır.

  Ceo, bu cevaba daha da sinirlerek şöyle der; “derhal fiyatı yükseltin, bizim markamız herkesin alabileceği ürünler değildir. Fiyat indirerek marka değerimizi düşürüyorsunuz” der.

HAZIRCEVAP NEYZEN TEVFİK

Neyzen’in parasız pulsuz gezdiğini bilen birisi, ona para vermek ister ama tepkisinden çekinmektedir. Parayı Neyzen’in arkasından atarak, “Neyzen paran düştü” der.

Neyzen “o düşen benim param değil, zaten bende para ne gezer, o düşen senin altın kalbindir.” der.

*

Mazhar Osman, Neyzen Tevfik’e içki içmeyi yasaklamış. İçmeye devam ettigi takdirde hayati tehlike doğacağını söylemiş. Samimiyetlerine dayanarak da içki içmeyeceğine dair and içirmiş. Aradan zaman geçmiş, Neyzen’e bir yerde içki içerken rastlamış.

– “Hani bir daha içki içmeyeceğin üzerine and içmiştin?” diye sorar.

Neyzen de “üstat, biz fakir adamız, bulunca içki içeriz, bulamayınca and içeriz!”

*

Basın çevrelerinde tanınmış bir hanım, Neyzen’le karşılaşınca sitem eder:

“Aşk olsun, benim için aşüfte gibi sözler söylemişsiniz.”

Neyzen, “hanım, sen beni tanımıyorsun, ben herkesin bildiği şeyleri söylemem” der.

*

Bir gün Atatürk, Neyzen’i çağırır ve epey muhabbet ederler. Sonrasında da Atatürk, Neyzen’e teşekkür eder ve  “var mı benden bir istediğin?” diye sorar.

Neyzen de cevap olarak, “sağlığınız paşam” der, çıkar. Neyzen, Atatürk ile konuşmasını abisine anlatır ancak abisi kızar:

“Ulan yatacak yerin yok, ne istersin diye sorduğunda bir ev isteseydin ya” der. Neyzen de hemen cevap verir:

 “ O zaten hepimize bir ev verdi ya!”

*

Neyzen, gece meyhaneden çıkmış evine dönerken, dar bir sokakta densizin biriyle karşılaşır. Adam ileri geri konuşarak, “ben senin gibi ciğeri beş para etmez herife yol vermem!” der.

Neyzen geri çekilir, yolu açar; “ ben veririm!” der.

 

 TUTUKLU GENÇ NAZİ SUBAYI DÜNYA TURUNDA

 Nürnberg davaları başladığında, tutuklu genç nazi subayı, üst düzey bir nazi ile birlikte kalmaktadır. Her gün birkaç saat avluya çıkma izinleri vardır. Genç nazi, her avluya çıktığında adımlarını sayarak, kaç kilometre yol yaptığını hesaplar. Harita bilgisi de iyi olduğundan, hayalinde canlandırarak, Nürnberg’den Avusturya’ya doğru yürümeye başlar.

 Sınıra yaklaştığında, oda arkadaşına sorar:

“Sence doğuya mı yoksa batıya mı gitmeliyim?” O da:

“Doğuya git” der. Ancak sınırdan fazla uzaklaşamadan dava sonuçlanır ve cezaları infaz edilir.

STEFAN ZWEIG’IN İNTİHAR MEKTUBU
 

 “Özgür iradem ve açık bir bilinçle bu yaşamdan ayrılırken, son bir sorumluluk yerine getirilmeyi bekliyor, bana ve işimi yapmama huzurlu bir ortam sunan harika ülke Brezilya’ya içten teşekkürlerimi sunmak. Her yeni günle bu ülkeyi daha çok sevmeyi öğrendim, ruhsal anavatanım Avrupa kendi kendini yok ettikten ve ana dilimin dünyası yok olduktan sonra, dünyanın hiçbir yerinde hayatımı bu kadar severek yeniden kuramazdım. Ama altmışıncı yaştan sonra tam anlamıyla yeniden başlamak çok özel bir güç gerektiriyor. Ve benim gücüm yıllar süren vatansız yolculuklardan sonra iyice tükendi. Bu nedenle hayatımı doğru zamanda ve doğru bir şekilde sonlandırmamın iyi olacağına inanıyorum ki, hayatım boyunca tinsel uğraşım, en büyük haz kaynağım olan kişisel özgürlüğüm en yüce değerim oldu. Bütün dostlarımı selamlarım! Hepsine uzun geceden sonra gelen tanın kızıllığını görmek nasip olsun! Ben, her zamanki sabırsızlığımla önden gidiyorum.”

 20.yüzyılın en büyük edebiyatçılarından olan Zweig, ardında bu mektubu bırakarak, 23 Şubat 1942’de Birezilya’nın Petropolis şehrinde, eşi Lotte ile birlikte intihar etti.

 1881 yılında zengin bir yahudi ailenin çocuğu olarak, Viyana’da dünyaya geldi. I.Dünya savaşının yıkımları halen devam ederken 1933’te Almanya’da Hitler’in iktidara gelmesiyle, güzel günler tamamen geride kalır. Çünkü nazi iktidarı, onu en sakıncalı yazarlar arasında gösteriyordu.

 Zweig 1934’te ülkesini terkederek İngiltere’ye yerleşir. 1937’de ilk eşinden boşanır ve iki yıl sonra sekreteri Lotte Altman ile evlenir. 1940’ta İngiltere vatandaşı olur.

 Hitler’in Batı Avrupadaki ilerleyişinin sürmesi üzerine sırasıyla ABD, Arjantin, Paraguay ve son olarak da Birezilya’nin Petropolis şehrine yerleşir. Ancak nazilerin yaptığı zulümlerin tarifsiz acıları karşısında yeni bir hayata başlamak için gerekli gücü kendinde bulamaz.

23 Şubat 1942’de kendisine aşkla bağlı olan karısı Lotte’yi de ikna ederek, birlikte ilaç içip sarılarak, aynı yatakta intihar ederler.

 Kaderin cilvesine bakın ki, Zweig’ı ölüme sürükleyen olayların baş mimarı Hitler de üç sene sonra karısıyla beraber intihar eder.

 Büyük yazar üç sene daha dayanabilseydi, bütün kalbiyle bağlı olduğu vatanının küllerinden yeniden doğduğunu görebilecekti.

 “Bize hiçbir şey yapmadılar, bizi tümüyle hiçliğin içine yerleştirdiler. Çünkü bilindiği gibi yeryüzünde hiçbir şey, insan ruhuna hiçlik kadar baskı yapamaz.” (‘SATRANÇ’ adlı kitabından)

 

FELSEFİ

Pazar, Ağustos 31st, 2014

– Ne kadar az bilirsen, o kadar rahat uyursun.

GORKİ

– Uyursan gece biter, uyuyamazsan sen!

SARTRE

– Çok uyumak kaçmaktır, uyuyamaksa yakalanmak.

FREUD

– Aydınları korkak olan ülkenin, zalimleri cüretkar olur.

GRİGORY PETROV

– Sonuçlarında ortaya çıkanın, nedenlerinde olmaması düşünülemez.

– Her şey kurguysa, kurgulayan gerçektir.

– Bir neden yokken, hiçbir şeyin de “varolmaması” gerekirdi. Ancak “varolmak” var, bu da her şeyin mümkün olduğunu gösteriyor. Bilinmeyen hakkında her şey söylenebilir.

AHMET AĞI

Felsefe, soru sormakla başlar.

NUSRET HIZIR

– Metafizik, bir varlık anlayışıdır.

– Her din bir tanrı anlayışı, her tanrı anlayışı da bir varlık anlayışıdır…

– ‘İyi’ ve ‘kötü’ kavramları, indüksiyon (tümevarım) yoluyla yapılmış birer çıkarımdır.

– Bilim  “nesne”, felsefe ise “anlam” araştırmasıdır.

– Başlangıç soruları felsefeyi ilgilendirmez. Başlangıç sorularına verilen cevaplar, bilgisel olmadığı için bir teoridir. Ancak bunu teorinin bilgisel olan yanıyla karıştırmamak gerekir. “Adem ile Havva” bir teori değil, bir mitostur. Darwin’in ki ise kaynaklara dayalı bir teoridir.

– Filozoflarla çocuklar birbirine benzer, her ikisi de sorularını direkt olarak “bu nedir?” diye sorarlar.

– Çocuklara sadece kendi çıkarlarını korumayı öğrettiğimizden, büyüdüklerinde de kendi çıkarlarını, “insan hakları” zannediyorlar.

    IOANNA KUÇURADİ

——

– Her yeni şey öğrendiğimde, bilmediklerimin ne kadar çok olduğunu anlıyorum.

EİNSTEİN

– Hakikati araştırmak, ona sahip olmaktan daha değerlidir.

GOTTFRİED LESSİNG

-Dünyada, bir filozofun lafını etmeyeceği kadar, saçma bir şey yoktur.

DESCARTES

– Görmek istemeyen kadar, kimse “kör” değildir.

İBN-İ SİNA

– Sahiplenmeden üretmek, kendini empoze etmeden hareket etmek, egemen olmadan gelişmek esastır. (Çin toplumuna dair çıkardığı sonuç)

– Bilim felsefenin başarılarından, felsefeyse bilimin başarısızlıklarından örülmüştür.

– İnsanlar hakikati yalnızca kendilerinin bildiğini sandıkları için, birbirlerine zulmediyorlar.

– Güçlü olma tutkusu, erdemli kişilerde kendini iyilik yapma tutkusu şeklinde gizler.

BETRAND RUSSELL

 – Az bilmek için, çok okumak gerekir.

C. MONTESQUİEU

 – Gerçek ancak yalnızlıkta bulunur.

– Kaplan, kaplanlıktan çıkamaz ama insan, sürekli insanlıktan çıkma tehlikesiyle yaşar.

GASSET Y. ORTEGA

 – İlerleme, bir fikirdir.

– Disiplinli hayvan, insana benzer. (Disiplinsiz insan da hayvana benzer.)

 Kant’ın, hem amprizmi hem de rasyonalizmi eleştiren ünlü sözü:

“Görüsüz (deneysel olmayan) kavramlar(akıl) boş, kavramsız görüler kördür”.

Bilgi, deneysel duyu verilerinin aklın formlarında işlenmesiyle oluşur.

Özgürlük; ahlak yasasının varlık nedeni, ahlak yasası ise özgürlüğün bilinme nedenidir.

Pozitif özgürlük; istemenin, saf aklın bir yasası (ahlak yasası) tarafından belirlenmesi.

Negatif özgürlük; hiç bir şey tarafından belirlenmeme, bir şeyi gerçekleştirirken engellenmemeyi talep ediyor.

– Bende sonsuz hayranlık uyandıran iki şey vardır; üstümüzdeki yıldızlarla dolu “gök” ve içimizdeki şaşmaz “vicdan yasası”.

KANT

———-

– Felsefe tarihçisi için tarihte, yeni birşey yoktur.

– Değerli olan hiçbir şey, başka bir şeyle ölçülemez.

– Gazali gereğinden fazla  zekidir… Tanrıyı korumak adına önemli bulduğu açıklamayı bulup getirir koyar…Gazali onemlidir ama değerli değildir, bugün de çok fazla önemli insan var ama…Gazali, tanrıyı korumak adına nedenselliği ortadan kaldırır…Olayların arasında hiçbir düzen  olmaksızın sırf kendi iradesiyle, herşeyin arkasından herşeyi getiren “tanrı ” mı daha yücedir yoksa herseyi bir düzen, intizam ve sıra içinde vareden tanrı mı?

Prof. AHMET ARSLAN

 – Akılsız insanın durumu ve karakter; iyiliğini ve kötülüğünü kendisinden beklemez, hep başkalarından bekler.

– Bilge insanın durumu ve karakteri; başına gelecek bütün iyiliği ve kötülüğü kendisinden bekler.

– Karşılaşılan zorluklar ne kadar büyükse, bunların üstesinden gelmek de o kadar gurur vericidir.

EPİKTETOS

 – “Boş zaman” yoktur, “boşa geçen zaman” vardır.

TAGORE

 – İyi bir bilim insanı, kendisini kavramlardan kurtarır ve varolanı görmek için zihnini açık tutar.

LAO TZU

– Hayatın temelinde, “acı” vardır.

İbadetler, nafile tekrarlardan ibarettir. Sadece “gerçek” var.

– “Sonsuz” olan, “sonlu olana” indirgenemez.

– İnsanların acıları, maddeye ve fikirlere olan bağlılıklarından kaynaklanır.

– “En basiti başarmaktır”, en zor olan.

BUDHA

– Karanlığa küfredeceğine, kalk bir mum yak.

KONFÜCYUS

– Bana en uzak birine de yapsanız, bana yapmış olursunuz.

Hz. İSA

Hayatımızdaki en önemli iki gün; doğduğumuz gün ve neden doğduğumuzu anladığımız gündür.

– Cahil insanla tartışmayın, önce sizi kendi seviyesine çeker, sonra da tecrübesiyle yener.

MARK TWAİN

– Ne kadar okursan oku, bilgine, yakışır şekilde davranmıyorsan cahilsin demektir.

SADİ ŞİRAZİ

– Bir tapınağın olması, kendine tapınmaktan daha iyidir.

– Cahillerle tartışmayın, ben hiç galip gelemedim.

– Keşif yoluyla bize gelen bilgilerle, peygambere gelen bilgiler aynıdır.

– İmanın yarısı, şüphedir.

Musiki; aşığın aşkını, fasığın fıskını artırır.

GAZALİ

– Ey  Gazali, hem aklın bilgi için yetersizliğini söylüyorsun hem de mantığa basvuruyorsun.

İBN RÜŞD

– Bir sözü dinleten; (1) hikmettir, (2) kudrettir.

HİLMİ OFLAZ

– Bügün öleceksin diye “niye korkuyorsun”, bu dünyanın yasasıdır. Senden önce yaşamış o kadar değerli insan hiç seslerini çıkarmadan öldüler. Sana ne oluyor? Sen kim oluyorsun da ölüme karşı çıkıyorsun?

LUCRETİUS

Her belirleme, bir yadsımadır.

– Her şey kendi varlığı içinde, sürekliliğini korumaya çalışır.

Özgürlük, zorunluluğun bilincine varmaktır.

– İnsan varlığını sürdürmek isteğindedir. İyi ve kötü bu istemden kaynaklanır.

– İnsan bir şeyi istiyorsa “iyi” diyor, istemiyorsa “kötü” diyor.

– İnsanın gerçekleştirebileceği en yüksek eylem, anlamak için öğrenmektir. Çünkü anlamak, özgür olmaktır.

– Yeni fikirlerden şaşmayın, şunu bilin ki hiçbir şey, bir çok kişi tarafından kabul görmüyor diye doğru olma vasfını yitirmez.

– Yerleşik dinin rahatını kaçırmadan, nasıl felsefe öğretilir bilmiyorum.

– Şimdinin geçmişten daha iyi olmasını istiyorsanız, geçmişi inceleyin.

– Ne korku umuttan yoksundur ne de umut korkudan.

– Bir şeyi istediğiniz kadar ince dilimleyin, daima iki yüzü olacaktır.

– İnsanlar konuşmak kadar susmak yeteneğine de sahip olsalar, dünya daha mutlu bir yer olurdu.

SPİNOZA

– Bütün bilgilerimiz tecrübe ile başlar ama tecrübe ile bitmez.

Tümevarım bir mitostur.

D. HUME

İnsan özgür doğar ama hayatın her anında zincire mahkum edilir.

– Bütün kavgaların, felaketlerin, tüm kötülüklerin anası; “özel mülkiyet”tir. Özel mülkiyetin olmadığı yerde haksızlık da yoktur.

J.J.ROUSSEAU

Bilgi, kuvvettir.

– Mutlu olmak için, doğayla uyum içerinde olmak gerekir.

F.BACON

MARX:

– Tarihi yapan insandır…

– Alt yapı, üst yapıyı belirler…

İnsanlık tarihi, sınıf çelişkisinden ibarettir.

– Tarihte ne olmuşsa, başka türlü olamayacağı için öyle olmuştur.

– Komünizmin önündeki engel, burjuvazinin eksikliğidir.

Din, ruhsuz bir dünyanın ruhu, ezilenlerin haykırışı,, kalpsiz bir dünyanın kalbidir. Din, kitlelerin afyonudur.

– İnsan bilincini içinde bulunduğu yaşama  koşulları belirler.

– İnsan, ne üretirse ona yabancılaşır.

Kapitalist, kendisinin kapitalist olmasından sorumlu değildir ama ilişkilerin kurulmasına yardımcı olduğu için sorumludur.

– Toplumsal reformlar, güçlünün zayıflığından ötürü değil, zayıfın gücünden ötürü gerçekleşir.

– Bir memleket iki şekilde talan edilir; düşmanlar ve bizzat o ülkenin kendi maliyesi tarafından.

– Zorun güzelliği, doğallığındadır.

Mülkiyet, hırsızlıktır.

———-

– İhtiyaç, icadın anasıdır.

Felsefe, mantık ve diyalektikten oluşur.

– Erkek burjuvazidir, karısıysa proleteryayı temsil eder.

– Ne mutlu o yoksullara ki, öteki dünya onlarındır ve er ya da geç bu dünyada onların olacaktır.

ENGELS

– Az gelişmiş toplumlarda ordu, kendi halkına karşı kullanılmak için vardır.

– Her devrimin temel sorunu, iktidar olmak içindir.

– Yumurtalar kırılmadan, “omlet” (devrim) olmaz.

LENİN

Ölüm, başkalarının işidir.

Varlık dediğimiz, “hiçin hiçmesidir”. Aslında her şeyle hiçbir şey, aynı şeydir.

Hüzün, en büyük muhalefettir.

– İnsan, zamanın merhametsiz ve karşı durulmaz ırmağına atılmış olduğundan, mahvından başka hiçbir şey bekleyemez. Bu yüzden hayal kırıklığına da uğratılamaz. Aksine insan, varlığının sonluluğunu görerek; üstün, soğuk bir zafer duygusu yaratabilir.

HEIDEGGER

– Biz varken “ölüm” yok, ölüm varken de “biz” yokuz.

EPIKUROS

İnsan, her şeyin ölçüsüdür.

PROTOGORAS


– Herşeyin ölçüsü, tanrıdır.

Bilginin kaynağı, akıldır. Duyular aldatıcıdır.

– Doğru olan, bilgidir.

– Herşey ideasına ne kadar yakınsa, ne kadar pay almışsa o kadar idealdir.

-Matematik bilmeyen, içeri girmesin.

Haz, kötüdür…akla ve onun bilgisine uygun davranmak gerekir.

Aşk, acı veren zihinsel bir hastalıktır.

– Savaşın sonunu, sadece “ölüler” görür.

Cesaret, tehlike karşısında akıl ve zekanın kullanılmasıdır.

– İki kişinin bildiği, “sır” değildir.

Demokrasilerde güzel sözlü demogoglar, kötü de olsa başa geçebilirler. Oy toplamasını bilen herkesin, devleti idare edebileceği zannedilir.

Adil birey = adil toplum = adil devlet.

– Adalet, herkesin kendi işini yapması, başkasının işine karışmamasıdır.

PLATON

– Bilmek, olguyu tasvir etmek değil, olguyu nedeni ile birlikte bilmektir.

Haz, kötü değildir sadece hayatın son ereği değildir. Haz duymak için eylemde bulunmayız. Haz, yapılan işin beğenilmesi sonucunda, bir sonuç olarak ortaya çıkar.

Bir duyusunu kaybeden, bir dünyayı kaybeder. Bilgi, duyulara dayalıdır ancak duyuların kendisi bilgi değildir.

– En üst ve en alt sınıflar için demokrasi, uygun değildir. Demokrasi, orta sınıfa hitap eder.

– Kadın, doğanın bir garabeti, evcilleştirilmiş bir hayvandan biraz daha iyi durumda olan… yarım bırakılmış bir erkektir…erkek yönetiminin özneleri olmaya uygundur, doğası gereği egemen değillerdir. Erkekler tarafından yönetilmek için doğarlar. Doğa, kadın bedenini tek bir iş için, üremek ve yetiştirmek için tasarlamıştır.

Köle, canlı alettir. Kölelik, dokuma tezgahları kendi kendine bez dokudukları zaman kalkacaktır.

– Tümüyle acılarla geçen bir hayat, pek mutlu sayılmaz.

ARİSTOTELES

– İnsan, insanın kurdudur. (Homo, homini lupus)

T. HOBBES

– Karekterin ne ise kaderin odur.

– Aynı ırmağa, iki defa girilmez.

Savaş, her şeyin babasıdır.

HERAKLEİTOS

Varoluş, özden önce gelir.

Cehennem, başkalarıdır.

– İnsan olmak istediği, kendini tasarladığı şeydir.

Tanrı olsaydı, yaptıklarımızın hiçbirinden sorumlu olmazdık ama tanrı yok ve biz, tüm yaptıklarımızdan sorumluyuz.

SARTRE

– Bazı değerler ve bazı yaşam biçimleri birbirinden ne daha iyi ne daha kötüdür. Olsa olsa farklı şekillerde her biri yine kendi içinde değerli ve kendi içinde anlamlı yaşam biçimleridir.

– Farklılık ve çeşitliliklerin, hoş görüldüğü bir toplum olmak yeterli değildir. Aynı zamanda, bu çeşitliliklerin onaylandığı ve özendirildiği toplumlarda insanlar dolu dolu yaşayabilsin.

İSAİAH BERLİN

– Komiserin manivelası, “devrim”. Dava, “alt yapıyı” değiştirmek, “üst yapı” kendiliğinden değişir.

– “Yogi” içinse kurtuluş, içimizde. “Aksiyon” bir tuzak, komiserle yogi uzlaşamaz.

ARTUR KOESTLER

HİLMİ ZİYA ÜLKEN:

“Kendini başka varlıklara irca ederek açıklamak, insanı mahiyetine aykırı bir tarz da düşünmek demektir…Varolanı kendisinin dışında, totolojiye bağlı bir şarta/töze bağladığımızda, onu bütünüyle bu töze indirgeyebilmek için zorunlu olarak bir kozalite ilişkisi geliştirmek durumunda kalıyoruz..

Mikro düzeyde ise cisim, parçacıklar bütünü olarak görüldüğünden parça-bütün ilişkisi kurulmaya çalışılmaktadır.

Yeni diyalektik materyalistlerden bazıları, bu esrarlı ve kör maddeden hür insan kişiliğine kadar yükselmenin güçlüklerini fark ettikleri için, elemanter ilk maddede dahi bir ruh ve bilinç unsurunun bulunduğunu ve bu kuvvenin gelişmesinden yüksek realitelerin doğduğunu kabule mecbur kalmışlardır”.

…/…

– Doğanın dili, matematiktir.

PİTAGORAS

Tarih, ebedi döngüsel harekettir..

– Bugünkü insan, hayvanla “üstinsan” arasında gerilmiş bir konumdadır.

– Yaşadığın güçlükler seni öldürmüyorsa daha güçlü kılar.

– Kendi başına “iyi” ve “kötü” yoktur. Hayatın temeli “güç istemi”dir.

– Ben, eserim için yaşıyorum.

Sanat, yaşamın en büyük uyaranıdır.

– Herkes aynı şeyi ister, herkes aynıdır; farklı hisseden insanlar, tımarhaneye gönüllü olarak gider.

– Az şeye sahip olanın köleliği de az olur, yaşasın asil yoksulluğum…

– Hiçbir şey, diyalektik bir etkiden daha kolay silinmez.

– Dünyanın varoluşunun sadece estetik bir olgu olarak doğrulanması, yaşamın devamı için baştan çıkarıcıdır.

– İnsan mümkün olan en büyük gücü ve ihtişamı, gerçekte hiç elde etmemiş olsaydı; ahlak suçlanacak mıydı? Böylece ahlakın kendisi, tehlikelerin en tehlikelisidir.

– Eğer, her insanın eşit değerde olduğunu gören ya da seven ve ölümsüz bir ruha sahip olduğunu düşünen bir tanrı yoksa, neden hepimizin eşit ahlaki düşünmeyi hakettiğini düşünüyoruz.

Hiçbir öğreti, en son hakikati ortaya koyamaz.

– Kim mutlu edebilir seni, sen hazır değilsen.

– Kimse öfkeli insan kadar, yalan söyleyemez.

– Bana yalan söylemiş olman değil, artık sana inanmamam sarsıyor beni.

Unutan, iyileşir.

NİETZSCHE

– Sıradan insanların huzurlu olmalarının nedeni, düşüncelerinin olmamasıdır.

ROMAİN ROLAND

– Kendini bulmak, başkalarının seninle ilgili ne düşündüklerinden kurtulmaktır.

– İyi insanların kurallara ihtiyacı yoktur. Çünkü onlar, empatiyle yaşarlar.

ZATA

– Varolmak, algılanmış olmaktır. Varolan her şey bir tanrı düşüncesidir, madde diye bir şey yoktur. Bizim şeyler hakkındaki bilgilerimiz de sadece birer duyum ve algıdan ibarettir.

GEORGE BERKELEY

– “İnsanlık tarihi”, bir kavram tarihidir. Öznenin, nesnel gerçekliği kavrama dönüştürme sürecidir.

– İnsanı yapan, “tarih”tir.

– Özgürlük, sorumluluk gerektirir.

– Ya Spinoza’nın felsefesine inanırsınız ya da hiçbir surette filozof olamazsınız.

HEGEL

– Hiç doğmamış olmak, belki de en büyük nimettir.

SOFOKLES

– Kesin olan bir şey varsa o da “varolma”nın olduğu, “hiçliğin” ise olmadığı.

PARMENİDES

– Hiç bir kitap, ruhumuzu “Upanişadlar” kadar yüceltemez. Hayatımın acılarını onlarla avuttum, ölürken de onlar beni teselli edecek.

Dünyanın en yoksul insanı, “paradan” başka hiçbir şeyi olmayandır.

– Birbirlerini en çok büyüleyenler, birbirlerini en çok tamamlayanlardır.

– Herkes kendinde eksik olanı sever.

ARTUR SCHOPENHAUER

– İnsan, “simgeleştiren” bir hayvandır, bu sayede düşünür.

E. CASSIRER

– İnsan, korku içinde özgürlüğün imkanını keşfeder. “Özgürlük imkanı” ise karar vermektir.

– Öznellik hakikattir.

Bireye tek olma imkanı vermeyen,kollektivizm” şeytandır.

– Tek insan, tanrı karşısında sorumlu olan insandır.

Yabancılaşma, kitle içinde kaybolmaktır.

S. KİERKEGAARD

İnsan, makrokozmosda bir mikrokozmosdur.

M. SCHELER

– İnsan, büyüklüğünü bir uca giderek değil, her iki uca dokunarak gösterir.

– İnsan doğa karşısında, incecik “saz dalı” gibi güçsüzdür ama düşünme yeteneği sayesinde, bu düşünen saz dalı doğaya üstündür.

– Şu sonsuz uzayın, ezeli sessizliği beni korkutuyor!

– Güce dayanmayan adalet; aciz, adalete dayanmayan güç; zalimdir.

– Anarşinin kaynağı, devlettir.

PASCAL

Okumak; yaymaktır, anlam üretimidir.

Filozof, kendi kendine soru soran kişidir.

NERMİ UYGUR

İdeoloji, kendine göre bir mantığı ve tutarlılığı olan, belli bir toplum içinde tarihi bir görevi bulunan, bir tasavvurlar (imajlar, mitler, ve fikirler) bütünüdür.

– Ayrıca ideoloji; maddi yaşamı din, ahlak ve bir anlamda da felsefe düşüncesiyle açıklayan tasarımlara ilişkindir. Kısaca ideoloji, bilim öncesi düşüncedir. Bilim düşüncesi ise tarihi ve toplumu, maddi yaşamın temel koşullarına göre açıklamaktır.

ALTHUSSER

Tarihsel ve entellektüel atıklar, sanayi atıklarından daha büyük ve ciddi bir sorun yaratır. Yüzyıllar sürmüş olan saçmalıkların çökeltisinden bizi kim kurtaracak?

JEAN BAUDRİLLARD

Gerçek göçebeler, bir yerden başka bir yere gidenler değil, aksine oldukları yerden kıpırdayamayanlardır. Belli kodlardan kaçarak, aynı yerde kalmak için göçebeleşenlerdir.

GİLLES DELEUZE

– İki ayrı sonsuz olamaz. Bir noktada ikisi de birbiriyle kesişir.

ZENON

– Dışarıdan bakıldığında bir kozmos, içeriden bakıldığında ise bir kaos gördüm.

– Aza sahip olan değil, çok isteyen fakirdir.

Hayatı komedi sayanlar, son espiriyi iyi düşünsünler.

– Konuşmayı çok erken öğrendim, susmayı öğrenmem içinse yaşlanmam gerekti.

– Her dahi, bir parça delidir.

– Konuşma, insanın aklını diliyle kullanma sanatıdır.

– Yüreği yılmadan düşen, dizleri üzerinde savaşmayı sürdürür.

SENECA

– Hiçbir şey, gerçeğin kendisinden daha şaşırtıcı değildir.

ERWİN KİRC

Felsefe, ruhsal bir ihtiyaçtır. Filozof, gerçekten felsefe yapabilmek için ölmesini öğrenmelidir. Fakat yeni felsefe bizden, bunun tam aksini istiyor; filozof eğer gerçekten felsefe yapmak istiyorsa, yaşamayı öğrenmelidir.

– Ufak tefek şeyler mükemmelliği yaratır, mükemmellik ise ufak tefek bir şey değildir.

MİCHELANGELO